1. Geçtiğimiz Cumartesi urla demircili tarafının kalabalığını görüp baygınlık geçirmeden evimize dönelim artık derken, urla şarapçılık tabelasını görmemizle, nicedir aklımızda olan bu işletmeyi ziyaret etmek istedik.
İşletmenin olduğu sapağa döner dönmez sizi kocaman bağlar karşılıyor. Asmaların içinden geçerek işletmeye gidiyorsunuz. Keyif almaya bu geçit töreniyle başladığınızı söylemem lazım.
Urla şarapçılık, bu çevredeki 4-5 şarap üreticisinden biri. Fabrika ortamı yok, butik şekilde üretim yapıyorlar. Ancak bu metotla aklınıza amatör bir ekip gelmesin. üzümün şarap yolculuğu boyunca başından geçen her proses takip edilebilir bir sisteme oturtulmuş durumda ve elde edilen tüm değerler laboratuvar ortamında ölçülebilir şekilde analiz ediliyor. Dolayısıyla ne yaptığını bilen ellerde üretim yapılıyor. Seri üretim olmadığı için yıllık üretim kapasiteleri yüksek değil. Zaten izmir’in çok az restaurantının şarap menüsü dışında bu işletmenin şaraplarını görmek pek mümkün değil. En ünlü kırmızıları vourla belki şehir dışına çıkmış olabilir, o konuda çok emin değilim. Marketlerde filan satışı olamadığı için bu şekilde üreticisine gelip satın almak gerekiyor. Kargo ile sipariş vermek de mümkün.
Urla’nın bereketli toprağından mıdır yoksa şarapçılık tarihindeki rolünden midir bilinmez, denediğimiz her şaraptan ayrı keyif aldık. Hafta içi, listelerindeki nerdeyse tüm şarapları, hafta sonu ise yoğunluktan dolayı dört şarap tattırıyorlar. Bizim ziyaretimiz Cumartesi günü olduğu için dört deneme tecrübe ettik. Biri beyaz, biri rose, ikisi kırmızı.
Urla Chardonnay, denediğimiz beyaz şaraptı. Çok Beğendik, hatta giderken satın almak için dener denemez karar verdik. CWSA yarışmasında altın madalya ödülü var. Çiçeksi aromaları hissettiğimi söylemeliyim ancak deneyimlediğim başka markaların beyazlarına göre asitliği daha azdı. Bu benim için pozitif bir yön ancak bu asiditenin yetersizliği yüzünden bitimindeki “acılığı” fazla bulanlar olabilir.
Urla Serendias Roze, denediğimiz ikinci şaraptı. İçmeden evvel kadehte döndürerek havalandırdığınızda bile bergamut ve ahududu gibi meyve aroması kokusunu alabiliyorsunuz. Ama asla şirince’deki şarap diye satılan meyve suyu kokusundan bahsetmiyorum elbette. Güzeldi; yine aldığı ödüller için şuraya bakabilirsiniz.
Urla Nero d’Avola & Urla Karası, nero d’avola üzümünü bir de italya’daki bağlarda görmemiz mümkün. İşletmede sorularımızı yanıtlayan uzman bu üzümün yetiştiriciliğinin artık italya’da bittiğini, dolayısıyla dünyada sadece tek yetiştirici oldukları bilgisini verdi ancak ben bunu doğrulayan herhangi bir bilgi bulamadım internetteki kaynaklarda. Urla karası ile birleşimi ise gerçekten çok akılda kalıcıydı. Aroması, baharatı ve yoğunluğu o kadar dengeliydi ki yine pek çok ödül kazanmasına şaşmamalı. Fiyatı diğer şişelere nispeten daha fazlaydı. %15 indirimle sattıkları liste fiyatı yanlış hatırlamıyorsam 143 lira olması lazım.
Urla Vourla, en bilinen ve bulunabilen kırmızısı. Son olarak vourla ile deneme kapanışı yaptık. Şaraba adını veren vourla kelimesi, eski dilde urla demek aslında. Aromasının daha belirgin olması için Şarabı açtıktan sonra en az bir saat kadar havalandırmamızı önerdiler. Boğazkere, Merlot, Syrah ve Cabernet Sauvignon üzümlerinin beraberliği ile ortaya çıkan bu şarap pek lezzetliydi. İşletmedeki yardımcının uyarısıyla vanilya aromasının varlığını da dikkat ederek keşfedebildik. Yine ödüllü, işletmenin de imza şaraplarından. Şişe üzerindeki etikette de parmak izi şeklinde bir figürü görüyoruz zaten harman şarap severler mutlaka denemeli.