1. tanım: öyle ya da böyle, benim hayatımı etkilemiş sanatçıdır.
öncelikle, her süslü sözlük üyesine teşekkür etmek istiyorum. mecrayı keşfettiğimde çok yalnızdım ve her gün yurdun kaldırımına oturur sessizce ağlardım. yeni okula alışamamak, dışarıdan gelmek, olaylara çok “çok çorumlu kalmak” gibi problemlerim vardı. burası o günlerimde benim için bir terapi mekanı gibiydi, kullanmadığım ve hatta hiç ismini bile duymadığım ürünlere yapılan esprili yorumlar, bloggerlar hakkında “vay..” dedirten yorumlar (kaldı ki çoğunu bilmiyordum ama insanların yazım dili güzeldi, diriliş ertuğrul izleyip gaza gelen doblolu amca gibi haklarında olumlu/olumsuz duygular besleyebiliyordum.) sayesinde öyle böyle kendime yettim,hâlâ benim için buranın yeri ayrı. yeni yazar oldum daha zaten. biliyorum burası “konu dışı”ndan daha çok “ürün inceleme platformu” ancak çok ürün bilmediğimden ben ancak süslü sözlük’e böyle bir şeyler katabiliyorum.
ortaokul dönemimde öğretmen çocuğu olmam, dış görünüşüm, annemin öğrettiği minicik parça ingilizceyle caka satmam nedeniyle yalnızdım ve kendimi kitaplara vurmuştum. 10 yaşında gorki ve anthony burgess okuyordum. bir de “avrupa yakası” vardı, izlediğimde iyi hissettiğim dizilerdendi. kırtasiyede görmüştüm, ana karakterinin(gizlinot: gülse birsel) kitabı varmış, almalı ve okumalıyım! harçlıklarla alındı ve kitap(gizlinot: gayet ciddiyim idi kitap. köşe yazılarından oluşturulmuş ancak ben gazeteci kimliğini de kitabı okuyana kadar bilmiyordum.) okundu.
hayatımda hiç bu kadar orta sınıf bir köylü gibi hissetmemiştim, ben o yaşta ingilizce biliyordum lan!(gizlinot: köy gibi bir yerde kendinizi ilber ortaylı gibi hissedebiliyordunuz, hele hele “pointless”,”regardless”,”privilege” gibi azıcık karışık kelimeler biliyorsanız direkt cahil misin nesin sen diyebilirdiniz.)
kitapta aerosmith’ten bir alıntı vardı, müzik grubu olduğu da yazıyordu, eve yeni gelen internetin kotasını patlatmak uğruna da olsa internete “aerosmith müzik dinle” yazıp ilk çıkan şarkıyı(gizlinot: dream on. sonrasında crazy’in klibini görüp de liv tyler’ı görünce fenalaşmıştım güzelliğinden zaten) dinledikten sonra öneri olarak “kashmir” geldi led zeppelin’den(gizlinot: sonra zaten oradaki üçüne aşık oldum. solistlerinin cinsiyetini anlayamadığım için aşık olmamışım ona, sesi o şarkıda biraz kadın sesi sanmıştım. vurmayın). internet faturasını babamın ocağına incir ağacı dikene kadar dinledim, sonra da mp4’üme attırdım bunları.
ilerleyen vakitlerde bir arkadaş edindim, sınıfından bizim sınıfa geçince ikimizi bulduk ve yakın arkadaş olduk. ona gözüm gibi baktığım şarkılarımı dinlettim ve yazıcıdan çıkardığım jimmy page fotoğrafını gösterdim. bana dönüp:“ natalie, bu adam kadar hatta çok daha güzel şarkı yapan ve yakışıklı bir şarkıcı biliyorum ben, sana yarın ablamın mp3’ünü getiririm, ismi arsız bela”
bunu duyduktan sonra araştırmal isterdim biraz ancak internet faturasını patlattığım için bilgisayar bir süreliğine yasaklanmıştı ve ben, jimmy page ile evlilik hayalleri kurarken matematik ödevimi yapıyordum. yarın çattı, ben de büyük bir merakla beyefendiyi bekliyordum.
evet kendisini görünce/dinleyince reaksiyonum bayılan mahmut tuncer ile birebir aynıydı ancak beni sadece arkadaşım tutabilmişti, kızın da giderayak elini incitmiştim. o günden sonra da o kadar yakın olamadık zaten, dalga geçtiğimi düşündü , ben de kendime zorla da olsa bir yol çizmem gerektiğini düşünüp zorla kıyafetlerimin bir kısmını değiştirtmiş ve yürüyüş & ip atlama ile 8 kilo vermiştim.
allah arsız bela’dan razı olsun, dolaylı da olsa hayatımda bir devrim yarattı kendisi.