5.
herkese ulaşması gereken kampanyadır.
(gbkz: (no:3885)) sayılı yazımda da bahsettiğim üzere; giyim eşyası satan bir markanın bir reklam panosunda, dev harflerle tek bir cümle okumuştum: "kendinizi ifade etmenin en hızlı yolu."
bu cümlenin altında yatan mesaj nedir, biliyor musunuz?
"sen daha ne istediğini bilmeyen, kafası karışık bir kadınsın.
sen kayıpsın, sen kayboldun;
sen kişiliği oturmamış,
sen daha kendini nasıl ifade edeceğini öğrenememiş,
sen daha kim olduğunu bilmeyen
ve kendini tanımlamak için kıyafetlere ihtiyaç duyan bir para çuvalısın.
bırak senin bu arayışını dindirelim,
kıyafetlerini bizden al
ve üzerine oturduğunu sandığın sahte kimliğinle
insanlara kısa yoldan kendini anlat.
sen kendini anlatmayı beceremediğin için,
bu işi senin yerine biz yapalım."
büyük bir pazar var bizi içine çekmeye çalışan. kozmetik markalar, moda ve sağlık sektörü her saniye dış ambalajı yenilenmiş ve gıcırdatılmış eski ürünleri, bize yeni yine yeniden kakalama yolunu reklamlarla ve medya ile sağlıyor. bunu da bizi bireyselleştirip güçlendirecekleri, bize kendimizi prenses gibi hissettirecekleri vaatleriyle başarıyorlar.
mesela elinizde pembe / mercan / bordo / turuncu / kızıl / kül rengi ve daha nice renk tonunda allıklar olabilir. mercan allık tonlarında düzinelerce örneğin olabilir elinde. ancak istersen piyasadaki tüm mercan allıkları toplamış ol, mac sana "sailor" serisi ile yeni yepyeni(!) bir mercan allığı, -sırf seri özel üretimi olduğu için- iki katı fiyatına satabilir.
maybelline'in allığı aynı işi görse de, elinde l'oréal'in aynı renkte allığı olsa da, "ama kendimi şımarttım şekerim" diyerek mac'e para bayılırsın hiç çekinmeden.
bir arkadaşım bana piyasadaki diş macunu/sabun/şampuan/deterjan gibi kişisel bakım ve temizlik ürünlerinin içeriğinin hiç değişmediğini, bu ürünlerin satış ömrünün kısa olması sebebiyle sürekli yeni(!) bir ürünün piyasaya sürülmesi gerektiğini, bu sebeple 6 aya bir "yeni formül" başlıklı bir diş macununun janjanlı bir ambalajla piyasaya sürüldüğünü anlatmıştı. biz de bu yeni kılıfa ve yeni formüle kanıp eskisini daha tüketmeden yeni ürünü sepete atıyoruz. bu çarkı döndürmeleri için "bu ürünsüz yaşayamam" diye düşündürmek zorundalar bizi.
"bak, bu şampuanın içinde muhteşem bir ipeksi doku var, seni bir sevgilinin kolları gibi sarmalayacak.", (sevgili bulamayanlar için şampuanın kollarında teselli bulma imkanı)
"bak, bu diş macunu sayesinde erkekler ışıltılı gülümsemeni akıllarından çıkaramayacak.", (her şey beğenilmek, kendini uğruna savaş çıkartılan truvalı helen gibi hissetmek için)
"bak, bu çikolata sadece özel anlarında senin yanında, şehveti ile seni baştan çıkaracak." (çikolatalı gofret lan alt tarafı.)
(gbkz: magazin dergileri) her ay seni görünüşünle ilgili şüpheye düşürüyor, özgüvenini sarsıyor. her ay sana dergideki fotoğraflarda yer alan mankenlerin kendilerinin bile sahip olamadığı kadar fotoşoplanarak kusursuzlaştırılmış vücutlar seriyor önüne.
"Bu vücudu istiyorsan çabala, diyet yap, şu ürünü kullan, eğer bu vücuda sahip değilsen yeteri kadar çabalamıyorsun" gibi alt metinlerle seni kendi bedeninden soğutuyor ve bu bedene sahip olmaktan utandırıyorlar.
bu dergileri okudukça, o (gbkz: lookbook)'a girdikçe, kombin sitelerine ve tv programlarına takılıp moda bloglarını okudukça, çevrendeki kişilerin giyim zevklerini "dolgu topuk diz üstü çizme geçen yılın modasıydı yaeaa, türkiye'ye daha yeni ulaştı bu moda, kıza bak hala ısrarla bu geçen yılın modasından kurtulamamış." diye küçümsemeni istiyorlar. Sen de o kızın durumuna düşmemek için bu sene mint renk tişört aldın, gelecek sene de lila renkleri satacaklar sana.
Ya da makyaj modası, sezonluk renkler. tüketme gereksiz yere işte. zaten dudağına o bir tane ruj yeterince yakışıyor zaten, bir de morcivert tonlusuna ne gerek var? gözlerine sürülmek için bekleyen 546845 tane farın var, çoğu daha göz kapağına dokunamadan son kullanma tarihini geçip çöpü boylayacak.
ama bir düşün. neden alıyorsun? "ama aşk yaşıyoruz biz bu allıkla" tatmin edici bir cevap değil. o allık, sana aradığın cevabı vermeyecek. çünkü sen o allığı rihanna'nın yanağında gördüğün için sahip olmak istiyorsun, o allığın senin yanağında da Jlo'daki kadar enfes duracağını ümit ediyorsun.
ve evet, enfes duruyor da... bundan önce aldığın 56468432 tane allığın senin yanağında nefis durduğu gibi...
ama bir düşün. ne gerek var? kendini kime ispatlamaya çalışıyorsun? kime beğendirmek istiyorsun kendini? kim seni olduğun halinle yetersiz görüyor bu güzellik sektöründen başka? kendini, kendinden başka, kime beğendirmek mecburiyetindesin?
ama bir düşün. yeterince eteğin, ayakkabın varken o mint renkli fırfır eteğe, o mercan renkli topukluya cidden ihtiyacın var mı?
ama bir düşün. kendini sadece görünüşle sınırlandırıp bir cinsel obje olmayı kabul ettiğin, güzel görünmeyi yeterli bulup üzerine hiçbir şey eklemediğin bir kişilik mi, daha hızlı yoldan ifade edecek seni?
ama bir düşün.