1.
İcin kan aglarken, onceki gece sabaha kadar aglamis gozlerin sismisken, midene kocaman bir yumruk oturmusken , gozlerin dolu dolu sabah kalkarsin ve ise gidersin
Asla dizilerdeki filmlerdeki ayrilik triplerini yasayamadan uc kurus para kazanmak icin kalkar gidersin bir de millete suratinin neden asik oldugunun hesabini verirsin
2.
“Bizi de çok üzdüler, sabah kalktık dükkanı açtık.” Bu yazıyı görmüştüm sosyal medyada, gülmüştüm ama bir yandan da hüzünlenmiştim.
Dizilerde, filmlerde ne güzel ya dimi? Aşk acısı çekiyorsun biniyorsun son model arabana yazlığına falan gidiyorsun. Ya da Boğaz manzaralı villanda terasa çıkıp viskin eşliğinde denize bakıyorsun. Bir de bize bak, sabah 7ye alarm kurup işe gitme telaşı hahahaha. Sonra hiç olmadık yerlerde göz dolmaları, yemek saati gelince önündeki suyla uzun uzun bakışmalar, cevap bekleyen mailler, toplantı isteyen müdürler. Biz yine bu yaşa kadar iyi geldik valla.(gizlinot: Swh)
3.
uzmanlık alanım. sabah duş alınır, saç baş yapılır, water resist makyaj. güneş gözlüğü şart. kocaman bir sandviç hatur hutur yenir. sonra en dandik, uğraşılmayacak işlerle bile uğraşılır. mükemmel bir çalışan olunur. bütün gün yoğun geçer kendine iş çıkarttığın için. sonra 7 bira ve 3 şişe şarapla eve gelinir.
aşırı olanında ise işe gidilemez, bir yalan uydurulur.
4.
bu başlıkta sistem eleştirisi yapan tüm süslülerin ellerinden yaşlı gözlerimle öperim. profesyonellik insanlıktan uzaklaştırıyor bizi (bir psikiyatrın tespitinden alıntıdır), profesyonel olmak adı altında doğamıza, insanlığımıza (hatta hayvanlığımıza), duygularımıza ters şeyleri meşrulaştıriyor, normalleştiriyoruz
bu kara tablo içinde bir şey belki çiçek açtırabilir, sana destek olan iş arkadaşların varsa, ağladığını başkaları görmesin diye taklalar atan, mendil taşıyan, sigara veren, hani karşıdan bakıp tüm şefkatiyle yanına gelip hiç konuşmadan kocaman sarılan, çiçekler açtıran dostlar, onları da öpüyorum!
5.
ayakların geri geri gitmesiyle başlar ,iş yeri tuvaletinde ağlamayla devam eder ardından eve kendini zor atarsın .
6.
ben de son dönemde belirsizlik ve beklemeyle dolu bir süreçten geçiyorum. içinde gönül meselesi de var. çok kötüyüm diyemem ama dengem şaştı. bu süreçte işe gitmenin, ufak şeylerle uğraşmanın bana daha iyi geldiğini farkettim. bayram tatilinde evdeydim. kendimi bi salayım bakayım ne olacak dedim. böyle bir dibe vuruş yok. daha doğrusu dibin sonu yokmuş onu görmüş oldum. ölmek istiyorum dediğim anlar oldu ama ne oldu? kendimi toparlamak yine başa düştü. velhasıl dünya telaşesi bazen acılarla mücadele etmek için iyi de olabilir diyorum.
7.
sanırım en zoru da bunu yaşadığını kimseye belli etmemeye çalışmaktır. dışardan bakıldığında sanki hiç bir şey olmamış gibi görünürsün. ya için?
8.
Sabah mı?
Sene 2010 olsa gerek, saat gece 02:00. Yatakta yatıyoruz. Geçmiş ilişkilerimi kast ederek "katlanamıyorum, daha fazla devam edemeyeceğim bu ilişkiye" dedi. İçimden "5 aydır aklın neredeydi?" dedim. Kalktım, giyindim. "Nereye gidiyorsun" filan zırvaladı bir şeyler işte. Çektim kapıyı çıktım ve o anda gözyaşlarıma hakim olamadım. Evim karşıda.(gizlinot: bir istanbullunun çilesi) Ertesi sabah ofise gitmem lazım ve ofis 10 dakika mesafede. Gece 3'te ofise gidip sandalyeleri birleştirerek uyuklamıştım. Ertesi sabah da kimse gelmeden kendime çeki düzen verip normal davranmaya çalışmıştım.
9.
özellikle böyle zamanlarda insanın tutunacağı bir işinin olması çok güzel. hem iş kafanızı dağıtıyor hem sonrasında yapabileceğiniz bir sürü şey için size zemin hazırlıyor. o süreç herkes için ayrı bir zordur ama evde oturup zır zır ağlamak yerine kafayı meşgul etmek güzeldir. illa ki çalışırken de akla geliyor, bir yandan iş bir yandan akan göz yaşları.. ama bir telefon ya da e-posta insanı kendine getiriveriyor hemen.
10.
Bu kadar çok hırslı ve başarılı kadın yönetici olmasının sebeplerinden biridir.
#staystrong
#futureisfemale
Kıps.