3.
"Basına ve Kamuoyuna
Öncelikle şunu belirtmek isteriz. “Bu Suça Ortak Olmuyoruz” isimli metnin imzacıları olarak imzalarımızın arkasındayız. Bize yöneltilen tüm hakaretler ve tehditlerle ilgili hukuki süreç başlatacağımızı bildiririz. Bu hakaretler ve tehditlere rağmen bize desteğini sunan öğrencilerimize, Eğitim-SEN, ÇHD, TODAP, Barış Bloğu, Barış İçin Edebiyatçılar ve diğer tüm kurum, kuruluş ve bireylere teşekkür ederiz.
Türkiye’nin dört bir yanında bu metne imza vermiş tüm akademisyenler ve araştırmacıların arkasında ve yanındayız. Metnimize gelen imzacı sayısı şu an itibarıyla 2000’i aşmış bulunmakta ve her saat artmaktadır. Aynı zamanda uluslararası alanda da fikir özgürlüğümüzü savunmak ve garantiye almak için akademik kurum ve kuruluşlarla dayanışmamızı sürdürüyoruz.
Ne yazık ki bu geçen sürede Türkiye’de abluka, yerinden etme, baskı, sivil, asker ve polis ölümleri sürmektedir. Bir kez daha devleti bir an evvel müzakereleri başlatmaya davet ediyoruz. Bölgeye bağımsız gözlemcilerin girmesi, işlenen suçların faillerinin ortaya çıkması ve yargılanması ve barış taleplerimizi yineliyoruz. Tüm Türkiye’yi fikir ve muhalefet özgürlüğü, hakikat ve barış hakkı çevresinde kilitlenmeye çağırıyoruz."
an itibariyle siteye ulaşılamıyor ama birkaç saat önce bu açıklamayı yaptı akademisyenler. içinde geçen şu cümleye dikkat edilmeli, "Ne yazık ki bu geçen sürede Türkiye’de abluka, yerinden etme, baskı, sivil, asker ve polis ölümleri sürmektedir." türkiye'nin görmediğimiz, gitmediğimiz ucu cayır cayır yanarken, profesör, doçent koltuğunda rahatça oturup at gözlükleriyle mutlu mesut yaşayanların, nereden para, statü gelecekse yüzünü oraya çeviren faydacıların aksine bu akademisyenler bir arada, daha insanca yaşama ihtimali için elini her zaman taşın altına koydu, sadece siz görmediniz.
kadın cinayetlerine, eşcinsellere duyulan nefrete, sakat bireylerin özgürleşememesine, kamusal alanda görünür olamamasına (sosyal bilimler literatüründe "sakat" olarak geçer terim, "engelli" en baştan bir engel fikri oluşturduğu/ tanımladığı için sorunludur), suriyeli mültecilerin karınca gibi öldürülmesine karşı çıktılar. kısacası hakkını savunmak için destek arayan, sesini duyuramayan her grubun yanında oldular. sadece karşı çıkmak da değil, hem yazarak hem fiilen bu sorunların çözümü için katkıda bulundular. örneğin, tüm dünyada sosyal bilimlerde çok büyük yeri olan "sakatlık çalışmaları"na dair en kapsamlı kuram kitabı, koç yayınları'ndan çıkmış, yabancı literatürden metinleri derleyip türkçe'ye çeviren muazzam bir teorik kaynak olan "sakatlık çalışmaları/ sosyal bilimlerden bakmak"tır, kitabı derleyense bahsi geçen bildiride imzası olan üç akademisyendir. bunu sadece örnek olması için verdim, zira uzun senelerdir sosyal bilimlerle uğraşan biri olarak diyebilirim ki, bu hocaların hiçbir şeyine değilse bile, üretkenliğine saygı duymak gerekir. bir konu hakkında fikir sahibi olmadan konuşmanın en kolayı olduğunu bildiğim ve bu tip saldırıların sizi de kendi çirkin diline çekme ihtimali olduğunu öngördüğüm için sadece bunları söylemekle yetineceğim.
ben de suriyeli mültecilere dil dersi veriyorum, kıyıya vuran bir çocuk fotoğrafıyla bir anlık hayatınıza giren, sokakta dilenci olarak karşılaştığınız suriyelilere. içlerinde mühendis, dil bilimci olanları var ancak o kadar zor şartlarda yaşıyorlar ki, eğitimiyle üzerinize basıp geçecek bir tanesiyle yolda karşılaşsanız, büyük ihtimalle yolunuzu değiştirirsiniz. savaşın yüzlerine, dillerine nasıl sirayet ettiğini hangi acıları çektiklerini çok iyi görüyorum. o yüzden, hem fiziksel hem de mental rahatınızdan zerre ödün vermeden "savaş" ve "barış" kelimelerini ağza almanın zor olduğunu bilmelisiniz.
bu kadar yazmamın sebebi, açtığım başlık vesilesiyle ortaya bir bomba bırakıp gitmiş gibi hissetmem. pkk nedir, ne yaptı ne yapıyor, ortadoğu'da neler oluyor'u bir çırpıda açıklayan bir hap mı istiyorsunuz, öyle bir şey yok. bu işler zahmetlidir. bunlar hakkındaki özgün fikrinizi ne bir pkk sempatizanın ne de bir türk milliyetçisinin söylemleri vasıtasıyla oluşturabilirsiniz. tarih okuyacaksınız, türkiye tarihi, osmanlı tarihi, dünya tarihi okuyacaksınız, senelerce okuyacaksınız. o da yetmeyecek size bu güne kadar öğretilen tüm önyargılarınızla, devletinizle, babanızla, korkularınızla yüzleşeceksiniz. bu güne kadar bunları yapmadıysanız en azından şu an konuşmaya hakkınız yok, hele bu işlerle senelerdir haşır neşir olan insanlar hakkında konuşmaya hiç yok. tabii ki söylediklerine katılmayabilir, fikirlerinizi dile getirebilirsiniz ancak "onlar ne bilir ki" deyip soytarı ilan etmek olsa olsa saygısızlık olur.
entelektüel olmak sizden olmayanlarla sizinle aynı dili konuşmayanlarla aynı fikirleri paylaşmayanlarla dalga geçmek değil, tam tersine ne dediklerini anlamak için çaba göstermektir. ki bu da tahammülsüz, muhafazakar (muhafazakar olmak her zaman dinle ilgili değildir), önyargılı insanlar için oldukça zordur. bu insan profilinin gittikçe arttığını görmek öyle üzücü ki, kelimelerle anlatamam. son on senedir var olan siyasi, kültürel iklim, ana akım medya önyargıları kuvvetlendiriyor. akademi tek tipleşiyor, en azından tek tipleştirilmek isteniyor, bu olaylardan az önce odtü'nün ve rektörünün başına gelenlere bakın.
son olarak şunu söyleyeceğim, "pkk silahlı bir terör örgütüdür, kürt halkıyla pkk aynı şey değildir." demekle aslında hiçbir şey demiş olmuyorsunuz. sokağa çıkma yasaklarının olduğu, sivillerin öldüğü, askerin polisin devlet tarafından feda edilebilir görüldüğü bir anda tek yol barışı tesis etmeyi istemektir.