3.
Bu yazarın öznesi olduğu konu üzerinden korkunç bir yüzleşme yaşıyoru toplum olarak.
Kimsenin hayal edemeyeceği üzere insanlar tam olarak ikiye ayrıldı. Bana göre "kabul" anlamına gelen açıklamaya rağmen hasan ali toptaş'ın suçsuzluğunu savunanlar, diğer yanda boğazlarındaki ses telleri sancıya sancıya nasış tacizi haklı çıkarmaya çalışırsınız diye hayrete düşenler. Hasan ali toptaş hiçkimsenin beklemediği bir itibar zedelenmesi yaşadı. E baktılar kamuoyunda ciddi bir kesim kendisini haklı çıkarmak için canla başla çalışıyor çıkıp reddetmek zaruri olmuş. Stratejik olarak kendisine mantıklı gözüken bir röportaj vermiş.
Şimdi benim de babam, abim, erkek ykın arkadaşlarım var. Erkek cinsini ben de biraz tanıyorum. Ki çok yakın bir arkadaşımın başına böyle bir taciz iddiası geldi (çok uzun hikaye ama suçsuzluğundan kesinlikle eminiz, ki beraat etti). Bir erkek üstelik tüm ülkenin önünde böyle bir iddiayla karşı karşıya kalınca çıkıp özür dileyebilir tabii ki, hareketlerimi sözlerimi yanlış anlamış ama benim öyle bir kastım olmadı der en azından. Hasan ali toptaş'ın açıklamasında iddilaarı yalanlar tek kelime yok! O açıklamanın manası şu "eril faillik" ile eril gücümü, erkek doğasının davranışalrının suç olduğu noktayu farkedememişim hata yapmışım diyor. Yani reddetmiyor. Bu yüzden işte yüzde yüz eminim şu an bu iddiaların doğru olduğuna. Hasan ali toptaş yayınevini kaybetti, çok ama çok büyük itibar kaybett ve şu an kendini kurtarmaya çalışıyor.
Röportaj da da uzun Uzun "kadının beyanı esastır" normunu eleştirmiş. Kendisine sorarım. Sizin kızınızı bir imza gününde kendisinden kırk yaş büyük bir adam kimse görmeden masa altından taciz etse, kızınız bunu söylediğinde "böyle saçmalık mı olur ya" deseler, kızınız ne hale gelir? Böyle bir norm var evet ama uygulamada yok öncelikle onu söyleyeyim. Kadının beyanı esas alınarak her zaman yargılama yapılır ama hiçbir delik hiçbir kanıt yoksa sanık da baştan sona çelişkisiz reddediyorsa ceza falan çıkmaz. Ha böyle bir norm neden var? Çünkü bunu kanıtlamanın başka hiçbir yolu yok. tıpkı boşanma davalarında tanık beyanlarının esas alınması gibi. Başka çare yok çünkü.
Çok sinirliyim bu konuda ağzımı açarsam saatlerce susmam. Tacize hem de çocukken maruz kalmış bir kadın olarak söylüyorum, bir kadının gururuna, onuruna, namusuna şerefsizin biri tarafından el sürülmesinin nasıl yaralayıcı bir şey olduğunu tahmin bile edemezsiniz. Erkeklerin de tecavüze uğradığını hepimiz biliyoruz. Hiçkimse konuşmuyor ama neden? Çünkü onların erkeklik gururunu o kadar sarsan bit şey ki kendileri de asla tek kelime edemiyorlar. Aynı gurur kadınlar için de geçerli. Ben inanıyorum ki hangi kadın konuşuyorsa, başka kadınlar da yara almasın bu adamın ne mal olduğunu herkes öğrensin diye konuşuyordur. Kadın olsun erkek olsun bu sızı ile yaşıyor herkes. Bunu söylediğinde de o adamı savunuyorlar. Twitterda kaç kişinin "kadınlar ellerindeki bu gücü insanları rezil etmek için kullanıyor" diyen gördüm. Güç dediği de işte iftira atabilmek, bana saldırdı diyebilmek. Yani sus aşağı otur diyorlar, git yargıya başvur ne gelip sosyal medyada yazıyorsun, yaptıysa yaptı adamı niye rezil ediyorsun diyorlar, sen de kesin bir şey yapmışsındır diyorlar...
Son olarak en önemli noktaya herkesin dikkatini çekmek isterim. Röportajın en en önemli noktası şu:"devamı da gelecekmiş... çok kötü şeyler olacak." Diyor. Bu açıklama bir set çekme. devamı da gelecek, daha kötü şeyler olacak ne demek? Devamı da geliyor, başkaları da cesaretlenip konuşacak bunlar organize bunlar oyun! Demek. Bu röportajın verilme amacı bu.
Bakın sadece türkiyede değil dünyanın her yerinde bu böyle. Bir sektörde iyi yere gelmeye çalışan kadınlara hep bu muamele yapılmış. Oyuncuların, sanatçıların da aynı şeyler yaşadığını bilmiyor muyuz? Gücü elinde tutan erkeklerin kendine bunu hak gördüğünü bilmiyor muyuz? Türkan şoray gibi kadınların kendini koruyabilmek için yıllarca çok güçlü adamlarla birlikte olmak zorunda kaldığını bilmiyor muyuz? Sibel canın 16 yaşında dansöz kıyafetiyle gazinolarda sahneye çıkarıldıktan sonra akşam annesinin ılık sütünü içip uyuduğunu mu sanıyorsunuz? Edebiyat sektöründe de çok yaygın bir durum bu belli ki. Şimdi sosyal medya var. Şimdi kadın sesini duyurabiliyor. Eskiden gazeteler yazıyor muydu? Tv kanalları çıkarıyor muydu bu kadınları? Hayır. Şimdi ama seslerini adil bir şekilde duyurabiliyorlar. Neymiş efendim amerikadaki me too hareketinin öncesinde bir sürü araştırma varmış. Biz de hangi gazeteci çıkıp araştırabilir? Hangi gazetenin patronu böyle bir şeye izin verir? Yok öyle bir şey.
Anladığım şu edebiyat dünyası hakkında daha çok taciz olayı duyacağız yakında.