# medya

1. Hukuki bir meseleyle başınız dertteyse ve işin içinden nasıl çıkacağınızı bilemiyorsanız, işte tam o noktada devreye girmesi gereken isim. Kendisiyle çalışırken hissettiğim en net duygu güvendi. Karmaşık hukuki süreçleri, anlaşılması zor jargonları bir kenara bırakıp, durumu net bir şekilde özetler ve size en mantıklı yol haritasını çizer. Gereksiz vaatlerde bulunmaz, neyin mümkün olup neyin olmadığını dürüstçe söyler. Bu da size gerçekçi bir beklenti ve sağlam bir dayanak noktası sunar. Kısa sürede çözüm odaklı çalışması ve müvekkilini sürekli bilgilendirme prensibi sayesinde, süreci endişeden uzak, kontrollü bir şekilde yönetmenizi sağlar. Aydın Aydar Bey piyasada lafı dolandıranların aksine, net, bilgili ve güven veren bir profesyonel ve deneyimli boşanma avukatı.

(link: https://avukataydinaydar.com aydın aydar)

1. (bkz: arda bektaş)

2. Gündem için ses çıkartmasına rağmen çıkarttığı sesi yanlış bulduğumdan geçtiğimiz günlerde engellediğim kişilerden biri.

Sebebim, kendi hayatındaki sorunları ülke gündemiyle karıştırması ve acısını yeni nesilden çıkartmaya çalışması. "CHP'li teyze" tanımını çok yanlış anlamış oysaki CHP'li teyzeler, gençliğin önemini bilir ve her zaman yanındadır.

En son gördüğümde boykot mevzusunu konuşuyordu. "Ben genel boykotu desteklemiyorum, tehlikeli. Hep birlikte yaparsak yaparım." ???????????

"Sosyal medyada durumu normalleştirmemeliyiz, gündemi değiştirmemeliyiz, bu yaşadıklarımız normal değil!" diyoruz ama konuyu sürekli farklı yerlere çekmeye devam ediyor. sen hala Gezi döneminde yaşamaya devam et, Güle güle.

1. Kendi dünyasında sadece onu destekleyen, öven ve mutlu eden şeyler söyleyen bir takipçi kitlesi yaratıp, oradan yürüyen influencer (?) tayfasından.

kendine kanaat önderi gibi bir pay biçmiş, bir kanalı var (yankı odası misali), neredeyse uyku harici sürekli o kanaldan gündem yorumluyor. amerikada tutuklanan türk kız hakkında ne düşünüyorsun diye soran takipçisi var ahsjsjajak, türkiye'de sosyal medya içerik tüketicisi de ayrı deli. işi sadece link verip tükettirmek olan bir reklamcıya böyle gündem yorumlatmak. bence o da bundan hoşnut değil, sürekli çok yorgunum, para da çok kazanmıyorumu alttan alta veriyor ama takipçisini de bu muhabbetle bağladığı için kaçısı yok. gündem konusundaki muhalif çizgisi de elbette olaylar kendisine dokunana kadar oldu, çünkü genel boykot demek tüketmemek demek ve bu ablamızın tek gelir kaynağı link vermek ve digital pazarlama (?) dersi satmak. Pek çok yerde şöyle para kazanamıyorum, böyle parasızım edebiyatı yapıp aslında 100bin liralık koltuk peşinde koşması hali yeterince eleştirilmiş, oralara girmeyeceğim.

boykot konusunda kendisine yapılan "genel boykot" eleştirilerini, insanların tüketmemesi kendisine de dokunacağı için başından beri yoksayıyor ya da sıfır argümanla saçma sapan video örnekleriyle görmezden geliyordu. sonunda bu konuda düşüncelerini eleştirenleri engellemeye başladı.

çık de ki, benim ekmek kapım linkler, insanları tüketmeye teşvik etmek, o yüzden genel boykot desteklemiyorum çünkü ben para kazanmak istiyorum, yoksa 100binlik koltuk, business class amerika uçak biletini alamam de, bu kadar basit. kendisi off şöyle para kazanamıyorum böyle kazanamıyorum deyip aynı hafta amerika bileti almasıyla da meşhur. sosyal medya özellikle türkiye'de rezalet bir yer. 

bunu da screenshot alıp fikir özgürlüğünün kol gezdiği (eğer ayşegül ile aynı fikirdeyseniz katılabiliyorsunuz kanala tabiki, aksi mümkün değil) kanalında yorumlatır kesin ^^ cheers

Edit: dayanamayıp bir görsel ekleyeceğim bugünden, bacım evde bayramı yalnız geçirmenle, gündemin normale dönmesi ile zorbalık ne alaka? Açık açık desene ben sosyal medya biterse diye işimi kaybetmekten korkuyorum diye bir kamyon laf yerine? Ben de yalnızım bayramda da yaniiiiii? Muhalif maskesi altında muhalifliğin msine sahip olmamak ama yine bu muhalif inf. karakter örgüsü ile para kazanmak? Umarım ciddi bir psikolojik destek alır, her konu bağlamını yalnızlığına ve parasızlığına(?) bağlama hastalığından kurtulur. 

46. kız sizin hakikaten ağzınız diliniz ayşe barım'mış ya, o olmadan 2 düzgün kelime yazıp tepki gösteremiyorsunuz :)))) g*tümüzde ayı bağırıyor hala diyor ki şikiyli distiklimik istimiştim. gerçekten lip gloss nihal seviyesindeymiş zeka seviyesi :))))

92. 2.sezonu beynimi yaksa da Severance güzel.

91. arkadaşlarımın baskılarına daha fazla dayanamayıp "uzak şehir" Dizisine başladım dün.

Bu kadar seveceğimi asla tahmin etmezdim. Tek oturuşta 6 bölüm izledim. 

Bir an önce işten çıkıp, eve gidip, diziye devam etmem lazım, aşırı sardı sşslslajs

1. Herkesin dinlemesi gerektiğini düşündüğüm, bir emekçinin podcasti. Gözlem yeteneği ve diksiyonu çok düzgün bir yayıncı. Her bölümü iple çekiyorum. Dinlemeyenler de çok sanslı çünkü dinleyecek bir çok bölüm var! Burayı görürsen bil ki, seviliyorsun.

10. bu diziyi birkaç gün önce bitirdim. bitirdiğim dizi, film, kitaplardan sonra hemen entry okumaya koşarım. ekşisözlükte yaklaşık 70 sayfa entry vardı. buraya da bakayım dedim, 10 bile yok. bu anlamda sözlüğün gelişimine katkıda bulunma kararı aldım. ilk yazımı da hala sıcak olduğu için bu diziye yazacağım.

Ben diziyi beğendim. Kendi içinde ara ara tekrarları olsa da bu durum bazen sıksa da genel olarak bakıldığında güzeldi bence. Oturup tek tek her şeyi bir mantığa oturtmaya çalışırsak yandık ama bunun senin benim gibi bir insan yapımı olduğunu düşünerek, kusurları olabileceğini bilerek izlersek ve bunu sıkıntı etmezsek bir problem yok bence hahah

-bundan sonrası spoiler olabilir-

Dizi de yedi ana karakter var +1 de baba diyebiliriz. Benim favorim kesinlikle 5 numara. Sonra Klaus. İlk sezon bayağı iyiydi bence. Her şeye yani o hayata, kıyamete vs. yabancı bir seyirci olarak çok farklı, güzel geldi bana. Sadece şeyi biraz absürt bulmuştum. Vanya'nın erkek arkadaşının gruba olan nefretinin büyüklüğü. yani sonuçta küçükken olan malca bir olay ama ben yapımlardan bu tarz küçük şeyler yüzünden soğumam, o yüzden onu da kendimce çocuktu, ona ağır gelmiş olabilir diyerek tolere ettim.lol.

Tek tek karakterlere bakalım.

Vanya sevdiğim bir karakter değildi ama çocukluktan itibaren o bastırılmışlığın, bunun psikolojik yükünün kıyamete neden olabilecek kadar sert bir şekilde ondan çıkışını anlayabiliyorum. hatta ilk sezon için bence epey mantıklı bir seçim olmuş, kıyametin sebebinin vanya olması.

Luther'ı hiç sevemedim ilk başlarda. babam da babam. ben bir numarayım cart curt. vanya'yı zorla kapatmalar falan noluyoruz. gördün sonra ebeninkini. bir de allison ile ilişkisi de no bro no.

Allison da tek iyiydi ama hiç tek kalamıyordu. İlk sezon kocası, olmayınca luther. sonra yine kocası. sonra kafayı bozdu. sonra yine luther(Zorla). ama kardeşlerine olan sevgisi iyiydi bence. özellikle vanya ve klaus'a karşı. hiç vazgeçmedi onlardan

Diego, diego işte. özelliği özellik gibi değil. kimse sallamıyor sanki. son sezon bir tık sempatikti aile babası olarak. onda da aldatıldı, üzdü beni de.

Ben. Son sezona kadar niye öldü diye teoriler kastım durdum. Klaus ile hayaletken ilişkileri güzeldi. Serçe akademisinde tam bir göttü ama kardeşlerini kaybedip bizimkilere yanlarken luther'ın bekarlığa veda partisine davet edilmeyişine içlenmesi beni de biraz kederlendirdi hahah

Klaus. 2. favori karakterim. Aşırı iyiydi bence rolü. başta Diego'dan sonra en fikfok özellik bunun gibiydi ama çoğu zaman işe yarıyordu. Gerçi yaramasa bana ne klaus'u seviyorum. Dave ile olsunlar çok istedim ama olmadı.

Veee bebişkom 5 numara. ufaklığına rağmen ergen bedenine sıkışmış kalmış yetişkin birinin vaybını o kadar güzel verdi ki... o çabası, zekası, etrafındaki mallara karşı arada gelen bıkkınlığı, ailesinden hiçbir koşulda vazgeçmemesi falan filan. Gerçi son dediğim son sezonda biraz çatırdadı. Lila ile oldular. izlerken şok oldum, oğlum o senin yengen yengen dedim. Lila gitmek istemese aileyi falan takmaz kalırdı muhtemelen. tek falsosu buydu. biraz büyük ama napalım, neyse.

Lila demişken başından beri sevemedim bunu. diego'nun tipini beğendim, bunu beğenmemiştim ondan sanırım. kadının bunu kullandığını görünce birkaç bölüme gider demiştim ama sonuna kadar kalıcı oldu. evlendi, barklandı falan lol. ama en başından beri 5 ile olmalıydı zaten. çok vakit geçiriyorlardı, ikisi de zekiydi. bu beş kadar değil ama diego'dan fazla işte. diego'ya fazla geldi. beşi istedi ama olmadı.

Pogo. çok tatlıydı. en başta babayı bu öldürdü sanmıştım. intiharı gizledikleri dönem. biraz laf etmiştim ama bu değilmiş. sonra düzeldi aramız :d

Robot anneleri. ismini unuttum. O ne güzellikti öyle. kadın bence bayağı güzel. robot olmayı da becermiş hani

Ve geldik babalarına. Çok şey yazılabilir kendisi hakkında ama değer mi bilemedim. karakteri sevmedim ama itiraf etmeliyim seyir zevki yüksekti

Seyir zevki demişken komisyonun başına geçmeye çalışan kadının(Lila'nın annesi(!)) da seyir zevki yüksekti bence. Bu kadını beş ile matchlemiştim hatta ama olmadılar :/

Olaylara gelecek olursam;

İlk sezondan yukarıda biraz bahsettim, okeydi benim için.

İkinci sezon birden 60 larda bulduk kendimizi. Farklı tarihlerde. Tarihler farklıyken inmeleri sonra buluşabilmeleri saçma geldi ama neyse çok da önemli değil. Allison tabii ki evlenmişti. Geçen sezon o kadar yakınlaşmışken Luther'ı bekleyecek hali yoktu ya -_- Vanya birden eşcinsel olmuştu. Ne alaka? Luther, Diego okey. Biri koşullara uyum sağlamış, diğeri no. anlaşılabilir. Klaus favdı o dönemler. Tarikat kurmak ne ya hahaha. Beş yine aynı.

Bu sezon beni en çok rahatsız eden kısım jfk suikastı meselesiydi. Dizi ve filmler 1-2. dünya savası 2-jfk suikastnın o kadar çok ekmeğini yedi ki bıktım yani. Çok gereksiz geldi bana bu dizide de bunun olması.

Sonuç olarak yine bir şeyler engellendi.

Burdan sonra bu kıyamet, dünyanın yok olması meselesi kabak tadı vermeye başladı. 3. ve 4. sezonu ilk iki sezon kadar iyi bir şeyle izleyemedim. finali tatmin etti ama. hiç olmaması gereken bir şekilde dünyaya gelen özel çocukların hiç olmaması fikri okey yani.

-Spoiler sonu-

Çok uzattım :) umarım değerlendirmelerimi okurken keyif alırsınız. Sizlerden de uzun uzun değerlendirme bekliyorum.

12. Eskiden bunun tam tersi vardı. Şeyma ayşe keten miydi kızın ismi anımsayamadım. Sevimli bi kız ama parfümlerini anlattığı yerde öh oluyorum.

Benim kendimi bildim bileli yves rocherden aldığım 1 adet parfüm var doğum günü indirimimde gider alırım.

Kendi ergenliğimde hatırlıyorum mesela kırmızı bot almıştım hep o botları giyiyordum "lms'nin kırmızı botları" diyodu arkadaşlarım aşırı mutlu oluyordum. Eskiden sanki bir şeylerin imza olması daha önemliydi.

Ardından çıktı bu "pazar kombini" "yaz alışverişi" vs vs.

Ama bence bu çılgınlık da sürdürülebilirlik geyiğiyle yok olacak