1.
saçıma bakım yapıyorum.
neden yapıyorum ki? bu ülkede yarın ölme ihtimalim varken ne gerek var?
elbise almak istiyorum.
neden alıyorum ki? giysem nerede giyeceğim? etek giyince hafif meşrep göründüğün bir ülkede, giysem ve biri peşime takılsa ne halt edeceğim?
kitap okuyorum.
neden okuyorum ki? ülkenin yarısı bilgiye ve eğitime önem vermiyor zaten. kendimi geliştirince benim hakkımda "okumuşların şerrinden koru" diye dua edecekler.
spor yapıyorum.
neden spor yapıyorum ki? ince bir fiziğim olsa onu sergileyecek güzel kıyafetler giyemedikten sonra ne anlamı var. hatta kilolu olsam belki kezban deyip beğenmezler de bana kuytuda saldırmazlar. sağlıklı olmak için yapıyorsam, bu ülkede akıl sağlığım bitmişken vücut sağlığım tam olsa neye yarar?
para harcayıp zevkime ve keyfime göre bir şeyler yapmak istiyorum.
neden harcayayım ki? harcadıkça katilleri besliyorum, param hep kötülerin cebine giriyor, daha da güçleniyorlar. en iyisi evde oturayım, para biriktireyim kötü günler için.
gibi saçma, korku dolu, paranoyak, karamsar düşünceler içindeyim. çaresiz, kapana kısılmış, tutsak hissediyorum. yapmak istediğim, zevk aldığım hiçbir şeyi yapamıyorum; ya onlara yarıyor ya da bir anlamı yok artık. zaten artık hiçbir şey beni mutlu etmiyor.
bir ömrüm var ve ben en kıymetli yıllarını korkudan çürüyerek geçiriyorum.
2.
(yazar: jezebel)e katılıyorum. artırıyorum.
yaşasam n'olacak ki düşüncesi
insanların uzun yaşamak istemesini anlamıyorum. zaten istediğim hayatı yaşayamıyorum. yarın ölsem çok bir sıkıntı olmaz diye düşünüyorum.
yorgunluk
hayallerimin bir kısmını gerçekleştirdim. geri kalanları gerçekleştirmek için mücadele verecek gücüm kalmadı, mücadele vermek de istemiyorum. değiştiremeyeceğim şeyler için savaşmak çok saçma
3.
(yazar: jezebel) ile aynı şeyleri hissettiğimden dolayı içinde bulunduğum ruh halidir.
kafamı boşaltmak, sadece bir anlığına gözümün önündeki kareleri silebilmek adına çırpınıyorum ama başaramıyorum.
yaptığım, yapmaya çalıştığım, başardığım herşey o kadar boş geliyor ki. geleceğe dair pozitif bir hissiyat yok. zaten kendi hayatından endişe duyduğun bir ortamda iyi bir hissiyat nasıl yeşersin?
iş böyle olunca ne anlam kalıyor ne de takat
4.
(yazar: jezebel) in çok doğru söylediğini düşünüyorum, okuyorum ama neden, yurt dışına gitsem bike türk gözüyle bakmaya devam edicekler, belki bizim suriyelileri gördüğümüz gibi görücekler bizi.
ne malum yarın tesadüfen ölmeyeceğimiz..
sıkıldım, bunaldım.
5.
son zamanlarda hepimizin ülkenin durumundan ötürü bunu hissetmemesi imkansızdır herhalde. özellikle şu bombaların ardarda patlamaya başladığı, terörün doğuda daha da fazla sayıda can aldığı birkaç ayda üstüne ülkedeki haksızlık, hukuksuzluk, kadın cinayetleri, tecavüzler vs eklenince iyice bozulan morallerimiz, hayata karşı umutsuzluğumuz darbe girişimi olayının yankılarıyla en üst düzeye ulaştı. aklımda sürekli "artık bu ülkede nasıl yaşayacağız?" sorusu. düşünüyorum, yıllarca annem babam beni emekleriyle yetiştirdi, büyüttü, iyi ve vicdanlı bir insan olmam için uğraştı. en büyük hayalim doktor olmaktı küçüklüğümden beri, sonra çalıştım çabaladım tıp fakültesini bitirdim. şuanda tus'a çalışıyorum. ama çalışırken bile sürekli napıyorum ki sanki çalışmamın ne anlamı var ki diye düşünüyorum. her an bir bombayla, hem de evimde bile ölebilirim. sokaklar tehlikeli; belki evime dönerken sokaklarda fıldır fıldır gezen bir sapığın tecavüzüne uğrayacağım. bunlardan hiçbiri olmazsa saygısız, hoşgörüsüz kendi yapamadıklarının hesabını, yapabilmiş olanlardan çıkarmaya çalışan cahil çomar sürüsü tarafından hastanede bir güleryüz göstermediğim gerekçesiyle öldürüleceğim. ülkemiz ve insanlarımız hakkında böyle düşünmem çok acı biliyorum. insanları hiçbir zaman sınıflamamaya çalıştım şu yaşıma kadar. ama artık iyimser olamıyorum. dünyanın başka bir ülkesinde şimdiki derdim mesleğimi nasıl daha iyi yapabilirim diye düşünmek olacaktı. türkiye'de yaşarken bu mümkün değil. üzgün ve umutsuzum geleceğe dair.