yeni
popüler
    sorular içinde ara
    yeni soru sor
    son sorular
    son cevaplar
    kategoriler
    • süslü
    • moda alışveriş
    • kuaför & güzellik merkezi
    • sağlık
    • spor
    • gönül işleri
    • aile arkadaş ilişkileri
    • cinsellik
    • eğitim & kariyer
    • seyahat
    • pet
    • sanat
    • bürokrasi
    • diğer
    girdi yaz
    medya ekle
    • linki kopyala
    • şikayet et
    • girdiler (1)
    • medya (0)

    1. cahil kelimesi, arapça chl kökünden gelir. tarihte ilk kez atabetü'l hakayık'ta karşımıza çıkar. "bilmeyen" anlamına gelmektedir.

    ülkemizde kişilerin kendilerine pek yakıştırdığı bir kavram değildir "cahillik" zira bu ülkede herkes, her şeyin uzmanı ve bilginidir. kimse bir konu hakkında "bilmiyorum, bilgim yok" şeklinde yorum yapamaz. en kötü ihtimalle, bildiği yakın bir konudan cevap vermeye çalışır. bunun toplumsal ve eğitimsel nedenleri olduğunu düşünüyorum fakat ne yazımın konusu o, ne de doğruyu araştırmaya cesaret edecek bilgim var o konuda.

    bilme hali nasıl anlaşılır? platon'un dediği gibi bir fark ediş hali midir yoksa belli süreçlerin sonunda gelişen bir durum mudur? platon bu konuda, her şeyi zaten bildiğimizi, ancak bunun ortaya çıkarılması için tetikleyici sorulara ihtiyacımız olduğunu ifade etmiştir. platon'un bu bakışı bir manada idealizme yakınsar. ancak 18. yüzyılda, idealizm yerine rasyonalizm yükselmeye başladığında, insanoğlunun aslında pek de bir şey bilmediği, öğrenmek için çabalaması gerektiği fikri yaygınlaşmıştır. bilme hali, konu olan bilgi ile analiz ve sentez yapıp çözüm üretebilmek olarak ifade edilebilir.

    bilme haline geçişin en önemli ögesi ise hiç şüphesiz öğrenmedir. öğrenme bugün bir süreç olarak tanımlanır. lisede bir derste 45 dakika oturup dinlemek yerine, hayatın tamamına yayılan ve ömür boyu sürdürülen bir süreç. bugün öğrenmenin anne karnında başladığı, çevresel sesler ve duyguların henüz anne karnındaki bebeğin zihninde tepkilere yol açtığı bilinmektedir. (ancak anlatıldığı gibi klasik müziğin bebeği daha zeki yaptığına dair delil bulunamamıştır)

    öğrenme eyleminin sonunda, içselleştirilen bilgi, analiz ve sentez yapmaya müsait olur. bu bilme haline geçiş, bir husustaki cahillikten kurtulmaktır. bilme hali, sanılanın aksine bir insana ego değil, tevazu getirir. zira bilinenlerin sayısı arttıkça, zihinde, bilinmeyen sayısının ne olduğuna dair farklı olgular oluşur.

    sartre'nin, sorumluluk üzerinden öğrenme ile bağdaştırdığım bir sözünü paylaşıp öğrenme bahsini bir süreliğine kapatıyorum:

    “İnsanım, öyleyse özgürüm; özgürsem, sorumlu olmalıyım.”

    buraya kadar öğrenmek ve cahillik arasında bir bağlantı olduğunu ortaya koymaya çalıştım. peki cahili nasıl tanırız, yahut tanıdığımızda yapabileceğimiz bir şey var mıdır?

    bilgi konusundaki tevazu öğrenme ile gelir. cahil insanlar, genellikle bilmeden, sadece başkalarına ait fikirlerle, konular üzerine yorum yapmaya çalışırlar. günümüzde de etrafımızda en çok gördüğümüz husus budur. internet aleminde (bkz: herbokolog) :) olarak adlandırılan bu kişiler maalesef hayatımızın dört bir yanını sarmış vaziyettedir.

    örneğin mahalle esnafıyla sıklıkla girilen diyaloglardan birini gözümüzde canlandıralım. x burada sıradan vatandaş, e de yeni tanıştığımız esnaf olsun.

    x: "yine mi zam geldi bunlara, bizim işlerde durumlar kötü bu aralar ne yeriz ne içeriz bilmiyorum"

    e: "e abi biliyorsun, dolar yükseliyor her gün. ama olsun abi düzelir işler bak ekonomi iyiye gidiyor"

    x: "Nasıl iyiye gidiyor?"

    e: "e yani bak millet alışverişi kesmedi, kafeler, barlar hep dolu"

    diyaloğu burada keselim. esnaf karakteri, yalın kendi subjektif gözlemiyle analiz yapmaya çalışıyor. bu noktadan itibaren, bilme halinde olan kişinin karşısındaki kişiye dair "bu konuda cahil" tanısını koyması gerekir. zira, analiz ve sentez bilimsel bilgi gerektirir, gözlemsel bilgi değil.

    daha sonra aydınlanma hususunda yazmak istediklerim var fakat burada sadece kişisel görüşümü yazıp geçeceğim.

    aydınlanma bireysel olur, toplumsal aydınlanmanın büyük başarılar yaratmadığı pek çok kez gözlemlenmiştir. aydının görevi de topluma öğretmek değil, sadece yol göstermektir.

    x kişisi ne yapacak? şahsi görüşüm diyaloğun sonlandırılıp alışverişin tamamlanıp mekandan ayrılınması yönünde. ancak aydınlanmaya karşı olan bakışınıza göre fair oster'in kitabını tavsiye edebilirsiniz.

    7 temmuz 2018 13:37