10.
Türkiye'yi maalesef çok çok kötü günlere götürebilecek olayların başlangıcı.
Maalesef 2013'ten bu yana adım adım gelen ve son 3 yıldır hissedilir biçimde ağırlaşan bir krizin içindeyiz. Bu aşamaya gelinene kadar, özellikle son iki yıldır, kafası çalışan herkes uyarmaya çalıştı fakat bu işin sorumluları sürekli pembe tablolar çizerek hayal satmaya, olanı inkar etmeye devam ettiler. Önlem almak yerine inkar etmek durumu daha da ağırlaştırdı ve maalesef bu noktaya geldik.
Ekonomi hapsedilebilen bir şey olmadığı için artık inkar fayda etmiyor. Krizin adını "ekonomik saldırı" koyunca sonuç değişmeyecek.
Bu krizin diğer krizlerden büyük farkları var.
1. Gıda kıtlığı tehlikesi:
2001, 1994 ve daha önceki krizlerde dışa bağımlılığımız bu seviyelerde değildi. En başta gıda konusunda Türkiye neredeyse hiç ithalat yapmadan karnını doyurabiliyordu. Kendi kendimize yetiyorduk. Bugün maalesef en temel gıda ürünleri dışardan geliyor ve kısa sürede yerli üretime dönebilecek insan gücü, birikim, tohum, damızlık vb. imkanlardan bile yoksunuz. Bunları sağlayabilecek devlet kurumları neredeyse ortadan kalktı. Üretim yapacak köylü nüfusun büyük bölümü ucuz ve vasıfsız iş gücü olarak şehirlere yerleşmiş durumda. Elde ekilebilir toprak ve bilgi kalmadı. Önceki krizlerde margarin, tüp, ekmek vs. karne ile bile olsa bulunuyordu. Kuyruklar olsa da açlık tehlikesi yaşanmadı.
Gıda sorunu suç oranlarını çok hızlı şekilde yükseltir. İhtiyaçlar hiyerarşisinin en dibinde yer alır. Bugün bu tehlike maalesef var ve başımıza büyük bela açacak gibi görünüyor.
2. Askeri ambargo tehlikesi
Ordunun operasyonel gücünün büyük kısmını artık profesyonel dediğimiz maaşlı askerler oluşturuyor. Bu aslında iyi fakat mali bir krizden de doğrudan etkilenmek anlamına geliyor. Teknolojimiz NATO'ya entegre, silahlarımız amerikan menşei ağırlıklı. Askere kurşun veremezsek özellikle güney sınırımızda güvenlik tehditi çok ciddi boyutlara çıkar. Toprak kaybı bile söz konusu olabilir. Zaten Suriye ve Irak sınırı sürekli alarm veriyor.
3. Borçlar
Eski krizlerde borç yükünün büyük çoğunluğu kamunun borçları idi. Özel sektörün borcu azdı. Hane halkının yani sıradan vatandaşın ise borcu neredeyse yoktu. Bugün her vatandaşın kredi ve kredi kartı borçları var. Herkes ortalama 6 aylık geliri kadar borçla yaşıyor. Olası bir krizde bankalar gelirlere doğrudan el koyma şansına sahip çünkü gelirler de bankalar Üzerinden ödeniyor. Şahısların borçlu olması krizin etkileme ve tabanda hissedilme hızını maksimum düzeye çıkaracak.
Bir diğer konu, özel sektörün borcunun önemli bir bölümü (tahminen 280 milyar TL) devlet garantisi altında. Kredi garanti fonu diye bir fon var, ilerde adını sıkça duyacaksınız. Yani aslında devasa şirketlerin borç yükü de sizin sırtınızda. İşsiz kaldığınız yetmezmiş gibi, bir de sizi işten atan şirketin devlete yıktığı borçları ödemek zorunda kalabilirsiniz.
4. Mülteciler
Ülkede şu anda 6 milyonu suriyeli olmak üzere 7 milyon civarında sığınmacı var. Bunların büyük bölümü iş gücüne katılmadan, sosyal yardımlara bağımlı olarak yaşıyor. Ayrıca tamamına yakını iç savaş görmüş insanlar. Bu sosyal yardımların kesilmesinin sonuçları her şeye gebe.
4. Uluslararası itibar eksikliği
Komşu devletlerden Azerbaycan ve Gürcistan dışında sorun yaşamadığımız ülke kalmadı. Olası bir sorunda bize yardım edebilecek ve edecek ne dostumuz var ne de bizi kurtaracak büyüklükte bir komşumuz...
Ülkenin uykuda bekleyen pek çok sorunu var. Kriz bunları zincirleme tetikleyebilir. Abd tek bir kişi Üzerinden bütün ülkeyi hedef alıyor. Ekonomik bir saldırı var evet doğru, fakat ekonomi bizim zayıf karnımız, bunu da kabul etmek gerek. Boş bir bidona benzeyen ekonomimiz ilk esintide savruluyor.
Aylar önce yaptığım tahminde ağustos ayında doların 5 lira olacağını öngörmüştüm. Bunu söylediğimde dolar 4 liranın altında idi. Yıl sonunda ise 6 lira olacağını düşünüyordum. Ancak artık olaylar benim tahminlerimin çok ötesinde bir hızla gerçekleşiyor. Yıllara yayılmasını beklediğim olaylar haftalar içinde oldu. İşin nereye varacağını kestiremiyorum. Daha doğrusu görebiliyorum ama inanmak istemiyorum. Bir tweet ile tepetaklak olan bir ekonomimiz var.
Türkiye büyük bir ülke. 80 milyonluk nüfus ve dünyanın 19. Büyük ekonomisiyiz. Dolayısıyla çöküşümüzün de bir ağırlığı olacak. Giderken Avrupayı bile dibe Çekeceğiz. İlk sarsıntılarda bize el uzatmayı deneyecekler ama çöküş kesinleştiğinde hızla bizden kaçacaklar. Çünkü o kadar ağırız ki, elimizden tutanı da dibe götürürüz. Avrupa'da yaşayan Türk nüfus üzerinden toplumsal sorunlar Avrupaya sıçrayabilir. Ekonomik çöküntü zaten Avrupayı mutlaka etkileyecek.
23 milyon nüfusa sahip, stratejik önemi düşük, sıradan bir Arap ülkesi olan Suriye bile tüm dünyayı etkiledi. Üstelik Suriye'nin mülteci yükünün çoğunu biz sırtladık. Bizi sırtlayabilecek bir ülke yok. Tüm Avrupa bir araya gelse çözemez. Türkiye patlarsa tüm dünya sarsılır.
Şu saatten sonra yapılacak pek bir şey kalmadı, benim kafam yetmiyor. İstikamet önce Venezuela, ardından Suriye gibi görünüyor.