1. Oley, bilimsel olarak değerlendirebileceğim bir versus. Heyecan içinde alt kategorilere ayırıyorum şimdi.
Not: girdi uzun oldu.
Dekorasyon: bu bence her zaman ideal şartlar sağlanmadığı için çok geçerli bir parametre değil, açıldıkları mekanın sağladığı koşulları da göz önüne almak lazım, mesela şöyle bir genel olarak bakacak olursam beşiktaş barbaros bulvarı'ndaki nero mükemmel, starbucks meh, bahariye caddesi'nde tam tersi. Ama şimdi kapalı olan tünel starbucks'ta içtiğim dönemsel lattelerin tadını da almanlıktan bile alamam gibi geliyor, o yüzden burun farkıyla starbucks.
Çalışanlar: objektif olamayabilirim, nero baristaları ya bana hep öyle denk geldi ya da çalışma şartları ağır, hep biraz kaba ve enerjisiz idi oysa starbucks'ta pek tatlı deneyimlerim oldu. Çok önemli değil, kahvenizi alıp geçiyorsunuz en nihayetinde ama bir yanda yatağından zorla "bana hizmet edeceksin" diyerek kaldırmışım gibi suçlu hissettiren nero baristası, öbür yanda dışarısı türkiye değilmişçesine medeniyet sanrısı yaşatan nüktedan starbucks baristası. Hmm.
Yiyecekler: sandviçler nero, tatlılar starbucks. Bunun sebebi nero biraz daha sağlıklı geliyor bana (ne kadar sağlıklı olabilirse artık) o yüzden sandviçte evet, yetişkin bir insan gibi kaliteli içerik arayabiliyorsunuz ama zincir kahvecide tatlı yenilecekse sağlık bir kenara itilmiş, bazı şeyler göze alınmış demektir, şeker ve yağı abartan kazanır.
Kahve: öncelikle ben kahveyi kovalarca içmeyi seviyorum. Bu bağlamda starbucks'ta zerafetten ödün vermeden bir grande americano alabilirken, nero'da aynı eylem gözü dönmüş bir hayvanın doymak bilmeden sulandırılmış espresso içme açlığına çare araması gibi geldiğinden, kişisel saygımı kaybediyorum bu doğru. Diğer doğru ise soğuk kahveler ve sade içtiğimden tad farkını anlayabildiğim americano, filtre kahve için nero. Latte ve flat white'ı çok tarçınlı içtiğimden tad farkını zaten anlayamıyorum. Ama. Buz gibi havalarda mecburi kahvelikten çıkmış şerbetli içeceklerin lebron'u gingerbread latte, çöl gibi sıcaklarda zaruri kahvelerin jordan'ı cold brew bilin bakalım nerede yok.
Sonuç olarak starbucks'ın köpeği çıktım görüyorsunuz. Ancak bu noktada starbucks'ın pazarlama tekniğini takdir ederken bir de öz eleştiri yapmam gerekiyor. bir kitap okuyordum the power of habit adında, kişisel gelişim olduğu için hafifçe dandik ama okunabilir. kitapta starbucks'ın mutluluk ve prestij satmayı bir anlamda alışkanlık nesnesi haline getirmesi gibi bir şeyden söz ediyordu. (çok oldu okuyalı yanlış hatırlıyorsam affediniz) aslında bu çok doğru, benim yorumlarımda da görülüyor örneğin, kahvenizi size hazırlayıp ücretini alan kişinin neşeli olması hiç de gerekli olmamasına rağmen bir taşlama sebebi oluverdi benim nezdimde, işte bu temel olarak starbucks'ın sadece kahve satmadığının o yüzden rakiplerinden hep bir miktar sıyrılacağının göstergesi, bu taktik birebir taklit edilse dahi sonucun değişeceğini düşünmüyorum.