yeni
popüler
    sorular içinde ara
    yeni soru sor
    son sorular
    son cevaplar
    kategoriler
    • süslü
    • moda alışveriş
    • kuaför & güzellik merkezi
    • sağlık
    • spor
    • gönül işleri
    • aile arkadaş ilişkileri
    • cinsellik
    • eğitim & kariyer
    • seyahat
    • pet
    • sanat
    • bürokrasi
    • diğer
    girdi yaz
    medya ekle
    • linki kopyala
    • şikayet et
    • girdiler (10)
    • medya (0)

    1. hukuk fakültesi mezunu, meslek öncesi zorunlu stajını tamamlamış, yaşadığı yerin barosuna kayıtlı serbest veya kuruma bağlı olarak mesleğini yürüten, yargının savunma ayağını oluşturan mesleği icra eden kişi. ülkemizde her ne kadar değeri olmasa da, toplumumuzun büyük bir kısmınca soyguncu vs. olarak tanımlansa da önemli bir mesleğin icrasıdır. bu tamamen kendi işim olmasının dışında bir düşüncem. çünkü yaptığımız iş asla sadece iki dilekçe yazıp iki duruşmaya girmekten ibaret değildir. gecenin bir yarısı müvekkilin seni saçma sapan bir soru sormak için arayabilir, telefonun açık olmak zorundadır. bayram ya da tatil dinlemeksizin müvekkillerinize vakit ayırmak zorundasınızdır. müvekkilinize çoğu zaman psikoloji mezunu birinin destek olması gerekirken bu işi de siz yaparsınız. üzgündür gelir saatlerce bir şeyler anlatır, diğer işleriniz o an kimsenin umrunda olmaz mesela ama o an o kişiyi rahatlatmak sizin vazifenizdir. o kişinin sadece vekili değil bazen aylarca çoğu zaman yıllarca her şeyi olursunuz. iş koşturması bir yana sorumluluk anlamında zor bir iş, güven vermek zorundasınız ve müvekkilinizin beklentisini yoketmemeniz gerekir. iş biter kazanırsınız ve sıra vekalet ücretine geldiğinde iki dilekçe yazdın yani ne var ki derler, ücretinizi hakettiğinize inanmazlar. zor bir meslek, ben sabır konusunda çok zorlanıyorum. dilekçe yazmak duruşmaya girmek çok zevkli ama iş müvekkile laf anlatmaya gelince zorlanıyorum ama zamanla aşılan bir durum bu bence.

    ama yine de birdaha dünyaya gelsem yine tercih edeceğim meslek olur muhtemelen.

    ukte: (yazar: tubilokko)

    5 ocak 2016 17:33

    2. Ülkemizde muhamat kanunu ile 1924 te meslek haline gelmis olan, 4000 yıllık bir geçmişe sahip olan,"şu fakülte bitince mensubu olmak istemediğim tek meslek" olan..

    6 ocak 2016 15:38

    3. tüm meslektaşlarımın günü kutlu olsun. umarım her geçen gün zayıflayan adalet inancını bizler de kaybetmeyiz.

    5 nisan 2016 12:03


    4. Zaman öyle hızlı geçiyor ki, ne ara hukuk bitti ne ara avukat oldum inanamiyorum. Ancak hukuk fakültesini bitirdikten sonra bu mesleği secmek her zaman en büyük iyikimdir.

    25 mart 2018 17:27

    5. zor ama keyifli meslek. parası ve statüsü de güzel. baro aidatları boynumuzu büküyor gerçi. ama sevdiğim yanı çok. twitter'da ve benzeri sosyal aglarda 100 profilden 99 u ya tıpçı ya da hukukçu. sosyal medyada sıklıkla karşılaşabilirsiniz.

    7 temmuz 2018 17:28

    6. mahkeme süresince davacı ya da davalıların işlemlerini yapan ve özel tüzel kişilerin haklarını savunmakla görevli olan kişilerdir. avukatlar dava süresince gerçeği açığa çıkarmakla değil, müvekkilinin lehine yani menfaatine davranmakla yükümlüdür. yani müvekkili aleyhinde olan delilleri kullanmaz, söz ve davranışlarda bulunmaz.

    5 nisan avukatlar günü kutlu olsun adalet peşinde koşan avukatlarımızın.

    bugün oy sayımı sürecinde kıdemli ysk memuruna küfür eden akpli avukatı da kınıyorum. yazıklar olsun. (link: https://youtu.be/Nz2DCpmx01U utanmaz avukatın videosu)

    5 nisan 2019 23:36 5 nisan 2019 23:48

    7. Bu mesleğe başlamadan evvel suçluyu "kötü", hakimi, savcıyı, polisi, hiç ceza evine girmemiş, yargılanmamış vatandaşı "iyi" zannederdim. Dünyayı da siyah beyaz...

    Mesleğe girdiğinden bu yana mülteci, çocuk, lgbtiq+ ve kadın alanlarında çalışma fırsatı buldum. Ve gerçekten o suçlu dediğimiz insanların ne kadar da mağdur olduğunu gördüm.

    Sırf çinçinde yaşıyor diye doğru düzgün kanıt olmadan uyuştucu satıcılığından 12 buçuk yıl alan 18 yaşında çocuklar gördüm. Suçu olmadan yatan onlarca insan gördüm. kendini savunmasa öldürülecek kadınların kendini savundu diye aldığı cezaları, sırf rant başka derneklere geçsin diye bir dernekte çalışan tüm afrikalıların idam edilecekleri ülkeye sınırdışı edildiklerini gördüm.

    En son dün 16 Yaşında 2 kişinin tecavüzüne uğramış erkek çocuğu karakola götürdüğümde "avukat hanım bu afganlarda afedersiniz 'arkadan ilişki' çok oluyor, şikayet edecek pek bir şey yok çoğu şikayetçi olmuyor" diyenleri gördüm... Arkadan ilişkiyi tecavüzden daha kötü gören zihniyet gördüm...

    Neyse uzun lafın kısası şunu gördüm; sistem sizi 1(bir) kişinin iftirasıyla yıllarca yargılıyor 2(iki) kişinin iftirasıyla yıllarca hapis yatırıyor. Ve işin en kötüsü hepimiz "benim başıma gelmez niye onların başına geliyor" diye güvenle yaşıyoruz.

    İşte avukat bu sistem sizi 2 kişinin sadece lafıyla hapse atıp yıllarca tutuklu yargılarken yanınızda duracak tek kişidir. Anneniz babanız bile durmayacak, madem bulaşmış çeksin cezasını diyecek. İşte o an gerçekten "masumiyet karinesi"ne ihtiyaç duyduğunuzda masum olma ihtimalinizi sadece avukatınız savunacak...

    Allah kimseyi avukata muhtaç etmesin, kimseyi de avukatsız bırakmasın...

    Nihayet dışarıda çok fazla suçlu içeride çok fazla masum olduğunu anladım, nihayet insanların siyah ve beyaz değil gri olduğunu anladım...

    6 nisan 2019 10:32


    8. Stajyer avukatlık aşamasının kaldırılması gereken meslek dalı. eğer anne-baba yada abi ablanız avukat ise çok şanslısınız demektir. zaten bu mesleğin içine doğmuşsunuz.

    ailenizde avukat yok ise; okul biter, staj yeri ara her şeye yine sıfırdan, hiç bilmediğin bir dünya. Staj biter şimdi napacağım derdi başlar. maaşlı mı çalışsam yoksa ofis mi açsam? ofis açarsam hiçbirşey bilmiyormuş hissi asla beni yalnız bırakmaz çünkü gerçekten hiçbir şey öğrenmemişsindir, öğretmemişlerdir. her iş geldiğinde gece cmk görevi geldiğinde telefona sarılıp sizden daha tecrübeli arkadaşlarını arayamazsınız. nereye kadar. stajda sadece ucuz hatta kimi zaman bedava işçi olarak görülen bir varlıksın ofiste.

    maaşlı çalışırsın. ilk görüşmede senden aidiyet isterler.biz burda bir aileyiz derler. Dosyaları sanki 50 bin liralık vekalet ücretini kendiniz alacakmış gibi sahiplenin isterler. Ama günün sonunda bana kalan aylık kazanç/30 gün işte.

    yine her şeye rağmen elinden geleni yaparsın. Yaptığın zaman istediğim şey teşekkür bile değil sadece bir gülümseme. evet gülümsüyor ama hemen ardından ekliyorlar.''' ben de maaşlı çalışırken bir merhaba bile demeden defteri açar şunu şunu yaptın mı diye sorarlardı , bu iş böyle xxxcim''' diyor bana. Sonra diyorum zaten yırtma kendini artık. çünkü yanıma kar kalan ekstra bir şey yok öğrendiklerimden başka.

    Bu yoldan geçmek zorundayım. Buna katlanmak zorundayım. gelecek günler daha güzel olacak diye düşünürken sonra bir an duraksıyorum. gelecek mi? bu ülkede mi? 12 derece miyop gibi hisediyorum.

    Ailesi çok zengin olan meslekştaşlarıma bakıyorum. zaten çoğunun yaptığı şey ruhsat alır almaz lüks bir plaza da ofis açmak, son model bir araba ve en sinir bozucu tarafı ise kendisinden kıdemli meslektaşı kendi işlerini yaptırmak için ofsinde maaşlı çalıştırması. her gün mutlaka instagram a bir selfi atılır ama işimizin başındayız. off duruşmalar,dosyalar diye ve günün sonunda kazanan onlar olur. bu iş böyle işte....

    20 mayıs 2019 10:01

    9. Hukuk fakültesini tamamlamış, ikametinin bulunduğu baroya kayıt olarak 1 yıllık zorunlu ve sürekli stajını tamamlamış, sürekliliği bozmamak adına bu süre içinde başka hiçbir işte çalışmamış, yurt dışına çıkmamış ve hatta şehrini dahi izin alarak terk etmiş, bir yıllık stajının tamamlanmasının ardından hakkında araştırma yapılarak adalet bakanlığınca da değerlendirilmiş kişidir. Stajı tamamlamak avukat olunacağının garantisi değildir yani memuriyet gibi güvenlik soruşturmasına benzer bir değerlendirmesi vardır. 

    Öncelikle bir üstteki entrye karşılık belirtmeliyim ki staj kesinlikle yapılmalıdır. 6 ay adliye, 6 ay avukat yanı stajı tam performansla tamamlanmalıdır ki mesleğe girerken bilgi birikiminiz olsun. dört yıl boyunca fakültede öğretilen teori bir yıllık staj ile pratiğe çevrildiğinde ancak işe yarar bir hal alır. Staj yapılacak doğru yeri bulmak stajyerin işidir. Geçim derdi stajın kaldırılmasına sebep gösterilemez ancak stajyere gelir sağlanması talebine zemin hazırlayabilir.

    Gel gelelim benim başlığa yazma sebebime. Avukatlar o kadar çok kötüleniyor ki benim de meslek listemde son sırada yer aldı her zaman. Hukuk istediğime lise birde karar vermiş ancak hakimliği hedeflemiştim. Fakülteye girerken de hakim çıkarma oranı yüksek okullardan birini seçmiştim. Okula girdikten sonra anladım ki hakimler, özellikle hukuk hakimleri kanunla aşırı bağlı. Yani diyelim bir alacağınız var, ben hakim olarak buna ikna oldum ancak sizin yazılı bir deliliniz yok dosyaya sunabileceğiniz. Alacağınızı ispat edemiyorsunuz. Ben bunu reddetmek zorundayım. Ya da vatandaş olarak başvurdunuz ancak davayı yönetmeyi bilmiyorsunuz delil sunmadınız sonra sunabilirim sandınız ama iş işten geçti. Ben yine davayı reddetmek zorundayım. Bunu yapmak istemediğime karar verdim. Onun yerine neleri delil olarak kullanabiliriz diye düşünen her şeyi araştıran hakime sunan olmak istedim. He hakimler bazen çıldırtıyor, anlamamakta direniyor ama ben elimden geleni yaptıktan sonra ne yapabilirim. 

    Müvekkillerime her zaman gerek ceza gerek hukuk davalarında dürüst oldum. Ceza alırsınız ancak süreci uzatırız diyorum mesela. Ama iki sene değil iki celse maksimum. Hepsini söylüyorum. kimisi bu dürüstlüğü seviyor vekaletiyle geliyor, kimisi sağolun diyip gidiyor kendisini kurtarabileceğini düşündüğü başka bir avukata. mesela adamın birine bu davayı kazanırız ama biz böyle bir dava açarsak devamında karşı taraf böyle bir dava açar ve kaybederiz dedim gitmiş başkasına vekalet vermiş. Ne olacağını düşündü acaba. Ben beş yıl sonrasını görebiliyorum kardeşim, her avukat görüyor. Hiçbirimiz acaba kazanacak mıyım diye almıyoruz dosyayı, çok nadir konularda olur bu. Ya da hakim biraz delidir o yüzden olur. Onun dışında dosyanın kapağını ilk açtığında bilir herkes davanın sonucunu (dava türünü biliyor olmak kaydıyla)

    Hepimiz her konuda uzman değiliz ayrıca. İş davası bakmadım hayatımda. İş akdi nasıl sona erer bilmiyorum. İşsizlik maaşı bilmem. Ben de sigortalı işçiydim mesela ayrılırken ne yaz dedilerse yazıp ayrıldım. Ama ceza dosyanız varsa altından girip üstünden çıkarım. Mesleki olarak uzmanlaşma durumumuz olmasa da hepimiz kendi içimizde başka alanlarda çalışıyoruz. Her mevzuata hakim olma şansımız yok. Olduğunu iddia edene de ben güvenmem kendi adıma. 

    Çok para kazanma yalanına da inanmayın. 15-20 yıllık avukatın maaş ödeyemediğini biliyorum şu sıra. Kendi bürosunu kurup çalışanların da para kazanması epey zaman alıyor. Ama bu noktada pes etmemek gerek. Çünkü büronuzu ilk açtığınızda hmm yeni avukat mısınız diyorlar, beş sene hiç iş almadan bekleseniz de beş yılın sonunda hmm beş yıllık avukatsınıza dönüyor tepki, seviniyorlar. Kimse ne tip dosyalara baktın çalıştığın süre boyunca ne gördün stajını nerelerde yaptın demiyor, demez. Anlatamazsınız. O yüzden dayanmaya bakın. Sonuçta bir meslek sahibisiniz, altın bileziğiniz var. En kötü ihtimalle yine girer bir avukatın yanında bağlı çalışırsınız. 

    Yeni avukatsanız tavsiyem stajdan sonra koşa koşa büro açmayın. Biraz pişin. Şehir dışı duruşmalara da yollasınlar, az maaş versinler ama pişin. Kendi büronuzu açtığınızda sinek avlarken iş öğrenmeyeceksiniz. Teorik kitap okumak da sıkıcı oluyor. İşi işte öğrenin. 

    Bağlı çalışırken para biriktirin çünkü büro kurarken lazım olacak ve aynı zamanda birkaç ay iş alamadığınız takdirde o parayı yiyeceksiniz. Ki anadan babadan hazır bir çevreniz yoksa yahut çok sosyal değilseniz muhtemelen bir süre işiniz olmayacak. 

    Müvekkillere kendinizi sevdirin ama korumaları gereken sınırı bilsinler. Ben hep tatlı davranırım mesela ama bir çizgim var aştıklarında sertleşiyorum. Yine de ceza ağırlıklı çalışan biriyseniz akşam aradıklarında sinirlenme yahut cevap vermeme lüksünüz yok çünkü emniyete düşmüş olabilirler. Genelde öylesine arıyorlar ama sakin kalın.

    Bağlı çalıştığınız avukatla aranızı iyi tutun. Oradan müvekkil de gelir iş de gelir akıl lazım olduğunda danışırsınız da. Ben örnek dosya aradığımda ilk oraya gidiyorum. Oradan gelen müvekkilim var ve etik olarak bundan haberdar ettim. Ama alma dese alamazsınız çünkü bunu düzenleyen bir mevzuat var. 

    Sabırlı olursanız çok güzel meslek. Parası cidden çok değil ki ben piyasası güzel olan bir yerde yapıyorum bu işi. Yani dört yıl okumasam da o maaşı alırdım bir yerde. Ya da başka bölüm okusam da alırdım. Kaldı ki kendi büromu açtığımdan beri gelirim sıfır seviyesinde. O yüzden ancak sevilerek yapılacak bir iş. Yine gelsem dünyaya yine seçerim bu mesleği. 

    23 nisan 2020 23:19

    10. Bugün karşılaştığım Atatürk ile ilgili anekdot, konusu;  Atatürk, kadınlara karşı negatif ayrımcılık ve avukatlık mesleği. Hikayenin sonunda çıkardığım sonucu, şimdiden diyeyim;  cinsiyetler arasında haklardan faydalanmayı savunmayan bir hukuk yapısına karşı verilen mücadele o günden beri sürüyor, hatta bu mücadele avukatlar içinde bile sürüyor.

    anekdot; 

    Süreyya Ağaoğlu, Türkiye'nin ilk kadın avukatıdır. 1924-25 ders yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdikten sonra, Ankara'ya ailesinin yanına döner. 

    Bir arkadaşıyla birlikte Adalet Bakanlığı'nda staja başlar.. İlk günlerin heyecanı geçince, bir sorunla karşılaşırlar: Öğle yemeği işini nasıl çözeceklerdir ? Evlerine gidemezler, evleri bakanlığa çok uzaktır. Lokantaya da gidemezler.. Aslında o zamanlar Ankara'da yemek yenebilecek bir lokanta, İstanbul Lokantası vardır. Ama, hep milletvekillerinin yemek yediği bu lokantada, kadınların yemek yediği görülmüş şey değildir..

     

    Türkiye'nin, bu ilk kadın stajyer avukatları, öğle yemeklerini, bir süre için peynir ekmek yiyerek geçiştirirler. Ama sonunda dayanamazlar..

    Zamanın Basın-Yayın Genel Müdürü olan babası Ahmet Ağaoğlu'na giden Süreyya, öğle yemeklerini İstanbul Lokantası'nda yiyebilmek için izin ister. Ahmet Ağaoğlu, bunda bir sakınca görmez, peki, der..

     

    İki arkadaş, ertesi gün öğleyin lokantaya gider, küçük bir bölümüne geçip güzel güzel karınlarını doyurur. Ahmet Ağaoğlu'nu ve kızını tanıdıkları için kimse yüzlerine bir şey söyleyemez, ama arkalarından konuşmalar başlar. Homurdanmalar ve şikayetler yükselir. 

     

    Şikayetler aynı gün, zamanın başbakanı 'Rauf Bey'e de iletilir. Rauf Bey de Ahmet Ağaoğlu'nu arayıp durumu anlatır. 

     

    Süreyya, o akşam eve döndüğünde, babasının kendisini beklediğini görür. Ahmet Bey hemen konuya girerek, "Başbakan Rauf Bey, senin ve arkadaşının lokantada yemek yediğinizi ve herkesin bunu konuştuğunu anlattı.. Bundan sonra öğle yemeklerine bana gelin," der..

     Süreyya çok üzülür, ama yapacağı bir şey yoktur.. 

    Birkaç gün sonra, Atatürk ve eşi Latife Hanım, Ahmet Ağaoğlu'na misafirliğe gelir. Sohbet edilirken, söz bu konudan açılınca, Süreyya Hanım, olayı bütün açıklığıyla Atatürk'e anlatır. Onun, kendisini anlayacağını ve destekleyeceğini düşünmektedir. Oysa, onu dinleyen Atatürk, "Babanın da, Rauf Bey'in de hakkı var," demesin mi ?..

     Büyük bir hayal kırıklığına Süreyya, ertesi gün bakanlıktaki odasında çalışırken, bir yetkili telaşla içeri girer : "Süreyya hazırlan, Paşa seni yemeğe götürecekmiş !.."

     Süreyya şaşırır, apar topar kapının önüne çıkar. Yanında bir milletvekili ve yaveriyle arabada oturan Atatürk, onu görünce, "Latife bugün seni öğle yemeğine bekliyor," der. 

     Süreyya hem şaşkın hem sevinçlidir. O bindikten sonra hareket eden otomobil İstanbul Lokantası'nın önünden geçerken, Atatürk, birden şoföre durmasını söyler. Bozüyük milletvekili Salih Bey telaşla yanlarına gelince, Atatürk, herkesin duyabileceği bir sesle, ona, "Bugün Süreyya'yı bize götürüyorum, ama yarın buraya gelecek, yemeğini lokantada yiyecek.." der.

    Süreyya'nın şaşkınlığı daha da artar. 

     

    Ne olup bittiğini, Latife Hanım, yemekte, onun kulağına eğilip, "Paşa, dün akşam bu lokanta olayına çok kızdı, ama babanı senin yanında ezmek istemediği için kızgınlığını belli etmedi. Eve gelir gelmez, birkaç milletvekilini arayarak, yarın mutlaka eşleriyle birlikte lokantaya öğle yemeğine gitmelerini söyledi," deyince durumu anlar..

    Süreyya Ağaoğlu, ertesi gün, arkadaşıyla İstanbul Lokantası'na gittiğinde, birkaç milletvekili eşinin de ilk kez orada olduğunu görür. Kimse onları bakışlarıyla bile rahatsız etmeye yeltenemez..

     Bu bir ilk olur... Atatürk ve Türkiye'nin ilk kadın avukatı Süreyya Ağaoğlu, kadınların, tıpkı erkekler gibi, bir lokantada yemek yiyebilmesine de öncülük etmiştir...(link: https://www.hukukihaber.net/dinlence/ilk-turk-kadin-avukat-lokantaya-gidince-h44561.html Kaynak)

    25 ekim 2020 21:34