1.
Şu sıralar 8. Ayıma girdiğim durum. İlk zamanlar güzel geçiyor da kış geleliberi tam bir ev kızı oldum. Üniversitede 4 sene boyunca mühendisler kolay iş bulur pompalamasını yaptılar, şimdi halimiz içler acısı. Her gün işe başlayacağım güne dair "get ready with me" senaryoları oynuyor gözümde. Hayırlısı diyip dertleşmeme bir son veriyorum.
Ukte: dofa
2.
Acele etmeyin !
Acele ettim ilk teklif eden yere başladım. Belimden ter akıyor,stresten yüzüm sivilcelerle doldu. Her gireceğiniz yere uzun süre çalışacakmış gibi düşünün
edit : hala acele etmeyin diyorum . şuan ki işimden istifa ettim yeni bir yerle anlaştım . Hiç istemesemvde izin almak için yalan söyledim , bir şekilde cumartesi günü de olsa izin aldım görüşme yaptım. deneme süresinde ihbar sürem olmadığı halde hatır gönül , üstü kapalı tehditle yeni eleman bulamadıklarından tutuyorlar.
son sözüm acele etmeyin.
29 ekim 2014 09:46
10 aralık 2014 17:49
3.
acele edin !
sonra sülalenizden görüşme yaptığınız kıçı kırık işletme sahiplerine kadar alakalı alakasız herkesten "eee bir yerden başlasaydın, böyle boşuna evde oturacağına" cümlesini işiteceksiniz ve zaman geçtikçe iş bulmanız daha da zorlaşacak. herkesin verecek aklı çok olduğu için yıprandıkça yıpranacaksınız. zihinsel ve fiziksel sağlığınızı gün geçtikçe kaybedeceksiniz. ilk yerde kalıcı olmak istiyorum, koşullar b.k gibi yapamam, ben de ne özellikler var burada harcanamam gibi şeyleri silin kafanızdan. yeni mezunlar mezun olduktan kısa bir süre sonra iyi kötü mutlaka bir işe başlayın. ne kadar iyi ki üniversiteden ya da iyi bir bölümden mezun olsanız da okulda verilen gazla sakın hareket etmeyin. bunlar hep acı tecrübelerdir. ben ettim siz etmeyin
4.
ben ne acele edin, ne de acele etmeyin derim. önemli olan görüştüğünüz işleri iyi değerlendirin, artılarını-eksilerini ortaya iyi koyun ve ona göre artıları fazla ise işe girin. eğer eksiler fazla ise başlamayın derim.
işsizlik sinir bozucudur. iş aramak ayrı bir strestir. fiziksel sağlığı da, ruh sağlığını da bozabilir. hele ki iş arama süreci uzadıkça. hiç çalışamayacakmışsınız gibi gelmeye başlar. çevreden, eş-dosttan saçma sapan yorumlar gelir. e bizim millet akıl vermeye bayılır. siniriniz daha çok atar. abuk subuk iş görüşmeleri olur arada. güleyim mi, ağlıyım mı diyeceğin tarzda.
hele yeni mezunların işi bizim memlekette çok zor. deneyimin eğitimden daha önemli bulunduğu bir ülke olduğumuz için "e iyi güzel ama deneyiminiz yok." muhabbeti yapılır. zaten "e bir yerden başlamam lazım." diye düşündüren de bu zihniyetin sonucudur.
çalıştığınız yerler uzun vadeli olarak kazandırabilir veya kaybettirebilir de. onun için başlangıç noktası bence önemlidir. daha yüksek hedefler varken o ölçülere uymayan şirketlerde uzun zaman kalmak dezavantaj olabiliyor. onun için en başında da dediğim gibi artı-eksilerini iyi değerlendirin. maddi olanaklar, sosyal olanaklar, şirketin kurumsallığı, çalışacağın departmanın kariyer olanakları vs hepsini tek tek değerlendirin.
29 ekim 2014 12:13
29 ekim 2014 14:45
5.
ücret karşılığı emeğini satmak isteyip bunu yapamama durumu. özellikle üniversitenin son senesine kara bir bulut gibi çöker.
ben de işsizlik korkusunu mezun olurken iliklerimde hissettim. yüksek lisans yaparken tek bir işe başvurabildim, o da oldu. üstelik herkesin girmek için kendini parçaladığı, çok prestijli bir işti. hem işsizlik korkusu hem de işin prestiji nedeniyle başlamaktan başka seçeneğim yoktu. yalnız çalışma şartlarını ve kurumun kültürünü hiç beğenmedim. iki yıl sonra istifa ettim. iş arkadaşlarım beni tebrik ederken dışardan insanlar bana deliymişim gibi baktı. bir yandan da bu işi bırakacak kadar delirdiyse bulaşmayalım da dediler.
böylece ilk işsizlik dönemim başlamış oldu. istifa ederken bile aklımda bir master plan olduğundan çok gerilmedim. ilk altı ay tatil gibi geçti. sonra hazırlanma, bekleme, başvuru, sınavlar ve daha çok beklemeden oluşan bir döneme girdim. işsizliğim 1 yıl 3 ayı bulmuşken hala istediğim yerde işe girememiştim (çünkü pozisyon açılmıyordu) ve daha fazla çalışmamanın bana zarar vereceğini düşünerek orta karar bir işe girdim. birkaç ay sonra asıl istediğim yer ilan verdi ve işe başladıktan beş ay sonra oraya geçtim. hatta mülakattan neden şu anki işinde çalışıyorsun dediklerinde, sizi beklemekten sıkıldım, uzun dönem işsizlik istatistiklerine girmek istemedim dedim. şu an kesinlikle ilk işimde olduğumdan daha muyluyum. önümdeki seçenek daha çok.
özetle 5 yıllık iş tecrübeme 1 yıllık da işsizlik tecrübeme dayanarak şunu söyleyebilirim. mezun olunca gönlünüzde yatan alanda şartları kötü de olsa, sizi yıpratsa da bir işe başlayın. prestijli, adı büyük bir yer olması daha iyi olur. hatta böyle bir yerde istemediğiniz bir alanda bile çalışıp bir etiket sahibi olmak fena fikir değil. mezuniyetten hemen sonra işe başlamak yeni mezunun haklı işsizlik korkusunu üzerinizden atmanıza ve ileride rahat iş bulmanıza yarar. yalnız dikkat edin mutsuz olduğunuz yerde tıkılıp kalmayın. biraz tecrübe edindikten sonra mutsuzsanız ayrılın. işsiz kalmaktan da artık korkmayın. kendinize bir süre tanıyın. 2 ayda yeni iş bulamayacağınızı da kabullenerek belirlediğiniz bu makul süre dolmadan paniklemeyin. yalnız 1 yıldan uzun süre de işsiz kalmayın çünkü bu sizi köreltir. köreltmese bile işverenler böyle düşünür. hayalperest olmayın, kendinizi tanıyın, kendinize güvenin ve etrafın ne dediğini önemsemeyin. işsizsiniz diye sizi adamdan saymamaya çalışacak çapsızlar olacaktır. o isimleri iyi belleyin.
6.
uzun süre iş seçmeyin var olan fırsatları değerlendirin - orta karar bir iş bile olsa bile 1-2 sene durur daha iyi bir fırsatta gidersiniz. yaş, deneyim (bu ülkede kasıt meslekte geçirilen yıl), tanıdıklık ilişkileri, genç nüfusun fazlalığı gibi dinamikleri hatırlayın.
iyi yere girerseniz de yüksek hayaller içinde başlamayın- Türkiye'de eğitiminizin niteliği ya da kendinizi konumlandırdığınız noktaya göre fazla beklenti içinde olmamak gerek. düzgün bir yere girdiğinizi sandığınız anda bile iş tanımlarının duruma göre esnekleşmesi ya da karşı karşıya kaldığınız ortam (çalışanların yapısı, iş yerinin yapısı) sizi mesleki tükenmişlik sendromuna erkence sürükleyebilir.
bir yere girince de orada ömür boyu çalışacakmış gibi davranmayın ya da düşünmeyin. serbest piyasada yüksek aidiyetin çok bir karşılığı yok diye düşünüyorum.
7.
Eşim 1 seneliğine yurtdışına eğitime gideceği ve dönünce İstanbul'a taşınma zorunluluğumuz olduğu için Ankara'daki isimden ayrıldım malesef (maaş sıkıntıları da vardı o esnada.) Kendimi yurtdışında buldum 1 sene orda kaldım, eşimin eğitimi uzadı ve 2 senedir bu sebeplerden ötürü işsizim.
Masterim 5 senelik iş deneyimim yabancı dilim olmasına rağmen aylardır iş bulamıyorum. 2 senedir evde oturuyor olmam, 2,5 senelik evli olmam ve işverenlerin bu kesin çocuk yapar ayrılır düşüncesi benim aleyhime işliyor sürekli. İş bulamayacağım sanırım baya karamsarlığa kapıldım. Evde oturmaya da alıştım bir yandan her gün sporumu yapıyorum geziyorum arkadaşlarımla buluşuyorum çoğu kişi bana özeniyor. Para sıkıntımız da olmayacak inşallah fakat yine de kendimi boş bir insan gibi hissediyorum daha ne kadar böyle sürecek. Giyinip süslenip ise gitsem ise yarasam iş kadını olsam tekrar ne olur ama olmuyor işte. Bu gidişle çocuk yapıp evde kendim bakacağım ve eksişözlükte üniversite mezunu ev hanımı statüsüne sonsuz giriş yapacağım sanırım.
8 nisan 2015 20:20
8 nisan 2015 20:25
8.
insanı yiyip bitiren durumdur. bu ülkede tanıdık olmadan; en büyük, en 'aile şirketi anlayışında değiliz, kurumsalız biz' diyen iş yerlerine dahi girmek pek mümkün değildir. istediğiniz kadar iyi diplomanız, iyi yabancı diliniz, sertifikalarınız...vs olsun. önce tanıdık! sonra kendini satmayı bilmek geliyor. öyle alçakgönüllü, ağırbaşlı adamı daha ilk görüşmeden elerler (bkz: sürekli kendini öven insan ).
ben çok uzun bir süre işsizlik denen lanet süreci yaşadım. kendi başıma iş aramaya çalışmakla debelenerek zaman öldürdüm. bu arada da epey boşluğa düştüm. bizim toplum böyle zamanlarda insanı iyice ezmekten zevk alır. bir de ben işsizken evlilik olayına girmek istemediğim için 'ayy ne iş bulabilmiş ne koca' tavırlarına maruz kaldım. bu arada en kafasız, meziyetsiz, sorumsuz insanların türlü yolla girdikleri işte nasıl kariyer yaptıklarını izledim hayretle. 30'lu yaşlarımı devirirken, bugüne kadarki tecrübemle söyleyebilirim ki başarılı görünen birçok insan işinin değil koltuğunun adamı. iş hayatının tuhaf dengeleri, garip kriterleri var. bunlara biraz aşinalık kazanmak için beğenmeseniz de önünüze çıkan iş fırsatlarını tepmeyin. daha sonraları istediğiniz bir iş yerine girdiğinizde insan ilişkilerinde acemilik yapma derdinden bir nebze kurtulursunuz. bir de bir yazıdan aklımda kalmış 'iş bulmanın yegane yolu, halihazırda bir işe sahip olmaktır' diyordu. kısacası ilk işiniz için mütevazı şartları kabul edin; fakat çalışma hayatında mütevazılığa yer olmadığını unutmayın .
bir de iş arama döneminde kendinizi eve hapsetmeyin. insan bir noktadan sonra kendini cezalandırmak, masraf çıkarmamak ya da diğer insanlardan kaçınmak için bunu yapıyor. ama inanın çare değil. bağımlılık yaratacak bilgisayar oyunları, online dizi/film sitelerine de çok takılmayın. okudunuz, bitirdiniz, şimdi de çalışmak istiyorsunuz. yanlış bir şey yapmıyorsunuz, çevrenizdeki insanların saçmalıklarını dikkate almayın. insanlar iş bulsanız eş sorar, eş bulsanız çocuk sorar, çocuk olsa 2. ne zaman der...siz işsiz geçen her gününüzü saysanız da zaman çok hızlı akıp gidiyor, gençliğinizin tadını çıkarın.
9.
dostu düşmanı daha iyi ayırt etmenizi,
çakal kurumları artık daha ilanı görür görmez tanıyabilmenizi,
hayata karşı umudunuzu giderek yitirmenizi sağlar.
geçen ay bir mülakata gittim, grup mülakatı dedi nedenini de süsleyerek anlattı. daha ordan anlamalıydım. ben anlattıklarının doğru olmadığını anlamıştım gerçi ama yine tam olarak doğrusunu anlamamışım.
bir hevesle kıyafetler aldım, güzelce hazırlanıp gittim mekana. süreci anlatmayacağım ama neden bilmiyorum çıktığımda içimden bir ses "ya tüm bunlar sadece reklam amaçlıysa" dedi. ne yazık ki yanılmamışım.
koskoca mekan, cezbedici bir ilan açıp, tamamen pr amaçlı bir mülakat hazırlamış. pr'ın sebebi de bu ay sonu verecekleri ücretli eğitim. peki bunu nasıl anladım? daha bizim mülakatlar sonuçlanmadan yeni bir ilan açtılar yine aynı şekilde. ve oldukça sinsi bir şekilde bunu sadece kendilerini şikayet edemeyeceğimiz kariyer sitelerinde yapıyorlar. 4 siteden 2'sinde ilanı şikayet edebiliyorsunuz ne hikmetse o siteler hariç her sitede ilanları var. diyeceksiniz ki belki kafalarına göre birilerini bulamadılar. 4 gün boyunca, günde 3 oturum, her oturuma en az 20 kişi geliyor. bizim oturumda bile 10 sene deneyimli bir kadın vardı bulamamış olmaları imkansız. resmen göz göre göre kandırıldık.
bu işin çakal kurum tarafı, bir de elinden bir şey gelmeyeceğini bildiğini halde sırf o an kendi "ben yardım ederim" egosunu tatmin adına "cvni yolla benim şurda tanıdıklarım var." "benim kaynım bilmemne o yardım eder sana" diye vaatler savurup sonra telefonlarını bile açmayan tanıdık kısmı var. bunların sayısı o kadar fazla ki başta iyi niyetle "belki bir sıkıntısı vardır" derken 30 kişinin de mi sıkıntısı var arkadaş moduna girdim artık. kimsenin vaatlerine güvenmemeyi öğrendim. ben kimseden iş istemedim, buna rağmen durup dururken vaatler verip insanı heyecanlandırmaları acımasızca.
kısacası kaç yaşına gelirseniz gelin, hayatı bir kez daha anlıyorsunuz bu süreçte.
10.
psikolojimi, her şeyimi mahveden hede... internetten ilanlara tıklayarak bulunmuyor, ama tek yolu bu olanların başka çaresi de yok işte...