yeni
popüler
    sorular içinde ara
    yeni soru sor
    son sorular
    son cevaplar
    kategoriler
    • süslü
    • moda alışveriş
    • kuaför & güzellik merkezi
    • sağlık
    • spor
    • gönül işleri
    • aile arkadaş ilişkileri
    • cinsellik
    • eğitim & kariyer
    • seyahat
    • pet
    • sanat
    • bürokrasi
    • diğer
    girdi yaz
    medya ekle
    • linki kopyala
    • şikayet et
    • girdiler (21)
    • medya (0)

    1. Son 2 senedir yanımızda oturuyordu, yeni sistem itibariyle artık kucağımızda oturmaktadır.

    Vakit Harcalamaları kısıp borçlardan kurtulup para biriktirme vaktidir.

    Artık Gidip abd'de dilenseler, trump'ın ayaklarını yıkasalar, yüzük berat'ı geç, tüm sülalerini başa getirseler dahi kurtaramazlar ekonomiyi, geçmiş olsun. 

    12 temmuz 2018 01:21 12 temmuz 2018 01:23

    2. 25 liraya aldığım vincent meyve şarabını 39 liraya aldım. Batan ülke ekonomisini bu şekilde kurtarmaya karar verdiler galiba ama insanların alım gücü yakında tamamen tükenecek, haberleri yok.

    16 temmuz 2018 20:03

    3. leona blush şarap geçen yıl 34 tl iken bu yıl tekeldeki adamın 50 tl demesi, cipslerin zamlanması, eskiden maksimum 15 tlye tişört alırken -ki ona bile çok pahalı derdik- şimdi en dandik tişörtün 20 tl olması ve çoğu bilindik markadan 30-40 tl’ye tişört aldım dediğimizde insanların bunu normal karşılaması krizin bazı örnekleridir. tabii çok daha önemlileri de vardır ama günlük rutin yaşantısı olan bir birey olarak bunlar benim çok zoruma gidiyor. bikini almayı düşünüyorum sonra evde var diye vazgeçiyorum. güneş kremi en önemli şeylerden biriyken fiyatı bile düşünmeme neden oluyor sağlık söz konusu iken. yemeksepeti’nde zaten çoğu yemek zincirinin menüsü 3-4 tl pahalı halde satılırken onlara bile ekstra 2-3 tl zam gelmiş. meyve sebze zamları hakkında konuşmuyorum bile. ben her şeyi saymaya kalksam bu böyle uzar da gider. ekonomi öldü ölecek, son uzatmaları oynuyoruz. bunlar iyi günlerimiz.

    16 temmuz 2018 20:18


    4. Geçen flo'da sandalet bakıyorum. 69.99. Gayet uygun geldi, deneyeyim dedim. (gizlinot: inci, hotiç, derimod, greyder falan 120 liradan açıyor) Geçtim kenara deniyorum, teyzenin biri geldi, güzelmiş kaç paraymış bunlar dedi. 69.99'muş dedim. Oha çok pahalı kızım, eskiden buna iki tane alırdık, bu fiyatlar ne böyle dedi gitti. Elinde ne vardı ? Ak parti kadın kolları poşeti.

    Diğer markalardaki fiyatları görse kalp krizi geçirir heralde. Öyle oya, böyle ekonomi teyzem. Sorry.

    16 temmuz 2018 20:27

    5. 2004'te olan tayland tsunamisine benzetiyorum. 

    insanlar neler olacağından bir haber kumsalda güneşleniyor.

    sular geri çekildiğinde ve felaket "geliyorum" dediğinde yine insanlar güneşlenmeye devam ediyor, sadece bazıları şüphelenip kaçıyor (önlem alıyor).

    sonra büyük yıkım gerçekleşiyor, 200 binden fazla ölü...

    bizim ülkeye de ekonomik kriz tsunami gibi çarpacak sanki, gerçekten o büyük dalgayı ve yıkımı yaşamadan bazıları anlamacayak inatla neyin geldiğini. sonra da yüksek olasılıkla asıl sorumluları suçlamak yerine "allah'tan" diyecekler. 

    An itibari ile euro 5,87 tl - dolar ise 5,06 tl

    Artık soru cevapta işsiz ve açlıktan kıvranan süslüler,"şu otu buldum süslüler, yenir mi, marketten alacak param yok" diye soru yazarlar.

    Hayır bulduğumuz boş toprağa bir şeyler ekeriz diyeceğim de tohumun da dna'sı değiştirildi, çoğu tarımsal gıda (tohum) artık bir sonraki yıla ürün vermiyor, tek seferde sadece o yıl mahsul veriyor.

    ironi bir yana gelecek beni korkutuyor süslüler, umarım ben yanılırım. Bu dolar ve euro düşecek gibi görünmüyor ve bu durumu yıllar önce ön görüp, önlem çağrısında bulunan ekonomistler vardı. 

    2 ağustos 2018 18:16 2 ağustos 2018 18:23

    6. sır gibi saklanan kriz. bir kesimi kandırmak içinse (link: https://twitter.com/s0syalist/status/1024748859057233922 şöyle) bir açıklama yapmak da yeterli

    her şeyin fiyatı artık çok bariz bir şekilde saçma seviyelere geldi. pazardaki bamyanın kilosunun 20 lira olmasından tut, bir dondurmanın 5 lira olması, dışarıda bir yemeğin 50 lira olması... yani makyaj paleti 300 tl olmuş alamıyorum da değil durum, onu da geçtik, ben dışarıda yemek yemeğe de kıyamıyorum artık.

    artık değiştirmem, yenilemem gereken şeyler var ailemden istemeye utanıyorum, hiç bu kafada bir insan değilken (gizlinot: bozulan şeyin bir daha eskisi gibi olmayacağını düşündüğümden) artık elimde ne varsa tamir ettiriyim yaptırayım öyle kullanırım moduna geçtim.

    herkes yakınıyor ama erken seçim sonuçlarını gördük. çok üzücü.

    3 ağustos 2018 02:15

    7. siyasi konularda öngörülerim genelde yanılmadığı için çok endişeliyim bu ara. Düşüncelerimi uzun uzun yazıp başımı ağrıtmak istemiyorum ama iyi bir tablo yok önümüzde. 

    Bu ülke ilk kez ekonomik kriz görmüyor ama o zamanlardan farklı olarak ilk kez kendi yiyeceğimizi üretemez haldeyiz. Venezuela’da son yıllarda yapılan bir araştırma krizden sonra ülkedeki kilo ortalamasının 11 kilo düştüğünü göstermiş. Durumun ciddiyetini güzel açıklayan bir örnek bence.

    Allah bu ülkenin el etek öpmeyen onurlu ve vicdanlı insanlarına yarım etsin. 

    10 ağustos 2018 01:03 10 ağustos 2018 01:03


    8. Size biraz ingiltere’den bahsetmek isterim sevgili süslüler. İngiltere, hepinizin bildiği gibi sanayi devriminin başladığı ülke. Dünya, sanayi devrimi ile, tam bir dönüşüme girişti. Peki, neden ingiltere’de başladı bu devrim? Kömür kaynakları mı? Coğrafi keşifleri başlatıp sürdüremeyen portekiz ve ispanya’nın yerini alması mı? Bilgi birikimi mi? Hepsi doğru cevabın içinde. Ama bir konu var ki, o günlerden bu günlere geçerliliğini hep korudu: hukuk. 

       İngiltere’de köklü bir hukuk geçmişi var. Çok basit şekilde şöyle söyleyebiliriz: yatırım yapacağım fakat önümü görmek istiyorum. Sıkıntı yaşarsam devletin beni koruyacağını, güçlü kuralları ile hakkımı savunacağını bilmek istiyorum. Bu şartlarda nereye yatırım yaparım? Tabii ki tüm ekonominin bir kişinin ağzından çıkan söze baktığı bir ülkeye değil. Yani türkiye’ye değil. İngiltere sanayi devriminden daha büyük bir iş başardı. Nedir bu? Onu sürekli hale getirdi. Yani üretimi. Hukuk da bunu destekledi. 

    Şimdi gelelim bize. Dünyada genel olarak esen bolluk yıllarında piyasaya sürülen ucuz döviz türkiye’yi adeta parlattı. Millet maalesef bunu akp’nin başarısı gibi algıladı. Geçmişle karşılaştırdı. Parti de, uzun yıllar bunun ekmeğini yedi. (Demokrat partinin ilk dönemlerini hatırlayalım 50-55’li yıllar özellikle) arkadaşlar, türkiye’de neye yatırım yaparsınız? Binaya. Betona. Üretim yapamayacak dört duvara. Neden? Neden paranızı teknoloji üreten, mal üreten bir şirkete yatırmazsınız? Çünkü hukukun olmadığını, o şirketin iki gün sonra fetöcü vs. diye suçlanmayacağını ya da bir hukuksuzluğa kurban gitmeyeceğini bilemezsiniz. E öyleyse üretim gelişmez. Üretici desteklenmiyor ise. 

    Çok uzattığımın farkındayım. Var olan krizdir. Medya üç maymunu oynamaktadır. Ve bize düşen, olabildiğince tasarrufa gitmektir arkadaşlar. Ülkemi seviyorum. Üretmesini, yükselmesini, gazi mustafa kemal atatürk’ün yol gösterici dediği bilimin yoluna girmesini istiyorum. Tüm bunlar için önce zihniyet değişmeli. Yine o’nun dediği gibi, cahillikle yapılan savaş, düşmanla yapılan savaştan daha az önemli değildir. 

    10 ağustos 2018 13:06

    9. Demiyim demiyim diyorum, göz göre göre devalüasyon oldu! Neymiş dolar 6 tl'ye düşmüş.

    Ben ekonomist değilim ama anladığım bir şey var ki alım gücü git gide geriliyor. Kiralar,doğalgaz,elektirik,su,mercimek,nohut,et,süt,ün .. bakın arabasız,kozmetiksiz yaşar insan ama en temek ihtiyaçlarımız git gide pahalaniyor.

    bizden tasarruf isteniyor,kamuda kısıtlamalara gidileceği söyleniyor ama itibardan tasarruf yapılmıyor.ne zaman ki bir siyasi benimle aynı şartları paylaşır aynı ekonomik zorlukları yaşarsa (uruguay eski devlet başkanı) o zaman ee tamam herkese iş düşüyor derim. Neymiş ağa bizimle eğleniyir bize tuzak kuriyir.

    Bu durumda vereceğim tek cevap sie !

    Tanım: türkiye'nin içine düştüğü batak.

    24 ağustos 2018 22:41

    10. Türkiye'yi maalesef çok çok kötü günlere götürebilecek olayların başlangıcı.

    Maalesef 2013'ten bu yana adım adım gelen ve son 3 yıldır hissedilir biçimde ağırlaşan bir krizin içindeyiz. Bu aşamaya gelinene kadar, özellikle son iki yıldır, kafası çalışan herkes uyarmaya çalıştı fakat bu işin sorumluları sürekli pembe tablolar çizerek hayal satmaya, olanı inkar etmeye devam ettiler. Önlem almak yerine inkar etmek durumu daha da ağırlaştırdı ve maalesef bu noktaya geldik.

    Ekonomi hapsedilebilen bir şey olmadığı için artık inkar fayda etmiyor. Krizin adını "ekonomik saldırı" koyunca sonuç değişmeyecek.

    Bu krizin diğer krizlerden büyük farkları var.

    1. Gıda kıtlığı tehlikesi:

    2001, 1994 ve daha önceki krizlerde dışa bağımlılığımız bu seviyelerde değildi. En başta gıda konusunda Türkiye neredeyse hiç ithalat yapmadan karnını doyurabiliyordu. Kendi kendimize yetiyorduk. Bugün maalesef en temel gıda ürünleri dışardan geliyor ve kısa sürede yerli üretime dönebilecek insan gücü, birikim, tohum, damızlık vb. imkanlardan bile yoksunuz. Bunları sağlayabilecek devlet kurumları neredeyse ortadan kalktı. Üretim yapacak köylü nüfusun büyük bölümü ucuz ve vasıfsız iş gücü olarak şehirlere yerleşmiş durumda. Elde ekilebilir toprak ve bilgi kalmadı. Önceki krizlerde margarin, tüp, ekmek vs. karne ile bile olsa bulunuyordu. Kuyruklar olsa da açlık tehlikesi yaşanmadı.

    Gıda sorunu suç oranlarını çok hızlı şekilde yükseltir. İhtiyaçlar hiyerarşisinin en dibinde yer alır. Bugün bu tehlike maalesef var ve başımıza büyük bela açacak gibi görünüyor.

    2. Askeri ambargo tehlikesi

    Ordunun operasyonel gücünün büyük kısmını artık profesyonel dediğimiz maaşlı askerler oluşturuyor. Bu aslında iyi fakat mali bir krizden de doğrudan etkilenmek anlamına geliyor. Teknolojimiz NATO'ya entegre, silahlarımız amerikan menşei ağırlıklı. Askere kurşun veremezsek özellikle güney sınırımızda güvenlik tehditi çok ciddi boyutlara çıkar. Toprak kaybı bile söz konusu olabilir. Zaten Suriye ve Irak sınırı sürekli alarm veriyor.

    3. Borçlar

    Eski krizlerde borç yükünün büyük çoğunluğu kamunun borçları idi. Özel sektörün borcu azdı. Hane halkının yani sıradan vatandaşın ise borcu neredeyse yoktu. Bugün her vatandaşın kredi ve kredi kartı borçları var. Herkes ortalama 6 aylık geliri kadar borçla yaşıyor. Olası bir krizde bankalar gelirlere doğrudan el koyma şansına sahip çünkü gelirler de bankalar Üzerinden ödeniyor. Şahısların borçlu olması krizin etkileme ve tabanda hissedilme hızını maksimum düzeye çıkaracak.

    Bir diğer konu, özel sektörün borcunun önemli bir bölümü (tahminen 280 milyar TL) devlet garantisi altında. Kredi garanti fonu diye bir fon var, ilerde adını sıkça duyacaksınız. Yani aslında devasa şirketlerin borç yükü de sizin sırtınızda. İşsiz kaldığınız yetmezmiş gibi, bir de sizi işten atan şirketin devlete yıktığı borçları ödemek zorunda kalabilirsiniz.

    4. Mülteciler

    Ülkede şu anda 6 milyonu suriyeli olmak üzere 7 milyon civarında sığınmacı var. Bunların büyük bölümü iş gücüne katılmadan, sosyal yardımlara bağımlı olarak yaşıyor. Ayrıca tamamına yakını iç savaş görmüş insanlar. Bu sosyal yardımların kesilmesinin sonuçları her şeye gebe.

    4. Uluslararası itibar eksikliği

    Komşu devletlerden Azerbaycan ve Gürcistan dışında sorun yaşamadığımız ülke kalmadı. Olası bir sorunda bize yardım edebilecek ve edecek ne dostumuz var ne de bizi kurtaracak büyüklükte bir komşumuz...

    Ülkenin uykuda bekleyen pek çok sorunu var. Kriz bunları zincirleme tetikleyebilir. Abd tek bir kişi Üzerinden bütün ülkeyi hedef alıyor. Ekonomik bir saldırı var evet doğru, fakat ekonomi bizim zayıf karnımız, bunu da kabul etmek gerek. Boş bir bidona benzeyen ekonomimiz ilk esintide savruluyor.

    Aylar önce yaptığım tahminde ağustos ayında doların 5 lira olacağını öngörmüştüm. Bunu söylediğimde dolar 4 liranın altında idi. Yıl sonunda ise 6 lira olacağını düşünüyordum. Ancak artık olaylar benim tahminlerimin çok ötesinde bir hızla gerçekleşiyor. Yıllara yayılmasını beklediğim olaylar haftalar içinde oldu. İşin nereye varacağını kestiremiyorum. Daha doğrusu görebiliyorum ama inanmak istemiyorum. Bir tweet ile tepetaklak olan bir ekonomimiz var.

    Türkiye büyük bir ülke. 80 milyonluk nüfus ve dünyanın 19. Büyük ekonomisiyiz. Dolayısıyla çöküşümüzün de bir ağırlığı olacak. Giderken Avrupayı bile dibe Çekeceğiz. İlk sarsıntılarda bize el uzatmayı deneyecekler ama çöküş kesinleştiğinde hızla bizden kaçacaklar. Çünkü o kadar ağırız ki, elimizden tutanı da dibe götürürüz. Avrupa'da yaşayan Türk nüfus üzerinden toplumsal sorunlar Avrupaya sıçrayabilir. Ekonomik çöküntü zaten Avrupayı mutlaka etkileyecek.

    23 milyon nüfusa sahip, stratejik önemi düşük, sıradan bir Arap ülkesi olan Suriye bile tüm dünyayı etkiledi. Üstelik Suriye'nin mülteci yükünün çoğunu biz sırtladık. Bizi sırtlayabilecek bir ülke yok. Tüm Avrupa bir araya gelse çözemez. Türkiye patlarsa tüm dünya sarsılır.

    Şu saatten sonra yapılacak pek bir şey kalmadı, benim kafam yetmiyor. İstikamet önce Venezuela, ardından Suriye gibi görünüyor.

    26 ağustos 2018 00:03