1. sevgili skyfall uktesi.
Yaşadığımız bu kara günlerde Sabit kur ne demektir, nasıl sağlanır? merkez bankası neden vardır? niye para basıp borçlarımızı kapatmıyoruz? Cari açık ve borçlanma gibi öğrenmek zorunda bırakıldığımız terimler üzerinde biraz durmak isterim:
Temiz bir sayfa açalım ve hayal edelim: Diyelim ki lira ve dolar 1’e 1 şeklinde sabit. Üreterek dışarıya sattığımız (ihraç) ve dışarıdan aldığımız (ithal) ürünler olacaktır illaki. Biz gül suyu (dünyanın en büyük gül yağı üreticisiyiz, bizden sonra Bulgaristan geliyor yanlış bilmiyorsam) satıyoruz örneğin rusya’ya, karşlığında 1.000 dolar alıyoruz. Ne oldu? bizim piyasamıza 1.000 dolar para girişi oldu. kurun sabit kalmasının sağlanması için merkez bankası oluşumu devreye girer ve piyasaya giren bu paranın yarısına (500 dolarına) el koyar. Aynı şekilde 500 türk lirası değerinde para basarak piyasaya salar ki 1 dolar 1 lira eşitliği bozulmasın. Ardından olaylar şöyle gelişir: bizim kaynağımız olmadığı için de rusya’dan doğalgaz ithal etmek isteriz. Tabii enerjinin bedeli gül suyuyla kıyas kabul etmez. Mesela Aldığımız doğalgazın karşılığında 10.000 dolar ödeme yaparız. Bu ödeme için piyasadan 10.000 dolar çekilmiş olur. ne oldu: piyasadan dolar eksildi. nadir olan kıymete biner. 1’e 1 dengesi bozulmasın diye merkez bankası bu sefer rezervini kullanıp piyasaya dolar salar; ya da şöyle diyelim: eksilen bu dövizin yarısını (5.000 doları) piyasada bırakmak için, bankalardan 5.000 türk lirası satın alır. Bu sayede kurun sabitliği korunur. Yani merkez bankasının her durumda müdahalesi ile kur sabit kalabilir.
Bu sistemi sağlamak hayatidir çünkü ticaret yapan şirketler bir ay sonra kur ne olacak, malımı kaçtan satmam lazım, borçlansam mı borçlanmasam mı, yatırımı ne zaman yapsam gibi pek çok belirsizliği bu sabitlik sayesinde aşarlar ve sağlıklı bir şekilde “iş” yaparlar. Elbette zorluğu var bu çarkı döndürmenin. İthalat ve ihracatınız dengeli ise ya da ihracatınız fazla ise sorun yok ancak, bizim gibi ticaret açığınız varsa (1.000 dolarlık gül suyu satıp 10.000 dolarlık doğalgaz satın alma durumumuz gibi) merkez bankası bir yere kadar müdahale edebilir. Daha doğrusu Rezervi ölçüsünde müdahale edebilir. Şimdi işte tam bu noktadayız, çünkü yapılan müdahaleler yeterli gelmemeye başladı bile. Ama doları, her an yapılan ticari işler karşısında piyasadaki lira değerini bir yükselirken bir düşerken görmüyorsak (günbegün, hatta saat başı) merkez bankasının varlığı sayesindedir. Ancak dediğim gibi, rezerv sonu gelmez bir kaynak değil, kaldı ki müdahalelerin acizliğini yaşamaya başladık bile.
Neden dolar? Biz üretmediğimiz enerjiyi satın alırken türk lirasıyla ödeyelim diyebilirsiniz. Aslında diyemezsiniz, çünkü rusya sizden gelen türk lirası ile ne yapacak? Diğer alışverişlerinde kullanamayacağı bir takas aracını ister mi sizce? İstemez. Ha çok mal alıyordur rusya sizden, dersiniz ki benden mal alırken kullanırsın işte bu lirayı. O da kabul eder. E bizim öyle bir ihracat kapasitemiz var mı? yok. Olmaz yani lira ile mal satışı. Son olarak Bu konuda bretton woods anlaşmasını da hatırlatalım: ikinci dünya savaşından sonra dolar altına endekslendi; diğer tüm paralar da dolara. Hoş, bu sistemin üstünden 70lerde doların aşırı değerlenmesi dozeri geçti ama olsun, bilgidir.
Niye para basıp borçlarımızı kapatmıyoruz? Aslında yukarıdaki “denge” sebebiyle neden olduğu anlaşılmıştır ama nazi almanyası örneğini hatırlatalım biz yine de: savaş giderlerini karşılayabilmek için para basmıştır sürekli. Dengesi bozulmuştur elbette ve hiperenflasyonu yaşamıştır. Bir ekmeği bir çuval para ile alabilir hale gelmiştir insanlar. Yani paranın değeri kalmamıştır. Sonunda sıfır atarak ve merkez bankası kurarak durumu toparlamışlardır. Fiyatların gün içerisinde aşırı yüksek değerlere çıkarak sürekli değiştiği günlerdir; tarihe geçmiştir. Ne yazık ki almanya bu tecrübeyi yaşayan tek ülke değil. Dünyada pek çok örneği mevcut.
Gelelim cari açık, borçlanma ve döviz dalgalarına. Sattığımızdan daha çok aldığımız için (ürettiğimizden çok tükettiğimiz için) cari açık var. Yani ithalatımız, ihracatımızdan fazla. Bu nedenle son zamanlarda ithal ürünlere fazla vergi geliyor. Vestel Venüs pompalanıyor. Talep yerli arzdan karşılansın diye ama komik (1) bir çaba gerçekten. sıkıntı daha derin çünkü. Cari açık Artarak varlığını sürdürüyor (Bu arada Almanya ticaret fazlası vermiş geçen sene, allahım ne tatlı ya).
borçların Kapanması için ve döviz dalgalarının durulması için para (dolar) gelmesi lazım, yok. Temel iki sebebi var. Birincisi yatırımcı için artık türkiye cazip değil. Türk lirasının değer kaybı geçici değil çünkü, herkes biliyor. Yapısal bir sorun var. Yatırımcı göremediği güven ortamında neden bulunsun? Bulunmuyor. Risk alıp Parasını batırsa “bu ülkenin hukuku var, hakkım yenmez” şeklinde bir yargıya sahip olması mümkün mü? Değil. Kol kola gezdiği ve devletin her kademesine kendi eliyle yerleştirdiği cemaat tarafından darbeye teşebbüse maruz kalmış bir siyasi rejim var. Dikatatörvari söylemleriyle kendi halkını bile korkutan bu devlet temsili mi koruyacak yabancı yatırımcının parasını? Hayır. O sebeple yatırımcıyı kaçırdık. Kaldık mı biz bize? Bu durumda Elinizdeki dolarları bozdurun çağrısı gerçekten çok komik (2) bir çaba. İkinci temel sebep de şöyle: Yıllardır süregelen eldeki parayı yüksek teknolojiye, katma değeri yüksek üretime dönüştürememe sıkıntısı var bizde. Son on yıldır Emlağa yatırılan paralar şu an fayda sağlamıyor; kapı kapı borç dilendiriyor yetkililere. Türkiye’de iş gücüne katılım yetersiz. Özellikle kadınların katılımı yetersiz. Eldeki katılımla da ürettiğiniz ve dünyaya pazarlayacağınız bir markanız yok. Bu sebeple çarkı borçla çeviriyorsunuz. Ama su artık boyumuzu geçti; ülkede alım gücü düşen en az %70’lik kesim bugün ağlıyor.
Bakın bizim senaryo tayland’a çok benziyor. Kriz başlığında da bu örneği ondan verdim. pek sayın Tayland kurunu sabitleyip 1 doları 25 baht halinde kafası rahatmış gibi takılıyordu. Ancak döviz rezervinin tükenmeye yüz tutmasını umursayıp devalüasyona gitmediler (hangi hükümet gitmek ister zaten?). bu görmezden gelme pahalıya patladı ve bir gecede dolar 40 baht oldu, 56 ile dibi gördü. Ülkenin en büyük finans şirketi battı. Şirketin 25 bahttan aldığı doları kredi diye vatandaşa dağıtması sonucu (ev kredisi, ihtiyaç kredisi) 40 baht ile ödeme yapamadı tabii, battı. sonunda imf kurtartı (ona ne kadar kurtarmak denirse tabii) filan ama senaryo gerçekten çok benzer. Hizmet sektörü ve turizmle övünen arkadaşlar, katma değeri yüksek üretim yapmayınca, hukuk iskeletli bir devlet yapısı sağlamayınca sonları bu oldu; normal.
Moral bozmak istemem ama son şey: “Tam bağımsızlık, ancak mali bağımsızlık ile mümkündür. Bir devletin maliyesi bağımsızlıktan yoksun olunca, o devletin bütün hayat ışıklarında bağımsızlık felç olur.” Mustafa Kemal Atatürk