1. Soğuk bir mezar taşı. Tarifi olmayan bir his ve acı. 2008 yılında 11 yaşlarındayken bir gecede 11 yıl büyümek zorunda kalmak.
- süslü
- moda alışveriş
- kuaför & güzellik merkezi
- sağlık
- spor
- gönül işleri
- aile arkadaş ilişkileri
- cinsellik
- eğitim & kariyer
- seyahat
- pet
- sanat
- bürokrasi
- diğer
- girdiler (5)
- medya (0)
cinsiyet: | kadın |
ten rengi: | beyaz tenli |
göz rengi: | koyu kahverengi |
yaş: | 29 |
cilt alt tonu: | cool |
2. Herşeyi ona sorardım, baba arabayla yolda kaldım şimdi ne yapmalıyım? Baba bir arkadaşım bana böyle davrandı sence nasıl davranayım? Baba bu işin aslı nedir sen bilirsin anlatsana? Baba somon nasıl pişer? Baba bu fabrikayı nasıl yapmışlar? Baba dinler nasıl doğmuş? Baba evrimi anlatsana? Vefat ettiği gecenin sabahı uykusuz bir halde elime telefonu alıp babamı aramışım, çalıyor çalıyor cevap vermiyor tabii telefon polisde , elimden telefonu aldışlar napıyosun diye , babamı arıyorum şimdi ne yapıcaz o bilir bize söyler demişim. Yanılmamışım hepimize birer mektupla söylemiş bundan sonra ne yapacağımızı...
cinsiyet: | kadın |
cilt alt tonu: | cool |
alerjik cilt: | hayır |
saç rengi: | siyah |
saç kalınlığı: | kalın telli |
kepekli saç: | hayır |
ten rengi: | buğday tenli |
cilt tipi: | karma |
göz rengi: | koyu kahverengi |
saç şekli: | düz |
saç tipi: | yağlı |
3. 12 yaşında bir kız çocuğusun. Babanla birkaç saat önce konuşmuşsunuz. Soğuk bir kış günü, lapa lapa kar yağıyor. "Geleceğim babacığım sana yarın bot alırız." Diyor. Ardından gece gelen bir telefonla babanın o kar sebebiyle kaza yaptığını ve artık hiç gelemeyeceğini öğreniyorsun. O acının bir tarifi yok. 10 sene de geçse benim yüreğimin ateşi sönmedi ve sönmez de. Hayatta sırtını yaslayabileceğin biri yok artık. Eksiksin, yalnızsın ne olursa olsun kimsesizsin. Babasızlık acı.
cinsiyet: | kadın |
cilt alt tonu: | cool |
alerjik cilt: | hayır |
saç rengi: | koyu kestane |
ten rengi: | beyaz tenli |
cilt tipi: | karma |
göz rengi: | koyu kahverengi |
saç şekli: | düz |
4. 49 gün olmuş bugün.
49 gün.
küçücük bir çocukken dizlerimi sallandırdığım omuzları bir taşın üstünde babamın, beline doğru kan çökmüş. "dök kızım babanın üzerine" diyor hoca, elime gül suyu uzatıyor. "baban mis gibi koksun" ellerim deli gibi titriyor kıvrılan parmaklarının arasına damla damla gül suyunu dökerken. minicik şişe sallanan elimin arasından kayacak da, babam mis gibi kokamayacak benim yüzümden diye korkuyorum. ama ellerimi titreten bu değil. titriyor çünkü ayaklarına dökmüşüm, ellerini bitirmek üzereyim, yüzüne dökmemi söyleyecekler. titriyor ellerim. gözüne kaçar da canı yanar, burnuna gider nefes alamaz.. nasıl dökeyim? onlara kolay tabii, onlar biliyor artık canının acımayacağını. artık hissetmeyeceğini. yıllardır öpüp dudaklarımla ısıttığım o yanaklar artık ne öpücüklerimi hisseder, ne teninde gezen gül suyunu. ama ya babam benim yüzümden gül kokmazsa? mecburum söyleneni yapmaya. bana ihtiyacı var babamın. ellerimin yüzüne uzanışı yıllar sürüyor belki, belki ben 49 gün sonra hala o gasilhane odasındayım. gözlerimin önünde yanağından süzülen damlaların göz çukuruna doluşu. canı yanmıyor babamın! insanı gözü yanmaz mı? baba kalksana, baba kızsana! "ne yapıyorsun kızım ya" de, ben de güleyim kahkahalarla. "intikam aldım baba" diyeyim, küçükken hep söylediğimiz gibi. birbirimizin yaralarına mikrop kapmasın diye kolonya dökerken, "geçen sen bana yapmıştın, intikamını alıyorum şimdi" dediğimiz gibi. kalk baba, kalbimde büyük bir yara var. sen kolonya dökmeden, biz beraber gülmeden iyileşmez o yara.
5. babamı 11 yaşımdayken kaybettim. sonrasında eğitimime darüşşafakada devam ettiğim için orda babasız yaşamayı aştığıma inanmıştım bir dönem. çevremdeki arkadaşlarımın hiç birinin babası hayatta değildi çünkü. öğretmenlerin yönelttiği "baban ne iş yapıyor?" sorusu yoktu orda o yüzden. üniversteye başladığımda bu durumu hiç de aşamadığım suratıma çok sert bir şekilde çarptı. sanırım bir çok darüşşafaka mezunu aynı şeyi yaşıyor. yani bu pek konuşulmasa da anlıyorsun.
çok özlüyorum. onsuz yaşamak çoğu zaman savunmasız hissettiriyor açıkcası önceki yıllar daha güçlü olduğumu zannediyordum şimdi yıllar geçtikçe yokluğunu daha da hisseder oldum. ama ölümün hayatın bir parçası olduğu gerçeğini de çocukken görüm aslında. ne babanne ne anneanne ne dede henüz çevremde kimse ölmemişken ilk kaybettiğim kişi babam olunca ölüm kavramına karşı uzun yıllar -burda doğru kelime bu mu bilmiyorum ama- biraz duyarsız kaldım. yıllar geçtikçe bu yanım da törpülenmeye başladı.
şimdi en büyük korkularımdan biriyle daha yüzleşeceğim diye çok korkuyorum. annemin bazı sağlık problemleri var. uzun yıllar ihmal etti malesef. ve ben yıllardır başka bir şehirde yaşadıım için kendisine gerektiği kadar müdahale edemedim. doktora git dedikçe giderim giderim deyip salladı. üzerine düşmedi. 2ay önce dayım kanserden vefat edince bir de bu son dönemlerdeki maddi sıkıntılarımız, kardeşimin evlenmek üzere oluşu, benim hala işsiz olmam filan derken ölüm korkusu ile geçim stresi birleşince kadıncağızın tüm dengesi bozulmuş. hayatında ikinci defa psikiyatriye gitmiş. (gizlinot: ilk gittiğinde bundan 10 yıl önceydi panik ataklar yaşamaya başlamıştı işsiz kaldığı için. o ataklar yaşamaya başlayınca benim de dengem bozulmuştu ve bipolar bozukluk teşhisim de o zaman konmuştu hatta. ) psikiyatriye gittiğini öğrenince durumun ciddiyetini anlayarak geçen ay bir emrivaki ile yaşadığım şehire bilet alıp yanıma çağırdım beraber hastaneye gidelim diye. kolay kolay psikiyatriye gidecek biri değil çünkü. benim doktoruma götürmek istedim kendisini. diğer sıkıntılarını da burada daha hızlı halledebiliriz diye düşündüm. psikiyatristim depresyon, kaygı ve endişe bozukluğu dedi. bazı ilaçlar verdi. sonrasında başka bir hastanede de diğer tahlillerini yaptırdık ve sonuçları çıkmış. kan değerlerinde referans aralığı dışında çıkan çok fazla değer var. internetten baktığımda hoş şeyler yazmıyor malesef. zaten tahlillerini isteyen doktor da ailede kanser rahatsızlığı var mı sorusunu yöneltmişti. çok korkuyorum. annem geçen ay geldiğinde durumu gerçekten çok kötüydü. elleri sırılsıklamdı devamlı. teyzemlerle telefonda konuşurken aniden ağlamaya başladı. neden diye soruyorum ben öleceğim biliyorum çok kötü bir hastalığım var filan diyor. çok zayıfladım diyor. çok zayıfladı doğru. ama iyi düşünmek istiyorum. bence annem ciddi anlamda stres altında şuan. dayımın vefatından sonra bir ölüm korkusu geldiğini düşünüyorum. benim rahatsızlığım yüzünden bir türlü istikrarlı bir şekilde bir işte çalışamıyrum. maddi olarak kötü durumdayız. bir erkek evlat evlendirmek üzere. ve bir oğlu daha var. bunların baskısı altında bence. 10 yıl önce panik ataklar yaşarken de en büyük sebep maddi sıkıntılarımızdı zaten. zayıflama konusuna gelince iştahsızlaşmıştı birşey yemiyordu ki zaten. o yüzden zayıflaması da normal bence. tek korktuğum şey annem bu hastalık mevzularını normalde pek ciddiye almadığı için çok önceden birşeyler varsa ve üstüne düşmediyse ilerlemiş olma ihtimali ve dolayısıyla annemin haklı çıkmış olma ihtimali. ama diğer yandan benim teorilerimin de doğru çıkma ihtimali var. insan stres yaptığında vücudunda pek çok şey etkileniyor. kan değerlerindeki anormalliklerin sebebi stres olabilir mi? yani bazılarının olabilirmiş baktığıma göre ama bazıları içinde vücutta enfeksiyon ya da tümör belirtisi diyor direkt. annem ve kardeşim bu hafta tekrar gelecek. hem psikyatri kontrolümüze gideceğiz tahlil sonuçları ile ilgili doktora gideceğiz. annem geçen ay geldiğinde 10gün kadar kaldı benimle ve iştahı filan yavaş yavaş açılmıştı. (gizlinot: keşke daha uzun kalsa benimle ama hep bir an evvel kardeşlerimin yanına dönme derdine düşüyor. geldikleri zaman onlara diğer kardeşim evlendikten sonra annem küçük kardeşim üçümüz ankarada yaşamayı teklif edeceğim. ben burda kirada oturuyorum ve mütemadiyen işsizim. işe giriyorum maksimum 2 ay sonra beni işten çıkarıyorlar. iki kedim var. bu saatten sonra istanbula dönsem bile o eve sığamayız üçümüz. zaten annem de kardeşlerim de o evi sevmiyor.) (gizlinot: istanbulda kendi evimizi kiraya versek ankarada orta halli bir semtte daha büyük bir evde kirada yaşayabiliriz artıya geçeriz hatta. zaten kız başıma yalnız yaşıyor olmam bizim akrabaların derdi haline dönüştüğü için onların da çenesi kapanmış olur. hem böylece annemin sağlığını da yakından takip edebilirim. benim 20 yıl sonra tekrar ailemle yaşamaya başlamam çok zor olur özellikle kardeşimin giydiklerime karışacak kadar fazla kıskanç olduğunu düşünecek olursak ama yine de neresinden bakarsan bak bu ekonomik krizde bence en mantıklı olan şey evleri birleştirmek)
lütfen annem için iyi dileklerinizi benden esirgemeyin.
cinsiyet: | kadın |
cilt alt tonu: | warm |
alerjik cilt: | hayır |
saç rengi: | siyah |
saç kalınlığı: | kalın telli |
kepekli saç: | hayır |
ten rengi: | buğday tenli |
cilt tipi: | karma |
göz rengi: | siyah |
saç şekli: | dalgalı |
saç tipi: | kuru |