1. madem biz kadınlar bile bu kelimeyi hakaret olarak kullanmaya başladık, bir tarihçesine bakmak lazım.
daha öncesi var mı, bilmiyorum ancak kezban kelimesinin ilk "hakaret" anlamında kullanışı, ekşi sözlük yazarlarından author sayesinde oldu. author, cem şancı'nın sözlükte kullandığı kibirli bir karakterdi. yazılarında seksist bir ton kullanırdı dikkat çekmek ve okunmak için. ancak esas niyeti, toplumun saçma geleneklerini kırmak ve bir tür uyanış sağlamaktı, özellikle sekse bakış açısında. sorunu yaratanların kadınlar olduğuna inanıyor ve çözümün de kadınlar tarafından başlayacağına inanıyordu, ancak yaklaşımının hatalı olmasa da eksik olduğunu düşünüyorum.
kezban, cem şancı'nın kullandığı açıdan şu anlama geliyordu: (dikkat, sert tanım geliyor)
öncelikle köylü kızı.
kendisini geliştirmemiş, özgüvensiz, yetersiz, kendisine öğretilen kulaktan duyma bilgilerin doğruluğunu sorgulama ihtiyacı duymamış olan,
seksi ayıp gören, erkekleri seks ile cezalandırıp ödüllendiren, seksi istediğini elde etmekte kullanan,
pozitif cinsiyet ayrımcılığının hakkı olduğunu düşünen,
fiziksel görünüşünü maddi manevi çıkar elde etmekte kullanan,
fiziksel güzelliğinin yeterli olduğunu düşünen ve kendisini yetiştirmeyi gereksiz bulan, boş, şımarık xx cinsiyet kromozomu sahibi kişi.
sonra bu tanım kontrolden çıktı ve diğer erkekler ile erkeklere yaranmayı seven kadınlar tarafından (bu tanıma uysa da uymasa da) her dişi kişi için bu kelime kullanılmaya başlandı.
"kezbana bak ya, benimle sevişmeyi reddetti."
"kezban bu olm, babetle sokağa çıkmış."
"şu kezbanı gördün mü, saçlarını platine boyamış."
"kezban mısın kızım ya, sabahtan beri car car konuşuyorsun."
gibi... hatta bu kelimenin aşağılama olarak kullanılmasını engellemeye çalıştığı için, lafının sonuna "kezbanım ben evet" diye ekleme yapan kadınlar bile oldu.
bir ara kezban hunter diye bir blog sitesi vardı, -di'li geçmiş zamanla konuşuyorum zira mizojinist bir yapıya bürünmeden evvel cidden "kezban" tanımına uygun paylaşımlar yapıyordu. (link: http://kezbanhunter.blogspot.com.tr/2012/06/yabana-gitsin-istemiyorum.html bunun gibi)
siteyi kurcalarsanız, buna benzer bir sürü örnekle karşılaşabilirsiniz. (link: http://kezbanhunter.blogspot.com.tr/2012/05/kendm-qibi-super-bisey-istiyorum.html kibirli), şımarık, (link: http://kezbanhunter.blogspot.com.tr/2012/05/goren-ask-oluyor.html kendini paha biçilmez sanan), tapılmak isteyen, kendini düzgün ifade etmek bir yana daha türkçe konuşup yazamayan, içi boş, hiç kitap okumamakla övünen kadınların kendilerini resmen "pazarladıklarını" göreceksiniz. "(link: http://kezbanhunter.blogspot.com.tr/2012/05/teminat-olarak-araba-istiyorum.html teminat olarak araba isterim)" diyenden, "zenginsen aşık olurum" diyene...
evet, erkekleri bir dönem gerçekten parmağında döndürdü kadın milleti ve cinsel açlık sebebiyle deliye dönen erkekler de bunu destekleyecek tavırlar sergilediler. bir noktadan sonra, ip koptu. cem şancı'nın "uyanın ve bir fındık peşinde onurunuzu ayaklar altına almayın erkekler" içerikli yazılarıyla, artık kadınları ezme dönemi başladı. ve olur olmaz her kadına "kezban" denmeye başlandı.
90'lı yıllarda platonik aşk şarkıları yazan şarkıcılar, bireyselleşmenin yükselişe geçtiği milenyumda sizce niye "elimi sallasam ellisi" tarzı şarkılar yazmaya başladılar? iki cinsiyet de "sana muhtaç değilim" dedikleri tavırlara girdi, aşk bir savaşa dönüştü. kim daha fazla acı çekerse onun kaybettiği, kim daha çabuk aşk acısını atlatırsa onun kazandığı... kadınlara öğretilen "kendini ağırdan sat" idi ve kadınlar bunu abarttılar; erkekler ise yıllar sonra pes etti ve uzanamadığı ciğere "bu kadar da sürünmemek lazım bir kadın uğruna" dedi.
oysa başında her şey çok iyi niyetliydi. ya da ben öyle görmek istiyorum. bekareti yüceltmeyen, bir erkekle seviştiğinde kendisini kullanıp kenara atılmış mendil gibi görmeyen, sevmekten ve sevişmekten zevk alan, yaptığı hataların arkasında duran, cinsel açıdan özgür kadınları hedefliyordu belki cem şancı. ama bu devrimi yaparken, tüm yükü kadının omzuna attı ve erkekleri aynı şekilde eleştirmedi. bakire olmadığı için öldürülen, nikah masasında terk edilen, aşağılanan, bekareti kendini koruma mekanizması olarak kullanan kadınları görmezden geldi ve kadını bir zardan ibaret gibi gören, "her sevgilim versin, karım bakire olsun" ikiyüzlülüğünü yaşayan erkekleri de aynı acımasız tonda kınamadı.
sonra, bu mesajı anlayamayanlar yüzünden, kezban kelimesi üzerimize bir kene gibi yapıştı.