yeni
popüler
    sorular içinde ara
    yeni soru sor
    son sorular
    son cevaplar
    kategoriler
    • süslü
    • moda alışveriş
    • kuaför & güzellik merkezi
    • sağlık
    • spor
    • gönül işleri
    • aile arkadaş ilişkileri
    • cinsellik
    • eğitim & kariyer
    • seyahat
    • pet
    • sanat
    • bürokrasi
    • diğer
    girdi yaz
    medya ekle
    • linki kopyala
    • şikayet et
    • girdiler (20)
    • medya (0)

    1. Ağlayıp sızlayın bir süre ama sadece bir süre, süreci uzatmamak lazım. Yas sürecinizi yaşayın bağırın, çağırın, bir vedalaşın kendisiyle, çünkü ilerde bitmeyen yas süreçleri melankoliye sebep oluyor. Çok yakın bir tanıdığımdan biliyorum daha vahim sonuçlar doğurabiliyor.

    Stalklamayın, tövbe sakın ola stalklamayın. Defolsun. Pis. Kaka. Stalkladığınız sürece sürekli hayatına dair haberiniz olacak bu da unutmanızı, o kişiyi geride bırakmanızı zorlaştıracak. Ne boku varsa kendi yesin çok afedersin.

    Ağlak şarkılar dinlemeyin; sezenler, ahmet kayalar falan, tamam bazı günler dibe vurmak için olabilir ama biraz da olsa normale dönmüşseniz boşverin dımdıtdımdıs türkçe pop dinleyip biraz dans edin anam.

    Bol bol sosyalleşin, aramadığınız, görüşmediğiniz arkadaşlarınızı arayın. Farklı bir çevre, farklı insanlarla takılmak sizi kendi meselenizden uzaklaştırıp hayatı daha geniş bir bakış açısıyla görmenizi sağlayacak.

    3 haziran 2016 10:44

    2. Açılın, son derece ağır bir ayrılık atlatmış (yazar: lovestoned) geldi. Kimse benim gibi terk edilmemiştir. Biri terk edilecekse yine en iyi biz terk ediliriz.

    Öncelikle söyleyeyim, buraya yazacağım her şey "Oh be, kurtuldum şu adamdan!" tadında olmayan ayrılıklar için olacak. Buraya gelmiş, bu girdiyi okuyorsan zaten o ayrılık ayrılık gibi ayrılıktır, okumaya devam edebilirsin.

    Öncelikle çivi çiviyi sökmez, sakın kendini saçma sapan ilişkiler içinde bulma. Kendini eğleniyormuş gibi rol yapmaya zorlama. Orada burada check in yapıp yapmacık gülüşlü iki fotoğraftan sonra eve gelip ağlayacaksın, ne gerek var.

    Acını yaşa, kaybının yasını tut. Tutulmayan yaslar sonra daha ağır bir şekilde tutulur. Acı çekiyorsan çek, ağlıyorsan ağla... İnsan her şeyi başkalarından öğrenebilir ama duygular ancak yaşayarak öğrenilir. Hissettiğin tüm o duygular senin duyguların, başka kimsenin değil. Kötü duygularını da benimse, bağrına bas.

    Bir süre kaybını kabullenemeyeceksin, kafanda sürekli bir uğultu olacak. Sürekli gözden geçireceksin; söylediklerini, yaptıklarını, yazışmalarınızı, en yakın anlarınızı... Sürekli "kim ne der şimdi, o ne yorum yaptı, arkadaşlarım kime daha çok kızdı, sosyal medyada en son ne paylaştı?" gibi hiçbir anlamı olmayan, aslında kimsenin umurunda da olmayan fikirler, yorumlar, eleştiriler dönecek beyninde. İnsanlar ona kızsın, onu ayıplasın isteyeceksin. Adam pişman olsun isteyeceksin. Çok önemli sanki ablasının, kardeşinin, anasının, babasının, ortak arkadaşlarınızın ne dediği... Sen önemlisin kardeşim, sen! Bu kadar düşüncenin arasında bir kere bile 'ben' demiyorsan çok büyük yanlıştasın. "Ben ne istiyorum bundan sonra? ben ne yapacağım? ne yaparsam daha mutlu ve daha sağlıklı olurum?" diye sor kendine, "Bana ne iyi gelir?" diye sor. Kendine acımaktan vazgeçip kendine yatırım yapmalısın. Tüm boşluklarını seni mutlu eden anlamlı aktivitelerle doldurmalısın.

    Ben ayrılık acısını atlatmak için işime dört elle sarılmış, hemen yüksek lisansa başlamış ve bol bol spor yapmıştım. Bir yıl içinde yüksek lisansın zorunlu kredisini tamamladım, toplamda 10 kilo verdim ve kendimi daha önce hiç sevmediğim kadar, hatta kimsenin beni sevmediği kadar sevdim. Tam bir buçuk yıl oldu, hala iyileşiyorum. Kendimi keşfediyorum, kendimi sevmeyi öğreniyorum.

    Bir de unutma kardeşim, geçiyor, geçecek. O senden geçecek, sen yeter ki kendinden geçme...

    3 haziran 2016 19:23

    3. (link: https://youtube.com/watch?v=B1n2KgKpb3Y şunu dinleyin gaza gelin)

    3 haziran 2016 22:03


    4. ayrılık acısını azaltmanın en iyi yöntemi acıyo dibine kdar yaşamaktır. öyle bir yaşamak ki her anıyı düşünmeyi, teker teker akıldan geçirmeyi, o şarkıyı dinlemeyi alışkanlık haline getirmektir. Alışknlık olduktan sonra o acısı kalmıyor artık, şarkıyı dinlediğinde o günü hatırlamak değil de şarkının sözüne dikkat etmeye başlıyorsun. Birlikte gittiğiniz yerde yavaş yavaş minik ayrıntılar dikkatini çekmeye başlıyor.

    Sevgili ayrılıklarında denenmiş bir yol, ben de peyami safa'nın "yalnızız" romanında tam boktan bir ayrılık acısı yaşarken okumuş ve bingo demiştim.

    Ama anne- baba-kardeşten ayrılıp onları toprağa vermenin, işte o ayrılık acısıyla nasıl başa çıkılır bilemiyorum.

    9 temmuz 2016 22:14

    5. ilk şartı sakin kalmaktır.

    dünyanın sonunun gelmediğine ama bu acının yaşanmasının normal olduğuna ikna olmaktır.

    çoğu kişi karşıdakini kaybetmekten çok bu neden bana oldu ki diye üzülür, böyle düşünmemektir.

    ayrılıkla hayat standardında değişimler olacaktır, tez vakit alternatif yöntemler bulmak balık gibi etrafa bakmamaktır.

    kafanızda kurduğunuz cümlenin söylenmesiyle hiç bir şeyin değişmeyeceğini, onun size asla dönmeyeceğini kabullenmektir.

    asla iletişime geçmeye çalışmamaktır.

    bittiğini kabullenmektir.

    kabullenirken eşi dostu kuzeni halayı bencilce darlamamaktır.

    mümkünse yalnız vakit geçirmektir.

    tüm sosyal medya hesaplarından telefondan silmek engellemektir ya da bakmamaktır.

    yalnız kalınabilecek, o kişiyi hatırlatmayan bir mekanda vakit geçirmektir.

    anıları hatırlatan tüm eşyaları bir pakete koyup çöpe yollamaktır.

    kabullenmektir.

    bu girdiyi kadın-erkek ilişkilerini baz alarak yaptım, ana baba evlat acısı hakkında bir şey yazmak hiç haddim değil.

    edit : psikoloğa gitmek, asla terk etmemek üzere evcil hayvan beslemeye başlamak en sağlıklı yöntemlerdendir.

    çoğu insanın ayrılık acısını devleştirmesinin nedeni aslında psikolojik problemlerdir, çok içsel meselelerdir ve dünya üzerinde herkes az çok bu problemlerle yaşar, önemli olan baş etmenin yolunu bulmaktır.

    9 temmuz 2016 23:12 9 temmuz 2016 23:15

    6. Ayrılığı çok taze yaşamış biri olarak , geceleri zor anlar yaşıyorum. Özelikle başımı yastığa koyduğum an anılar üşüşüyor beynime. 13 yıllık aşkın sonuna geldik ve hikayenin bitişi oldukça travmatik bir şekilde oldu.

    Bu gece problemini atlatmak için şöyle yapıyorum: tam yastığa başımı koyunca, kendi kendime uydurduğum veya denk gelip sevdiğim motto cümleleri arka arkaya tekrar ediyorum. Cümlelerim şöyle:

    - baloncuklara inan ( aklıma gelen aşk dolu bir anıyı sabun baloncuğuna gömüp üfleyerek uçuruyorum zihnimde)

    - kendine inan ( ayrılık aşamasında öz saygımı kaybettirecek şeyler yaşadım, onu tamir etmek adına)

    - sağduyuya inan ( sakin olmak adına. Yukarıda belirtildiği gibi, sakinlik çok önemli. Sakinlik kaybolursa kontrol tamamen kayboluyor)

    - your story is not over yet ( bu mottoyu da bir posterde görmüştüm. Posterde dev bir noktalı virgül grafiği ve altında bu cümle var. Çerçeveletip asmayı istiyorum satın alırsam. Zira herşeyin sonuna geldiğini düşünüyor insan nedense. Oysa hayat devam ediyor.)

    Bu 4 mottoyu arka arkaya tekrar ede ede uyuyorum. Sabahı bulmak işten bile değil. Tekrar etmeyi seçeceğeniz mottolar tamamen sizin özgür seçiminize kalmış. Unutmayın, bu bir süreç. Süreçler, yaşanır ve mutlaka biter.kendinize inanın.

    Ps: yıl düzeltildi. Beyin sisi sağolsun

    10 temmuz 2016 00:34 14 temmuz 2016 14:56

    7. benim için pek de olmayan yöntemlerdir. o acı hiç bitmez bende. azalır mı? yok. sadece düşünmemeye çalışırım. ilk başta imkansızdır. düşünmemek ne mümkün, uyumak ne mümkün hele ki ağlamamak. sonra yavaş yavaş düşünmelerim azalır. mesela ölümü düşünürsem panik olurum, nefesim kesilir. ayrılık acısını da ölümün yerine koyarım. nasıl ölümü düşünmeyi azaltmışsam ayrılığa da öyle muamele yaparım. asla bitmez ama daha az düşünürüm.

    şairin dediği gibi aslında tam da:

    Geleceğim, bekle dedi, gitti...

    Ben beklemedim, o da gelmedi.

    Ölüm gibi bir şey oldu..

    Ama kimse ölmedi.

    10 temmuz 2016 01:22


    8. içi aynı anda nasıl dopdolu ve bomboş olabilir bir insanın diye düşünüyorsanız, yani pür acı değil de böyle acıdan öte tedavi edilemeyecek kadar büyük bi çaresizlik hissediyorsanız benim bi kere uygulayıp kısmen sonuç aldığım bi kür var. (gbkz: sex and the city) izleyin. hiçbir şey gibi bu da geçirmiyor, azaltmıyor ve unutturmuyor. sadece yukarıda da hep öğütlendiği gibi meşgul ediyor. dünyanın diğer ucunda sizinkine benzeyen ya da benzemeyen, komik ya da trajik hikayeleri olan kadınlarla arkadaş oluyorsunuz. onların çaresizlikleriyle nasıl baş ettiklerini (umarım ayrı yazılıyordur), baş edemediklerinde nasıl umursamaz olabildiklerini görüp, öylesini deniyorsunuz. çünkü bu coğrafyanın kadınları olarak biz aşkla da ayrılıkla da profesyonel olarak başa çıkamıyoruz. fazla dramatize etmeye çok müsaitiz maalesef. izlerken de dramatize edeceksiniz zaten merak etmeyin :D ben çok ettim, her karaktere ayrıca ağlamış olabilirim. ama çok da eğlendim. eğlenmenin en imkansız olduğu zamanda hem de. inanın bana o ağlak şarkıların replay tuşundan, ağır acılı dramlardan hikayelerden daha iyi gelecek. bi deneyin.

    korkmayın geçmeyecek o acı, kaybetmeyeceksiniz gömmeyeceksiniz o'nun hatırasını. biliyorum bedeninizin her tarafına verdiği sızı bile öyle tatlı ki şimdi. ama biraz ona hizmet etmeyi bırakıp kendinize edin, azıcık.

    hepinize, hepimize geçmiş olsun arkadaşlar.

    edit: unutmuşum, şarap için bi de ya. aptal gibi sarhoş olup kendinizi kaybedin demiyorum. ama için. alkol kullanıyorsanız iyi gelir. o buz gibi olan bedeniniz ısınır biraz. benim damak tadımı çok geliştirdi.

    10 temmuz 2016 01:48 10 temmuz 2016 02:01

    9. biteceğine ve bir gün tekrar normal hissedeceğine inanmak. Bunu bilince kendinizi fazla hırpalamıyorsunuz.

    10 temmuz 2016 23:50

    10. merhaba bacılarım

    ben de burada kendi yöntemlerimi paylaşmaya karar verdim

    ancak kişiden kişiye farklılık gösterebilir, mesela ben ayrıldığım zaman anlattıkça daha çok acı çekmeye başladığımı fark ettim.mesela anlatıyorum bir arkadaşıma ağlıyorum anlatıyorum ağlıyorum anlatıyorum.oh bi rahatlama geliyor böyle..ama sonrası daha kötü çünkü anlatırken o olayı baştan yaşıyorum haberim yok.her anlattığımın ertesi günü daha büyük bir üzüntüyle, sanki dün olmuşçasına büyük bir acı hissediyorum.bir de şu var tabi, sizin özeliniz ve anlattığınız insandan tabiki bir şey bekliyorsunuz mesela size anlayışla yaklaşması,hiçbir şey olmamış gibi yapmaması.açıkçası bazı arkadaşlarım bunu yaptı ve ayrılık acısı üzerine bir de onlar tarafından önemsenmediğim hissi kalbimi iki kere kırdı,ki en güvendiğim insanlardı.o yüzden benim bir numaralı kuralım

    1)ayrıntıları çok fazla kişiye anlatma.bitti de geç.(mesela siz anlatınca gerçekten rahatlayanlardansanız, bunu uygulamayın.)

    bir sonraki kuralım da şuydu:

    2)acını dibine kadar yaşa

    arkadaşlar ben acımı deyim yerindeyse deştim.eski fotoğraflarımıza bakarak içtim, birlikte dinlediğimiz şarkıları defalarca dinledim.birlikte gittiğimiz yerlere gittim.ve bilimum onu bana hatırlatan ne varsa artık, hepsini yaptım.dibe vurdum 2 ay.dışarıya gülüp(anneyi üzmemek,dosta düşmana rezil olmamak amacıylan) kendi içimde yandım.çok ciddiyim.ama sonuç olarak o şarkılar hala içimi cız ettirse de,anılar gözlerimi doldursa da eskisi kadar acıtmıyor,hönküre hönküre ağlatmıyor.

    3)arkadaşlar,bu kurallar dediğim gibi bende işe yarayan kurallardı.o yüzden kişisel şeyler paylaşıyorum,genel şeyler değil.bu üçüncü yöntemim de namaz kılıp dua etmekti.o kadar rahatlattı ki beni,anlatamam.her seferinde hayırlısını diledim ve böyle yapınca üstümden bir yükün kalktığını hissettim.belki siz islama inanmıyor olabilirsiniz, evrene enerji göndermek gibi başka bir inandığınız yöntemi kullanabilirsiniz.

    4)tek kaldığım zamanlar kendimle baş başa olduğum zamanlar onu en çok düşündüğüm zamanlar olduğu için elimden geldiğince tek kalmamaya çalıştım.dikkatimi başka yönlere verdim-aklım sürekli onda olsa da-bazen özellikle yalnız kalmak istediğim zamanlar oluyordu ama onun dışında genelde bir ortam içinde bulunmaya çalıştım

    5)tüm acıyı kendime yaşattım,fotoğraflara defalarca baktım mesajları defalarca okudum...ama artık fotoğrafları silme vaktiydi çünkü ilk aşamaları yaşadıktan sonra biraz atlatabildikten sonra sağdan soldan çıkan bir fotoğrafınız çok sinir bozucu olabiliyor.ve bi ara sürekli elimin birlikte fotoğraflarımızın olduğu klasöre gittiğini gördüm ve takıntı hale gelmemesi için sorunu kökten çözüm.anı falan demeden hepsini sildim

    6)zaten hergün gördüğüm ve görmeye devam edeceğim birisi, ve internetten sosyal medyadan hesaplarını silmek bana ayıp gibi geldi,ki gerek de yok bence.zaten paylaştığı fotoğrafı görmesem ertesi gün kendini görüyorum :D bir kavgayla ayrılmadık bi de.bu yüzden de hesaplarını silmedim/engellemedim.ama eğer sizin ona ulaşabileceğiniz tek yer sosyal medyaysa,stalklamaktan kendinizi alamıyorsanız veya paylaştığı şeyleri görmek sizi daha fazla üzüyorsa takibi bırakın veya engelleyin siz bilirsiniz.sonra fake hesaplarla veya arkadaşınızın hesabından stalklamaya devam etmeyin ama :D

    7)kendinizi suçlamayın.eğer terk edildiyseniz şöyle yapsaydım böyle yapsaydım demeyin şartlar onu gerektirmiş ki öyle yapmışsınız, onun şartları da öyle gerektirmiş ki ayrılmışsınız artık yapacak bir şey yok kendinizi ekstra üzmeyin.

    8)kabullenin.barışmayacaksınız.barışma olmayacak.kapınıza gelip ayağınızı öpüp özür dilemeyecek.kabul edin.(evet olabilir bunun örnekleri yok mu var, ayrılıp barışıp çok mutlu olanlar yok mu var, ama eğer bu umuda tutunarak yaşarsanız sadece kendinizi kandırırsınız,aşamazsınız.o yüzden bu ihtimali çok çok çok az düşünün.imkansız değil de imkansıza yakınmış gibi meselamsı.umut etmek güzeldir evet, ama dediğim gibi bu umuda tutunursanız hayatınızı devam ettiremezsiniz.

    9)Acıyı dibine kadar yaşadıktan sonra kendinize hobiler bulun,kurs vs olmasa da olur bu akşamları yürüyüşe çıkmak bile olabilir veya yemek yapmak, veya kitap okumak.dikkatinizi odaklayacağınız hoşunuza gidecek,kendinizi iyi ve üretken hissettirebilecek herhangi bir şey olsa yeterli

    çok düzensiz oldu,bazı cümleler belki de saçma olmuş olabilir elimden geldiğince düzenli yazmaya çalıştım ama :( aklıma geldikçe editlerim süslülerim,benim acım bitti mi?henüz değil.ama en azından sabahlara kadar uyutmayan uyanık kaldığım süre boyunca içime oturup gitmeyen acım yok artık.azaldı,daha da azalacak.biraz sabır.

    .

    .

    1,5 yıl sonra gelen edit:bir süslümüzün uplamasıyla bu girdimi gördüm.İnanın geçiyor,izi bile kalmıyor.Kırıntı bile kalmıyor ve siz zamanın gücüne ve sihrine hayran kalıyorsunuz.

    Bu girdimi içinde çaresizlikle okuyan canım kızkardeşim,saçlarını okşuyor yanaklarından öpüyorum.gözyaşlarını sil,kendine tutunarak ayağa kalk.eskisinden de güçlü olacaksın.olmaz deme, bir gün başka bir adama(/kadına) yine içini açacaksın, ve şu ilişkinin bittiği güne şükredeceksin.

    19 temmuz 2016 22:44 31 ocak 2018 01:18