1. ben de öyle olduğunu düşünürüm hep ve bana elif şafak'ın ted talks konuşmasını hatırlattı:
"anneannemin çok ziyaretçisi olurdu; yüzlerinde ağır sivilceleri veya ellerinde siğilleri olan kişiler. Her defasında anneannem Arapça bazı kelimeler mırıldanır daha sonra da kırmızı bir elmaya yok etmek istediği siğil sayısı kadar gül dikeni saplardı. Sonra da tek tek bu dikenleri siyah bir mürekkeple çember içine alırdı. Bir hafta sonra hasta kontrol için geri gelirdi. Şimdi, bilim insanlarının ve akademisyenlerin olduğu bir seyirci topluluğu önünde böyle şeyler söylememem gerektiğinin farkındayım, ama gerçek şu ki, ciltlerindeki rahatsızlıklardan dolayı anneannemi ziyaret eden bu kişilerden bir tanesinin bile mutsuz ya da iyileşmeden gittiğini görmedim. Anneanneme bunu nasıl yaptığını, duaların gücüyle mi alakalı olduğunu sordum. Cevap olarak bana "Evet, dua etmek etkilidir. Ama çemberlerin gücüne de dikkat etmelisin" dedi.
Bu ondan öğrendiğim nice kıymetli dersten bir tanesidir. Eğer hayatınızda bir şeyi yok etmek istiyorsanız, bir sivilceyi, bir lekeyi veya bir insan ruhunu, bütün yapmanız gereken onu kalın duvarlarla çevrelemek. İçeride kuruyup kalacaktır. Şimdi hepimiz sosyal ve kültürel bir çeşit çemberin içinde yaşıyoruz. Hepimiz. Belli bir aileye, ulusa ve sınıfa bağlı olarak doğuyoruz. Ama kanıksadığımız ortamın ardındaki dünyalarda herhangi bir bağlantımız olmazsa, o zaman bizim de içten içe kuruma riskimiz vardır. Hayal gücümüz daralabilir. Kalplerimiz küçülebilir. İnsanlığımız azalabilir. Eğer kendi kültürel kozamızın içinde çok uzun süre kalırsak. Arkadaşlarımız, komşularımız, iş arkadaşlarımız ve ailemiz -- şayet en yakın çemberin içindeki herkes birbirine benziyorsa, aynadaki görüntümüzle kuşatılmışız demektir."
bütün metin için: (link: https://www.ted.com/talks/elif_shafak_the_politics_of_fiction/transcript?language=tr tık tık)
konuşma için(türkçe altyazılı): (link: https://www.youtube.com/watch?v=Zq7QPnqLoUk tık tık)
ukte (yazar: femme )