yeni
popüler
sorular içinde ara
yeni soru sor
son sorular
son cevaplar
kategoriler
  • süslü
  • moda alışveriş
  • kuaför & güzellik merkezi
  • sağlık
  • spor
  • gönül işleri
  • aile arkadaş ilişkileri
  • cinsellik
  • eğitim & kariyer
  • seyahat
  • pet
  • sanat
  • bürokrasi
  • diğer
girdi yaz
medya ekle
  • linki kopyala
  • şikayet et
  • girdiler (1)
  • medya (0)
tarih
oy (güzelinden)

1. bugün brunson krizi için ukte vermeye gelmiştim sevgili defne sabununun verdiği anahtar kelimelerle birlikte. Vesile oldu onun uktesi, birkaç kelam edeyim.

Evanjelizm kelimesinin kökeni "iyi haber" anlamına gelen Yunanca “euangelion” kelimesinden gelmektedir. bahsedilen iyi haber, İsa’nın insanlara “kurtuluşu” müjdelemesini işaret eder.

bu dini öğretinin ortaya çıkması Protestan Reformuna dayanmaktadır. Özellikle Martin Luther, John Calvin ve John Knox, Roma Katolik Kilisesi’nin otoritesine karşı çıkarak, Hristiyan inancının yenilenmesi için Protestanlığı ortaya koyarlar ve hikaye böyle başlar.

Protestan Hristiyan inancı olan bu Evanjelizimin üzerine oturduğu ve oluşumlarının masum bir mezhep olmasından onları alıkoyan temel düşünce: Evanjelik inancı yaymanın, gerçek dinin vazgeçilmez bir unsuru olduğuna inançtır. Dini yayma, belirli bir inancı benimsetme ve bunu misyonerlik ile ya da silah zoruyla yapma farketmeksizin benim gözümde zorbalıktır, yanlıştır. kendi inancına başkasını davet etmenin, onun iyiliği istendiği için, tamamen temiz bir niyetle yapılıyor olmasından bahsetmiyorum. Beyin yıkayarak ve kandırarak, küçük yaştaki, özellikle ailesinden yeterli ilgiyi ve sevgiyi görememiş, dolayısıyla özsaygısı gelişmemiş çocukları, gençleri yakalayıp kendi bünyelerine katan cemaat ve tarikat adı altındaki dini oluşumlardan bahsediyorum. yıllardır insanların maneviyat açlığından faydalanarak nasıl kandırıldığını görmemizi sağlayan yapılanmalar yüzünden bizim de çok başımış ağrıdı. Dün gülen cemaati ne ise, bugün yaka paça yargılanan adnan oktar oluşumu da odur ve fakat daha nice cemaatler, tarikatlar var da henüz çıkarlar çatışmadığı ya da hala “işe yarar” bulunduğu için ellenmiyor. Bu tabii ayrı bir konu, başka bir başlık altında tartışılır, lafı yine evanjelizme getirmek gerekirse; Sadece Bu açıdan bakmam bile benim, evanjelikleri masum bulmamam için yeterli. ancak iş bu “zorbalık”la kalsa yine iyi. Özellikle orta doğu ve yakınındaki insanları doğrudan ilgilendiren ve birden fazla boyutları olan bir dini öğretiyle ve onun siyasi ayağıyla karşı karşıyayız sanki. Çünkü hiçbir misyonerlik, sadece basit bir inanış yayma hizmetiyle sınırlı kalmaz.

Evanjelizm ile ilgili tarihsel sürece kısaca değinirsek: her ne kadar 17. Yy ile avrupa’da ortaya çıkmış bir reform hareketi olsa da, büyük Britanya’da metodizm ve amerika’daki ilk büyük uyanış adıyla bilinen ve aslında birbiriyle bağlantılı olan hareketlerle kendini göstermiş bir öğretidir. Dikkat edilirse İngilizce konuşulan toplumlar tarafından yayıldığı ve yerleştirildiği de ayrı bir realitedir. On yedinci yüzyılın başlarında Kuzey Amerika’ya yerleşen ilk göçmenler, Hristiyan Avrupa’daki devlet kontrolünden bağımsız farklı bir dini gelenek kurmak isteyen işte bu Protestanlardır. Amerikan ulusunun ilk kurucu üyeleri olan bu göçmenler için İncil, tek ortak kitap ve rehberdir. Dolayısıyla İncil’deki Ahid, vaat edilmiş topraklar, seçilmiş halk, yeni Kudüs gibi kavramlar, yeni ulus kimliğinin ortaya çıkıp gelişiminde önemli yer etmiştir. Bu yüzdendir ki Protestanlığı doktrin kabul eden evanjelikler Siyonist-hristiyan olarak da bilinirler. Kıymet verdikleri –benim yukarda saydığım- kavramlar Yahudilerin kutsallarıyla bire bir örtüşür, asla çelişmez. Hatta tevrat’ı, incil’den önde tuttuklarını söylemek abartı sayılmaz.

Abd ulusal kimliği için büyük role sahip bu dini öğretinin, bugün amerika’daki güçlü sağ muhafazakar kesimi oluşturuyor olmalarına şaşırmayız. Ancak şaşıracağımız şey şu olabilir: evanjelikler dini söylemlerde bulunma misyonlarını aşarak, zamanla güç ve etki alanlarını çok genişletmişlerdir. Siyasi arenada karar vericilerin hemen hepsinin dünya görüşünün oluşmasında etkileri büyüktür. Bu nedenledir ki gerek iç politikada gerekse dış politikada söz sahibidirler. Lobi faaliyetleri yürütürler ve 1943’te “Ulusal Evanjelikler Birliğini” kurarak daha “kurumsal” bir zemine oturmuşlardır.

Siyaset gibi, yargı gibi karar veren mekanizmalara nüfuz ettikleri gerçeği, bizdeki fetö cemaati yapılanmasına paralellik gösterir diyebiliriz. Evanjeliklerin bu gücü sayesinde Amerika başkanı olabilirsiniz ya da bugün olduğu gibi, değilseniz bile onu yönlendirerek stratejik kararlar alabilir, istediğiniz devlete kafa tutar ve israil’in gönlünü hoş tutacak şekilde davranabilirsiniz. Aşağıda birer örnekle durumu pekiştirmek gerekirse:

Büyükbabası ve kendisinin (bush) doğrudan abd başkanı olması durumu,

yardımcısı mike pence’in sesinin, Trump’tan daha yüksek çıkması,

tüm ilahi dinlerin kutsalı olan kudüs ile ilgili israil’in tarihi hareketi, abd’nin bu hareketi derhal alkışlaması ve hatta büyük elçiliğini kudüs’e taşıması

bu sebeple Amerika devlet aklını, evanjelikler olmadan ele almak mümkün değildir.

evanjelizm ile ilgili sayfalarca konuşmak ve daha derinine inmek mümkün tabii ama bu haliyle bile bir sözlük girdisi için uzun oldu. fakat brunson krizine değinmeden geçmek istemiyorum. Brunson, tam adıyla Andrew Craig Brunson, pastördür. Yani protestan kilisesi tarafından verilen bir ünvana sahiptir. Fetö sonrası tutuklanan yabancı uyruklu insanlardan biridir. İlki değildir ancak kendisinin tutuklanması uluslararası bir krize sebep olmuştur. abd ile ilgili yaşadığımız problemin görünen yüzüdür de diyebiliriz kendisi için. Yıllardır türkiye’de izmir, alsancaktaki kilisede misyonerlik faaliyetlerini açıkça yürütmektedir. Ancak pastör bununla ilgili suçlanmamıştır (zaten misyonerlik suç mudur onu da bilmiyorum, değil ki pek çok yerde yine açıkça benzer faaliyetleri yürütenler var). Kendisi Siyasi ve askeri casusluk, fetö ve pkk’ya doğrudan üye olmadan onlara destek veren ve bir süredir türk istihbaratının zaten radarında olan bir isimdir. En azından biz bu şekilde biliyoruz hakkındaki iddianameden. Brunson’ın akıbeti, abd ve türkiye diplomasisinin en alt kademesinden, en üst kademesine kadar (Erdoğan-trump) görüşülmesi gereken bir meseleye dönüşmüştür. Erdoğan’ın her zamanki talihsiz çıkışlarından birini yapmasına da vesile olmuştur çünkü konu, sizde de bir papaz (gülen) var bizde de demesiyle akıl almaz bir takas seviyesizliğine düşürülmüştür. Aynı zamanda bu söylem Türk yargısının bağımsızlığını ve türkiye’nin hukuk devleti olma iddiasını da dış ilişkiler kapsamında ayaklar altına almıştır.

brunson'ın bir evanjelik misyoner oluşu, tutuklanmadan hemen önce sürekli oturma izni için baş vurması, yani 24-25 yıl yetmemiş, geri kalan ömrünü geçirmek için türkiye'yi seçmiş bir amerikalı oluşu, fetö ve pkk terör örgütlerine destek veren bir ajan olarak da 2 yıldır yargı sürecinin devam etmesi ve bu meselenin türkiye-abd krizinin ana gündem maddesi haline gelmesi, abd başkanı ve başkan yardımcısının uğruna art arda açıklamalar yapması, hatta tehditler savurması... e tabii bir de amerika başkanı trump'ın koltuğundan şutlanarak evanjelik darbeyle yüz yüze gelmesi pek çok kesim tarafından dillendirilen bir teori. konu bu haliyle bile karmaşık, çok boyutlu ve anlaması zor.

bu Mesele ile yine özeleştiri yapmak lazım; yani yine dönüp dolaşıp aynı noktaya geliyoruz. Bu adam yirmi küsur yıldır bu ülkede. Biz demek ki yirmi küsur yıl sonra ajan olduğunu anlayabiliyoruz; tıpkı gülen cemaatinin 40 yıl sonra hain olduğunu anlamamız gibi. Bu gerçekten çözülmesi gereken bir sistem sıkıntısı ya da “devlet geleneği” bence.

1 ağustos 2018 12:58 1 ağustos 2018 15:51

içerik sonu