3.
istanbul üniversitesi edebiyat fakültesi tarih bölümü mezunu olup , marmara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü'nde doktorasını yapmıştır. 1994 yılında aktif siyasete atılmasının ardından 1996 da tansu çiller hükümeti döneminde mehmet ağar'ın yerine geçerek türkiye'nin ilk kadın içişleri bakanı olmuştur. 28 şubat dönemi denince akla biraz da o günün şartlarında sergilediği dik duruşu ve gazetelere de yansıyan sözleriyle gelen liderlik yönü açısından da hayli güçlü bulduğum siyasetçi.
2001 yılında katıldığı milliyetçi hareket partisinde 2007, 2011 ve 2015 yıllarında istanbul 3. bölgeden milletvekili olarak seçilmiş olup aynı zamanda tbmm başvekillik görevinde bulunmuştur. hatta 2007 yılında güldal mumcu ile birlikte bu görevi sürdürmüşlerdir.
mhp'den 1 kasım 2015 genel seçimlerinde milletvekili adayı gösterilmemesinin ardından, olağanüstü kongre ve beraberinde genel başkan adayı olmak için çalışmalara başlayan parti içinde vaktiyle zühal topçu ile birlikte keşke daha aktif görev alsalar dediğim bir isimdi.
meral akşener, mhp için seçmen kitlesi açısından güçlü ve eğer işler bu şekilde gitmeseydi bahçeli için de, onu koltuğundan edebilecek kadar zorlu bir rakip. aynı zamanda da fazla dişli bir rakip. herşey bir yana sadece parti için de değil, her yönden işi bilen bir siyasetçi olması, kurtlar sofrası diye adlandırılan siyasetin kirli yüzünü de çok iyi bildiği, ama buna rağmen pes etmediğinden üzerine çok gidilen biri.
önce parti içinde bazı isimlerle birlikte devre dışı bırakılması, ardından seks kasedi iddiaları, akabinde fetöcü ilan edilmesi ve bugün hayır kampanyası için gösterdiği çaba sonucu önünün kesilmek istenmesi yine aynı şeyi gösteriyor. birileri akşener'in siyasette kendine yer bulmasını istemiyor ve o yüzden bu kadının üzerine bu kadar fazla gidiliyor diye düşünüyor insan haliyle.
her şey bir yana bugün mhp koltuğunda bahçeli değil de başka bir isim olsaydı aynı şeyler yaşanır mıydı diye de bir düşünmek lazım. MHP'nin, akp'nin keskin virajlarda emniyet kemeri, adeta yedek bir yol lastiği olarak varlık göstermesi aslında biraz ipucu veriyor.
son yaşananlarla birlikte yıllardır merkez sağda güçlü bir isim olmaması, varlık gösteren herkesin bir bir siyaset koridorlarından uzak tutulmak istenmesi ve birilerinin oylar bölünür iddialarıyla herkesi susturma çabasında olduğu günlerde akşener'in hayır kampanyasında yaşadığı şeyler nedense hiç de şaşırtıcı gelmiyor bana.
keşke herkesin eşit şartlarda fikirlerini söylediği, rengini rahatça belli edebildiği bir ülke olarak ilerleme imkanı bulabilsek. taraf olmayan bertaraf olur anlayışı, bizim tarafımızda olmayan bertaraf olur şekline dönüştürülmese.
hayır dediği için konuşmasın diye elektriklerin kesilmesi, elinden oyuncağını aldık hadi şimdi oyna demek gibi fazla çocukça.