2.
birkaç yıl önce çok ses getiren ancak hikayesine rağmen o zamandan bu zamana bir şeyin değişmesini sağlayamayan başarılı türk dizisi. ben yeni izleyip bitirdim, çıktığı dönemde izlememiştim.
vedat türkali'nin eserine her ne kadar tam sadık kalınmasa da beren saat'li versiyonunu sanırım tercih ederim. gerçekten çok hassas bir konu ve maalesef toplum gerçeği. bu ülkede toplu tecavüz denen bir olgu var ve suçlularına delilleri karartan, üstünü örtenlerde dahil.
bu tür bir olayın televizyonlarda gösterilip gösterilmemesi ve topluma etkisi tartışılır. bazı kesimler özendirici olduğu gerekçesiyle eleştirirken -ki dizinin adıyla yapılan iğrenç espriler malum - bazıları da gerekli görüyor çünkü kabul etmesek de genelde sadece vah vah edip, yazık deyip unutmak istiyoruz. çoğu kişi mahkeme işleme sürecine ve cezanın süresine vakıf değil.
ben her iki yoruma da katılıyorum. diziye gelirsem gayet başarılı olduğunu söyleyebilirim çünkü belli bir mesaj var ortada. ilk versiyon olsaydı ilk yorumlara katılırdım ancak bunda senaristlerin hassasiyetiyle hikaye tamamen adalet arayışına bağlanmış.
ilk olarak oyunculuklar muazzam, çok gerçekçi. iyi karakterde kötü karakterlerde derinlemesine dizi boyunca anlatılıyor, tek boyutlu karakter yok. etkileyen çok sahnesi var özellikle mahkeme süreciyle ilgili "bu adalet mi" diye isyan ettiren kısım var ki bunların toplum gerçeği olduğunu hazmetmek zor oluyor. nitekim ben bilmekle şahit olmak arasında fark olduğunu düşünüyorum bence bu nedenle insanlara ağır gelip bazıları yarıda izlemeyi bırakıyor.
---------------spoiler-----------
vicdanın ne olup ne olmadığı üzerine de bir soruşturma var. mesela vural karakteri başından beri çok acı çeken, intiharı bile düşünen bir karakter ki onun üzüntüsünün gerçek olduğunu kimse inkar edemez. vuralın pişmanlığına inandık, nitekim öyleydi de. peki kerim'den bile çok acı çeken vural vicdanlı mıydı? en sonda fatmagül bile iyileşmeye başlarken vuralin olayın başından beri hiçbir şekilde toparlanamaması, affedemeyişi, kabuslar görüşü onun vicdan ağrısı çektiğini gösterir mi?
eğer öyleyse mahkeme'de yaptığını inkar etmesiyle vicdanı nerede buluşuyor?
selim ve erdoğan karakterleri de bence toplumdaki iki profili çiziyor. biri saplantılı olanı diğeri umursamayanını. dizide iki tip mahalle baskısı da var; biri fatmagül'e yapılan diğerleri yaşaranların yaşadığı. masum olanda toplum ne der diyor, suçlu olan da sadece yer aldıkları kesim farklı.
ve kerim karakteri. bence en sonda en büyük suçlunun kerim olduğunu bize göstermeleri iyi oldu. herkes bu versiyonunda aşk var diye hem eleştirip hem sevdiler ki bence fatmagül ve kerim arasındaki ilişkinin son halinde biraz orijinal hikayeye gönderme vardı.
finalinde bize o gün yaşananları tekrar flashbackler ile gösterip sadece tecavüz sahnesini değiştirmeleri bu yüzden. o sahnede kerim fatmagül'ü görüyor ve geçip gitmesine izin veriyor, onu işaret etmiyor ve bu şekilde fatmagül hedef olmuyor. en baştan işaret eden de onu ilk yakalayan da kerim'di ve her ne kadar sürtüşseler ve kerim hatasını kabul etse de en sonda fatmagül bunu unuttu. bizde unuttuk. bence o finalde fatmagül'ün kurtulması seyirciye vurulan en büyük darbeydi, en etkilenmelerini isteyen sahneydi. ağırlığı çok fazlaydı ve en ufak bir şeyin nasıl değişebileceğini gösterdi.
mahkeme sahnelerine gelince her ne kadar cezalarını bulsalar da tabi ki cezalar bize az geldi ve herkes cezanın azlığına kızdı. ancak işte vermek istedikleri mesaj da buydu. cezaların süresi çok az ve hiçbir ceza tam olarak yeterli gelmiyor.
ayrıca en son sahnesi de bence güzeldi, bazı kesimlerin katlanamadığı pankartlara televizyonda yer vermek cesaret işiydi.
------------------spoiler------------------------------
tam olarak anlayana türden bir yapım olmuş ancak bir utancın resmi olmasına rağmen hiçbir şeyi elbette ki değiştirmedi, dizinin son dakikalarına kadar sadece sisteme isyan ettiler, sonrası reklamlar.
müzikler içinde ayrıca tebrik etmek gerekir, etkileyiciydi.
normalde bir dizi için bu kadar uzun yazmazdım ancak buna gerekiyordu çünkü sadece dizi olarak göremedim ben. beni eğlendirmekten ziyade üzen, kızdıran, sorgulatan, isyan ettiren bir süreçti. senaristleri ece yörenç ve Melek Gençoğlu ile yönetmen hilal saral'ın bu yazıyı hak ettiğini düşündüm en azından.
24 ağustos 2016 22:55
24 ağustos 2016 22:57