yeni
popüler
    sorular içinde ara
    yeni soru sor
    son sorular
    son cevaplar
    kategoriler
    • süslü
    • moda alışveriş
    • kuaför & güzellik merkezi
    • sağlık
    • spor
    • gönül işleri
    • aile arkadaş ilişkileri
    • cinsellik
    • eğitim & kariyer
    • seyahat
    • pet
    • sanat
    • bürokrasi
    • diğer
    girdi yaz
    medya ekle
    • linki kopyala
    • şikayet et
    • girdiler (6)
    • medya (0)

    1. 1965 yılında kurulmuş efsanevi ingiliz psychedelic rock grubu.

    Felsefi sözler, deneysel besteler, acayip sahne şovları ve syd barret, roger waters, david gilmour gibi afedersiniz tasakları 5 kg müzisyenler grubun alamet-i farikasıdır.

    Bizde serdar ortaç'ın bile seslendirdiği, sanırım milletçe eğitim sistemine atıp tutan kısımlarını yakın bulduğumuz "another brick in the wall" şarkılarıyla tanınsalar da bir "comfortibly numb" bir "set the controls for the heart of the sun" veya bir "shine on you crazy diamond" çok daha sevilesidir gözümde.

    Gerçi allah'ın bildiğini kuldan saklamayayım yaptıkları müziği hissedemiyorum /anlayamıyorum genel olarak. İşin ilginci bu zamana kadar uzun, kısa, şişman,zayıf, esmer, sarışın, doğulu ve batılı birbirine beş benzemez hoşlandıklarım oldu ama istisnasız hepsi pink floyd hayranıydı. Benimkisi bi nevi seveni seviyorum durumu yani.

    15 temmuz 2015 18:07

    2. tam olarak müzik tarzları psychedelic & progresif rock olarak tanımlanabilir. mükemmel sahne şovlarıyla ve felsefik şarkı sözleri ile dünya çapında en çok albüm satan gruptur.

    pink floyd bir müzik grubu kategorisinde değildir benim gözümde adeta bir ilahtır. çünkü pink floyd ' un müziğini kategorilemek yanlış bence. onlar müzik yapmaz adeta uzayın seslerini bize dinletirler. çünkü uzayın müziğidir pink floyd. birçok sevdiğim grup var lakin pink floyd' un yeri çok farklı ya. özellikle echoes ' taki albatros kuşlarının sesinin yankılanmış hali insanı deli eder. çok düşündürür. 4 ağustos 2013 roger waters itanbul konserinde duvarın yıkılıp ardından ekranda gezide ölen gençlerimizin resimlerinin çıkması kesinlikle çok anlamlıydı.

    benimde şöyle bir anım var. bir erkekle kız sahilde oturup biralarını yudumlarken arkadan ''shine on you crazy diamond '' çalar. erkek kıza dönüp bana ' shine on you crazy diamond' diyen kadına ölürüm der. ve kız dönüp erkeğe '' Parla seni çılgın elmas. Şimdi gözlerindeki o bakış göklerdeki kara delikler gibi. '' der ve o an başlar herşey.

    15 temmuz 2015 23:47

    3. geçtiğimiz aylarda (gbkz: david gilmour) tarafından bittiği (link: http://www.nme.com/news/pink-floyd/87566?utm_source=twitter&utm_medium=social&utm_campaign=pinkfloyd açıklanan) grup.

    "To do it without Rick would just be wrong. I absolutely don't want to go back. I don't want to go and play stadiums under the Pink Floyd banner. I'm free to do exactly what I want to do and how I want to do it."

    diyerek de 2008 yılında ölen (gbkz: Rick Wright)'a saygısını dile getirmiştir.

    hayatta olan üyeleriyle son verdiği konser ise (link: https://www.youtube.com/watch?v=xVQTKSWULu8 live8)'dir. göz doldurur.

    8 kasım 2015 00:52


    4. Grubun beyni roger waters

    İlahi sesimiz david gilmour

    'Crazy diamond' syd barrett

    Dünyaya insanüstü şeyler bıraktıklarının -bence- kanıtı: live at pompeii

    Albümleri tematiktir

    Her biri tek tek dinlenesi, çıkış noktaları araştırılası, mesajları üzerine uzun uzun düşünülesidir

    25 şubat 2016 23:01

    5. Hayatıma girip çıkan bir ruh hastası yüzünden hala bazı şarkılarını dinlerken ağlamak ve haykırmak arasında kalıp çok ama çok zorlandığım grup. 

    Kendimi zorlayıp dinlemeye çalışıyorum, eskiden de kendimi yaşamaya zorladığım gibi. 

    Bazı travmalar nasıl da geçmiyor ama

    3 nisan 2018 16:24

    6. Şarkılarına tapmam bir yana; pisi pisine bitmesi, toyluktan ve ego savaşlarından ötürü uzun süreli ayrılıklar yaşamaları ve anlatıp durdukları "birbirlerine yabancılaşma" durumlarını bizzat yaşamaları sebebiyle üzüldüğüm gruptur. Bilmeyenler için dramayı biraz anlatayım.

    Pink Floyd 101

    Grubu syd barrett diye, karizmatikliği, eğlenceliliği ile bilinen bir abimiz kuruyor. Gruba adını iki müzisyenin (gizlinot: Pink Anderson ve Floyd Council) adlarını birleştirerek koyuyor. Fakat öyle bir uyuşturucu kullanıyor ki bir süre sonra sistemini bozuyor,Birkaç konserde durduk yere performansı yarıda bırakıyor. En sonunda ayrılıyor. Grup yoluna bana kalırsa gelmiş geçmiş en iyi şarkı sözü yazarı olan (bkz: roger waters ) 'ın solistliği de üstlenmesiyle devam ediyor. Bu arada bir de yeni gitaristleri oluyor ama işin komik yanı onu sırf mankenlik yaptığı ve grupta estetik olarak güzel duracağı için alıyorlar. Daha sonraları müzik tarihinin en iyi gitaristlerinden biri olacak olan (bkz: david gilmour). İşte bu iki isim önemli.

    Sonra Wish you were here isimli albümü kaydederken (ki bu, hem syd barrett'a söylenen, hem de kendilerini bulmakta güçlük çeken üyelerin kendilerine yönelik olarak söylediği bir "keşke burada olsan." 'dır.) ortalardan kaybolan syd barrett ansızın stüdyoya ziyarete geliyor. Eski karizması, gelecek vaadeden potansiyeli yok. Sadece eski bir dost. Roger waters onu o halde görünce biraz ağlıyor (gizlinot: roger waters duygusal bir adam olduğunu şarkılarından da biliyoruz). Ha bu albümde syd barrett için söylenen bir başka şarkı daha var. Shine on you crazy Diamond. Anlamadınız mı? Baş harflere bakın.

    Shine on

    You crazy

    Diamond

    Neyse efenim araya konserler, albümler giriyor. Bir dönem grup maddi sıkıntı çekiyor. The wall çıktı çıkacak. Richard karısından ayrılmış, depresif. Albüme katkı sağlamıyor. Roger grubun liderliğini, birazcık da diktatörlüğünü üstlenmiş; Richard'ın tembelliğine sinir olup albümü solo olarak çıkarma tehditlerinde bulunuyor. David, kendisi dahil kimsenin elinde daha iyi bir fikir olmadığı ve roger da şarkıların çoğunu yazıp konsepti oluşturduğu için sesini çıkarmıyor. En sonunda ortak karar, richard'ın, the wall konserlerinden sonra gruptan ayrılması yönünde oluyor. The wall, yani pink floyd diyince akla gelen ilk albüm, tüm görkemi ile çıkıyor. Roger waters ve syd barrett'ın geçmişinden beslenen kurgusal karakter Pink'in önce sistem tarafından örselenmesi, sonra insanlarla arasına duvar çekmesi, soyutlanması üzerine olan bu konsept albüm, sahne şovlarıyla desteklenip müzik tarihine adını altın harflerle yazdırıyor. Bu arada roger waters ile david gilmour çekişmeleri başlıyor. İki taraf da birbirini hor görüyor. David, roger'ın müzikalitesini küçümsüyor, roger pink floyd'un kendisinden ibaret olduğunu düşünüyor derken roger waters gruptan ayrılmakla kalmıyor, bir de grubu mahkemeye veriyor pink floyd ismini kullanmasın diye. Tabii yıllar sonra bunu yaptığı için pişman olduğunu söylüyor ama olan oluyor, roger ve david daha sonraları röportajlarında birbirleri hakkında (ingiliz nezaketiyle) arkadaşlıklarının bittiğini anlamamıza yetecek soğuklukta şeyler söylüyorlar. Böylece insanın insana yabancılaşmasını anlatan "duvarı" örmek, david ve roger'ın birlikte oluşturdukları muhteşem dinamiğe mal oluyor. Bize de comfortably numb dinlerken ağlamak ve müziğin iki efsanesi bir aradayken nasıl mucizevi işlerin ortaya çıktığını düşünmek kalıyor. Ta ki 2005'teki konsere kadar. Bu konserde grup, yaşayan tüm orijinal üyeleriyle eski şarkıları söylüyor. Hikayeyi bilen fanlar, eminim ki bu konserin sonunda roger'ın david'i yanına çağırmasını ve kol kola selam vermelerini izlerken bir miktar gözyaşı dökmüşlerdir. ama ne yazık ki bu sadece nezakettir ve ikilinin arasında hala gururları yüzünden unutamadıkları bir soğukluk vardır.

    Edit: imla

    30 mart 2019 22:53 31 mart 2019 14:16