lars von trier

1. sanat anlayışım 'art should disturb the comfortable' olduğundan en sevdiğim yönetmenlerdendir.

2. uçak korkusu olduğu için (hâlâ) dünyanın her yerine kara-deniz-demiryolu ile ulaşım sağlayan yönetmen. hayatımın yönetmeni. hastasıyım.

3. Bu adamın yaptığı yönetmenlikse diğerlerinin yaptığı ne diye sorgulatan adam. Resmen sanat resmen harikalar yaratmak yaptığı iş. Zaman geçsinlik filmler asla değil bir de filmin ruh halini damardan verir gibi verdiği için etkisinin geçmesi uzun süreler alır.

4. Dogma 95 hareketinin öncülerinden, Danimarkalı yönetmen.

En sevdiğim yönetmenler listesinde ilk onda yeri vardır. Benim en sevdiğim filmleri : Epidemic ve Europa.

Europa hala tadı damağımdadır. Sinefiller, bulunuz, izleyiniz.

5. danimarkalı yönetmen ve senarist. başarılı yönetmenliğinin yanı sıra sebep olduğu tartışmalarla da adından söz ettirmektedir. aynı zamanda sinemada öyküye dayalı gerçekçiliği savunan ve filmi doğallıktan uzaklaştıran sahnelerin ve efektlerin kaldırılmasını hedefleyen Dogma 95 akımını başlatan ve öncülüğünü yapan 2 yönetmenden biridir.

kendisi dönem dönem takılı kaldığım yönetmenlerden biridir (evet belli dönemlerde bir yönetmene takılırım ve bütün filmlerini izleyip yeniden analiz etmeden rahata kavuşamam). ben sinema dilini çok sevsem de herkesin kaldırmayacağı derecede açık ve gerçekçi bir anlatımı vardır özellikle seks ve şiddet sahneleri bazen gerçekten insan psikolojisini zorlayabilecek derecede sert olabiliyor. Ancak bu dil trier'i trier yapandır. ayrıca kendisi bir başka hastası olduğum yönetmen Bela Tarr'dan çok fazla ilham alır bu da trier'i benim gözümde bir kat daha yükseltir.

6. Son filmi the house that jack built i sabırsızlıkla beklediğim yönetmen

Teaserda house of the rising sun ı da duydum kalp kalp

7. Hiçbir filmini ikinci kez izlemeye cesaretim yok, kalbim kaldırmaz.

8. sayesinde shia labeouf u hollywood filmlerinde görmez olduk.

9. Zamanında cannes film festivalinde hitler’i anladığına dair sözler söylediği için “persona non grata”(gizlinot: istenmeyen adam) ilan edilerek cannes’dan banlanmıştı. peki bunun üzerine ne yaptı dersiniz? olaydan bir kaç yıl sonra berlin film festivaline üzerinde cannes film festivalinin logosu bulunan ve altında “persona non grata - official selection” yazan bir tişörtle katıldı... 

tanım: delilikle dahilik arasındaki ince çizginin üzerinden deliliğe göz kırpan aşmış yönetmen.

10. Nymphomaniac'ta cinselliği doğayla açıklarken the house that jack built'te cinayeti sanatla açıklamış. Üst üste iki film bu şekilde gittiği için bir sonraki filminin teması ne olacak merak ediyorum. Ayrıca jack'e kadar bütün filmlerinde seyirciyi neredeyse yakasından tutup sarsan bir tepe noktası olurdu, son filmde bu yok maalesef.