1. "öyle bir parfüm istiyorum ki tıpatıp gerçek gardenyalar gibi koksun..." budur. daha da ötesi yoktur.
gardenya gibi kimi nadide çiçeklerin, ne yazık ki esansiyel yağı bulunmuyor. yani gül, yasemin vb. çiçeklerin yağını zorlu ve tonlarca çiçek gerektiren pahalı süreçlerden sonra doğal olarak elde edebiliyoruz, ama gardenya için bu söz konusu değil. burada da bilim enfloraj tekniğiyle imdadımıza yetişmiş. enfloraj basitçe gerçek çiçeğin yaydığı kokunun camdan bir kap içerisine hapsedilerek, havadaki koku moleküllerinin kimyasal olarak aynen kopyalanmasından ibaret, ve son derece incelik gerektiren bir işlem.
velhasıl estee lauder da üç parfümden oluşan private collection serisine ait olan tuberose gardenia'daki gardenya notasını bu şekilde elde etmiş, bizim de ağzımız açık kalmış. işin tüberoz yani sümbülteber ayağına gelince, ki o da bir başka enfes kokulu çiçek, ismen gardenya'dan önce gelmesine rağmen parfümde ancak ikinci sıraya düştüğünü ve çok da hissedilmediğini söyleyeyim. daha doğrusu sümbülteber burada gardenyayı tamamlayıcı bir element olarak kullanılmış.
parfümde ayrıca portakal çiçeği, yasemin ve zambak notaları da hissediliyor. aynı zamanda, parfüme muhteşem bir yumuşaklık ve hafif bir tatlılık katan burbon vanilyasını da koklamak mümkün.
tam anlamıyla zamansız bir klasik olan tuberose gardenia, her yaştan kadın için son derece uygun bir parfüm.
denediğiniz zaman muhakkak tende açılmasını beklemelisiniz, çünkü parfümü sıkar sıkmaz burnunuzu daldırırsanız, o yoğun çiçek kokusu birden bire sizi itebilir. oldukça güçlü açılan parfüm, ardından son derece hafif, temiz, seksi ve fark edilir bir hal alıyor.