yeni
popüler
    sorular içinde ara
    yeni soru sor
    son sorular
    son cevaplar
    kategoriler
    • süslü
    • moda alışveriş
    • kuaför & güzellik merkezi
    • sağlık
    • spor
    • gönül işleri
    • aile arkadaş ilişkileri
    • cinsellik
    • eğitim & kariyer
    • seyahat
    • pet
    • sanat
    • bürokrasi
    • diğer
    girdi yaz
    medya ekle
    • linki kopyala
    • şikayet et
    • girdiler (1)
    • medya (0)

    1. Nevşin mengü'nün everest yayınları'ndan çıkan, iran'da TRT büro şefliği yaptığı dönemdeki anılarını-incelemelerini içeren ilk kitabı. Kitap ilk başta kapağıyla dikkatimi çekti. Mengü'nün başörtüsüyle çekilmiş bir fotoğrafı yer alıyor.

    Kitap çok akıcı, konuşma diliyle yazılmış, bir günde bitirebileceğiniz türden. Ancak düzenlemede ciddi hatalar var. İmla hataları bir değil iki değil, azımsanamayacak düzeyde fazla ve bu beni çok rahatsız eder. O kitap özenle yazılmamış, özenle basılmamış hissi veriyor bana her zaman bu durum. Ayrıca nevşin mengü de haber yazan bir insan olduğundan bunu çok yadırgadım. Sonraki basımlarda düzeltileceğini umut ediyorum ama bu haliyle fazlasıyla baştan savma yapılmış izlenimi verdi ey editör beni duy. 

    İkinci olarak kitapta çok fazla bilgi tekrarı vardı. Bir yerden sonra "aynı şeyi kaç kez daha söyleceksin nevşin!?" Diye düşüncelere daldım. 

    İçeriğe gelirsek gerçekten iran ile ilgili çok ilginç şeyler öğrendim diyebilirim. Politika ve iran halkının yaşam tarzı, günlük hayatta karşılaştıkları zorluklar paralel ilerliyor kitapta. Ve şunu da üzülerek farkettim ki türkiye'nin siyasi arenada yol aldığı biçim iran'ın bir prototipi gibi. Aradaki benzerlikler beni korkuttu. Siyasette yolsuzluklar, rejimi desteklemeyenlere yapılan baskılar, şaibeli seçimler, işkenceler, kadınları yok saymalar, gazetecilerin, gençlerin içinde olduğu durum, kötü ekonomi, dinin rejim tarafından kullanılması, sesini çıkaranın kafir, ajan ilan edilip ipinin çekilmesi, yasaklar yasaklar vs vs. Sayacak çok fazla şey var. Burada yakın coğrafyada yaşıyor olmanın getirdiği benzerliklerden bahsetmiyorum, İran'da siyasetle gündelik hayatın bir araya geçmişliği ve ileride türkiye'de de durumlar bu kadar kötüleşir mi kaygısı, daha da kötüsü evet kötüleşebilir diye düşünmenin getirdiği rahatsızlık ne yazık ki... 

    Son olarak kitaptan şöyle bir alıntıyla bitireyim: "Baskıcı sistemler hep didaktik, üzüntü dolu efsaneler üzerine kuruluyor. İnsanın içini karartan, insanın ruhunu bastıran efsaneler. Hayat değil hep ölüm yüceltiliyor, devlet için giden canlar, rejim uğruna feda olsun bedenler, ardından hayat boyu yasa girenler. Böyle bir insanın ruhunu Pavlov köpeği gibi terbiye eder baskıcı rejim. Üzüldükçe, ağladıkça sisteme tutunabilirsin ya da öfkelendikçe, sertleştikçe sistem yüceltir seni. Gülmeyi unutursun, eğlenmekten utanırsın, içinde yaşadığın sisteme dönüşürsün, bir zaman sonra yaşayan bir ölü gibi... Hep ölüleri sever diktatörler, hem öbür hem de bu dünyadakileri. Ölüler ses çıkartamaz çünkü itiraz edemezler. Talep edemez ölüler, direnemezler..."

    25 ocak 2018 02:38