yeni
popüler
güncel
popüler
daha fazla yükle
sorular içinde ara
yeni soru sor
son sorular
son cevaplar
kategoriler
  • süslü
  • moda alışveriş
  • kuaför & güzellik merkezi
  • sağlık
  • spor
  • gönül işleri
  • aile arkadaş ilişkileri
  • cinsellik
  • eğitim & kariyer
  • seyahat
  • pet
  • sanat
  • bürokrasi
  • diğer
konu dışı
# medya # dizi
  • linki kopyala
  • girdiler (12241)
  • medya (640)
tarih
oy (güzelinden)

93. 2.sezonu beynimi yaksa da Severance güzel.

bugün 13:28

92. arkadaşlarımın baskılarına daha fazla dayanamayıp "uzak şehir" Dizisine başladım dün.

Bu kadar seveceğimi asla tahmin etmezdim. Tek oturuşta 6 bölüm izledim. 

Bir an önce işten çıkıp, eve gidip, diziye devam etmem lazım, aşırı sardı sşslslajs

dün 15:10

1. Herkesin dinlemesi gerektiğini düşündüğüm, bir emekçinin podcasti. Gözlem yeteneği ve diksiyonu çok düzgün bir yayıncı. Her bölümü iple çekiyorum. Dinlemeyenler de çok sanslı çünkü dinleyecek bir çok bölüm var! Burayı görürsen bil ki, seviliyorsun.

12 mart 12:43 13 mart 10:12


10. bu diziyi birkaç gün önce bitirdim. bitirdiğim dizi, film, kitaplardan sonra hemen entry okumaya koşarım. ekşisözlükte yaklaşık 70 sayfa entry vardı. buraya da bakayım dedim, 10 bile yok. bu anlamda sözlüğün gelişimine katkıda bulunma kararı aldım. ilk yazımı da hala sıcak olduğu için bu diziye yazacağım.

Ben diziyi beğendim. Kendi içinde ara ara tekrarları olsa da bu durum bazen sıksa da genel olarak bakıldığında güzeldi bence. Oturup tek tek her şeyi bir mantığa oturtmaya çalışırsak yandık ama bunun senin benim gibi bir insan yapımı olduğunu düşünerek, kusurları olabileceğini bilerek izlersek ve bunu sıkıntı etmezsek bir problem yok bence hahah

-bundan sonrası spoiler olabilir-

Dizi de yedi ana karakter var +1 de baba diyebiliriz. Benim favorim kesinlikle 5 numara. Sonra Klaus. İlk sezon bayağı iyiydi bence. Her şeye yani o hayata, kıyamete vs. yabancı bir seyirci olarak çok farklı, güzel geldi bana. Sadece şeyi biraz absürt bulmuştum. Vanya'nın erkek arkadaşının gruba olan nefretinin büyüklüğü. yani sonuçta küçükken olan malca bir olay ama ben yapımlardan bu tarz küçük şeyler yüzünden soğumam, o yüzden onu da kendimce çocuktu, ona ağır gelmiş olabilir diyerek tolere ettim.lol.

Tek tek karakterlere bakalım.

Vanya sevdiğim bir karakter değildi ama çocukluktan itibaren o bastırılmışlığın, bunun psikolojik yükünün kıyamete neden olabilecek kadar sert bir şekilde ondan çıkışını anlayabiliyorum. hatta ilk sezon için bence epey mantıklı bir seçim olmuş, kıyametin sebebinin vanya olması.

Luther'ı hiç sevemedim ilk başlarda. babam da babam. ben bir numarayım cart curt. vanya'yı zorla kapatmalar falan noluyoruz. gördün sonra ebeninkini. bir de allison ile ilişkisi de no bro no.

Allison da tek iyiydi ama hiç tek kalamıyordu. İlk sezon kocası, olmayınca luther. sonra yine kocası. sonra kafayı bozdu. sonra yine luther(Zorla). ama kardeşlerine olan sevgisi iyiydi bence. özellikle vanya ve klaus'a karşı. hiç vazgeçmedi onlardan

Diego, diego işte. özelliği özellik gibi değil. kimse sallamıyor sanki. son sezon bir tık sempatikti aile babası olarak. onda da aldatıldı, üzdü beni de.

Ben. Son sezona kadar niye öldü diye teoriler kastım durdum. Klaus ile hayaletken ilişkileri güzeldi. Serçe akademisinde tam bir göttü ama kardeşlerini kaybedip bizimkilere yanlarken luther'ın bekarlığa veda partisine davet edilmeyişine içlenmesi beni de biraz kederlendirdi hahah

Klaus. 2. favori karakterim. Aşırı iyiydi bence rolü. başta Diego'dan sonra en fikfok özellik bunun gibiydi ama çoğu zaman işe yarıyordu. Gerçi yaramasa bana ne klaus'u seviyorum. Dave ile olsunlar çok istedim ama olmadı.

Veee bebişkom 5 numara. ufaklığına rağmen ergen bedenine sıkışmış kalmış yetişkin birinin vaybını o kadar güzel verdi ki... o çabası, zekası, etrafındaki mallara karşı arada gelen bıkkınlığı, ailesinden hiçbir koşulda vazgeçmemesi falan filan. Gerçi son dediğim son sezonda biraz çatırdadı. Lila ile oldular. izlerken şok oldum, oğlum o senin yengen yengen dedim. Lila gitmek istemese aileyi falan takmaz kalırdı muhtemelen. tek falsosu buydu. biraz büyük ama napalım, neyse.

Lila demişken başından beri sevemedim bunu. diego'nun tipini beğendim, bunu beğenmemiştim ondan sanırım. kadının bunu kullandığını görünce birkaç bölüme gider demiştim ama sonuna kadar kalıcı oldu. evlendi, barklandı falan lol. ama en başından beri 5 ile olmalıydı zaten. çok vakit geçiriyorlardı, ikisi de zekiydi. bu beş kadar değil ama diego'dan fazla işte. diego'ya fazla geldi. beşi istedi ama olmadı.

Pogo. çok tatlıydı. en başta babayı bu öldürdü sanmıştım. intiharı gizledikleri dönem. biraz laf etmiştim ama bu değilmiş. sonra düzeldi aramız :d

Robot anneleri. ismini unuttum. O ne güzellikti öyle. kadın bence bayağı güzel. robot olmayı da becermiş hani

Ve geldik babalarına. Çok şey yazılabilir kendisi hakkında ama değer mi bilemedim. karakteri sevmedim ama itiraf etmeliyim seyir zevki yüksekti

Seyir zevki demişken komisyonun başına geçmeye çalışan kadının(Lila'nın annesi(!)) da seyir zevki yüksekti bence. Bu kadını beş ile matchlemiştim hatta ama olmadılar :/

Olaylara gelecek olursam;

İlk sezondan yukarıda biraz bahsettim, okeydi benim için.

İkinci sezon birden 60 larda bulduk kendimizi. Farklı tarihlerde. Tarihler farklıyken inmeleri sonra buluşabilmeleri saçma geldi ama neyse çok da önemli değil. Allison tabii ki evlenmişti. Geçen sezon o kadar yakınlaşmışken Luther'ı bekleyecek hali yoktu ya -_- Vanya birden eşcinsel olmuştu. Ne alaka? Luther, Diego okey. Biri koşullara uyum sağlamış, diğeri no. anlaşılabilir. Klaus favdı o dönemler. Tarikat kurmak ne ya hahaha. Beş yine aynı.

Bu sezon beni en çok rahatsız eden kısım jfk suikastı meselesiydi. Dizi ve filmler 1-2. dünya savası 2-jfk suikastnın o kadar çok ekmeğini yedi ki bıktım yani. Çok gereksiz geldi bana bu dizide de bunun olması.

Sonuç olarak yine bir şeyler engellendi.

Burdan sonra bu kıyamet, dünyanın yok olması meselesi kabak tadı vermeye başladı. 3. ve 4. sezonu ilk iki sezon kadar iyi bir şeyle izleyemedim. finali tatmin etti ama. hiç olmaması gereken bir şekilde dünyaya gelen özel çocukların hiç olmaması fikri okey yani.

-Spoiler sonu-

Çok uzattım :) umarım değerlendirmelerimi okurken keyif alırsınız. Sizlerden de uzun uzun değerlendirme bekliyorum.

12 mart 12:22

3. bugün doğum günüdür. yaş olmuş 42. olsun. iyi ki doğmuş.

ilgili medya:
1
24 şubat 15:03

7. 3. Kez bitiriyorum. 

İlk ve ikinci izlediğimde mustafa ve beyazıt için üzülmüştüm.  Selim ve beyazıtla ilgili kavgalarda beyazıt'a hak verirdim.

 Şu an izlerken, evet gerçekten dizinin olay örgüsüne baktıkça ölmeleri gerekiyormuş diye düşündüm. O dönemde illa diğer şehzadelerin ölmesi gerekiyorsa, benim de taht namzetim Selim olurdu.

Hem mustafa, hem beyazıt. Bu kadar asi, başına buyruk, aptal aptal hareket edilmez. 

Size duyulan güveni kırıp kırıp karşıdaki insanın size aynı gözle bakmasını bekleyemezsiniz. Defalarca bağışlanıp 50. Hatadan sonra ölüm kararınız verilince de "ben masumum" diyemezsiniz.  

Olgunlaşmak böyle bi şey herhalde alwlldşfş.

22 şubat 05:16

91. aşk-ı memnu. yeniden düştüm bu eski türk dizileri batağına.

20 şubat 21:33


18. Hiç mi anlamadın oğlum? İnsan bilir ne yaşadığını ya!

7 şubat 10:31

6. İlk defa izliyorum. Erkeklerin her dönem ayrı bir oç olması artık beni şaşırtmıyor. Sen karına emek emek yaptığın yüzüğü git elin cariyesine ver o da gözüne soksun, mubarek gece de bile karın yerine onu çağır sonra da o aşağıladığın, sana veliaht vermiş kadının kuzu kuzu oturmasını bekle. Delirttin kadını sonra da gelmiş sen bize naptın mahidevran bizi öldürdün mahidevran. Ay her devir bunlar böyle demek ki nasıl da manipüle ediyo bi kaşık suda boğarım bu diziyi.

4 şubat 13:28

16. taze bitirdim geldim, boğazımda kocaman bir yumru ile bu entryi yazıyorum.

ben de bu diziye çok övülen final bölümü sebebiyle başladım. öyle ki normalde izlediği diziyle ilgili internetten sürekli bir şeye bakan ben spoiler görmeyeyim diye oyuncuların isimlerine bile bakmadım.

diziyi anlamam biraz zaman aldı. ilk sezonun 6-7. bölümünden sonra falan karakterlerle bağ kurmaya başladım. ilk bölümlerde diziyi de tam anlayamadım yani bu ne şimdi diyerek izliyordum. dizi konusu itibariyle depresif gibi gelebilir ama bence değil. hatta 13 sezon grey's anatomy izlemiş biri olarak söyleyebilirim ki yeminle grey's daha depresif ve iç karartıcı.

six feet under ise tamamen hayat. evet, senin benim hayatım, bizim kaygılarımız, bizim arayışlarımız, bizim kayboluşlarımız. ben zaten fantastik türde dizi film sevmiyorum, çok fazla bağ kuramayacağım komedileri de öyle çok aramıyorum. böyle hayatın içinden olan dizileri çok seviyorum.

şimdi gelelim azıcık dizi yorumuna. buradan sonrası bol miktarda spoiler içerir.

-spoiler-

ruth, dizi boyunca en çok sana üzüldüm. o kadar ama o kadar gerçeksin ki. gençliğini yaşayamadan hamile kalmış bir karakter, öncesinde seks deneyimi de olmamış, ilk seks yapışında hamile kalmış ve evlenmiş. final bölümünde brenda'ya "annelik yalnızlıktır, ben 3 kere yalnız kaldım" der. dizi boyunca hep ruth'un arayışına şahit oluruz, bulduğu ilk sevgi kırıntısına tutunur, ani kararlar verir ve ne zaman kendisi için bir şey yapmaya kalksa bu onun için iyi bitmez. telefonunu kapatıp kampa gittiği gün maalesef nate'i kaybeder, oğlunun son anlarında yanında olamaz. yine finalde ya da bir önceki bölümde claire ona "george'un yanına taşınmak senin istediğin bir şey mi" diye sorduğunda "ben istediğim hiçbir şeye kavuşamayacağımı biliyorum." der. ah ruth, en azından denedin, hem de defalarca :( ayrıca 2025'te ölüyordun, toprağın bol olsun.

nate karakteri benim için ailenin haylaz, serseri çocuğu. hani çocukken hayran hayran baktığımız ailenin yakışıklı havalı abisi. dizinin yayınlandığı yıllarda çocuk olduğumu varsayarsak benim için tam olarak böyle bir konumda olurdu. nate ben seni çok sevdim. en çok hayatı kabul edişini. babanın cenazesine diye gelip aile işini çok istemesen de devralman, ailene karşı sorumluluklarını yerine getirmen, her şeye rağmen lisa'yı sevmeye çalışman, çocuğuna karşı iyi bir baba olman, insanların içlerini okuyabilmen, ölü yakınlarına davranışların, ölülerin isteklerine duyduğun saygı. lisa'yı toprağa gömdüğün sahnede ciğerimi bırakmıştım. bence nate tam bir main characterdi, hani dizide de öldüğünü düşündüğümüz bir bölümde aslında ölmediğini görmüştük ya, aynı şeyi yine bekledim, özellikle finalin son 10 dakikasında bir şey çıkar mı bununla ilgili dedim ama yok. halbuki sen tam ölüp ölüp dirilen o havalı çocuk olmalıydın :(

nate ve brenda ilişkisi hakkında da pek bir yorumum yok. ben brenda'yı sevemedim. nate ile ilk evlilik süreçlerinde nate'i çatır çutur aldattı. nate de onu aldattı tamam ama brenda bunu çok rahat bir şekilde yaptı her defasında, bilmiyorum ne kadar istesem de brenda ile bir bağ kuramadım. çok toksik bir çiftti zaten ne kadar çabalasalar da mutlu bir evlilikleri olmazdı.

lisa ve maggie ayrı ayrı sinsi karakterlerdi. lisa, sevgi ihtiyacını anlıyorum ama olmayacak bir şeyin peşinden çok gittin. sonunda üzüleceğin belliydi ama sen de masum değilmişsin.

david, ailenin sorumluluk sahibi aklı başında olan tek çocuğu. herkesi ve her şeyi idare etmeye çalışırken kendi içinde verdiği savaştan kimselere bahsedemedi hiçbir zaman. keith ile bir toksik ilişkileri olsa da özellikle evlat edinme süreçlerinde birbirlerini idare etmeleri, o çocuklarla bağ kurmaları çok çok güzeldi. temiz geldin temiz gittin david.

claire hakkında pek bir yorumum yok ama onun da gelişimini izlemek güzeldi. son sahnede o korkuyla gidişi, 5 sezon boyunca hatalarıyla doğrularıyla gelişimini izlemek keyifliydi.

rico, senin de bazı hataların oldu ama sen de çok gerçek bir karakterdin. bir bakıma ailedensin ama olamıyorsun. o şirketin vazgeçilmez elemanısın ama istediklerini yaptıramıyorsun. seni çok iyi anlıyorum. 

gelelim final bölümüne...

şimdi benim beklentim çok çok yüksekti. yani grey's anatomy 5. sezon finali gibi bir şey bekliyordum. böyle birine bir şey olacak, bir yerden nate çıkacak diye. ama olmadı. pek bir şey hissedemedim, dedim çok abartılıyordu yani bu muydu, acaba bende bir sorun var. ama şimdi yavaş yavaş sindiriyorum. dizide zaten abartılı olan bir şey yoktu ki? dizinin ana teması biten hayatlardı zaten. doğumlar, ölümler, aldatmalar, yas süreci, arayışlar, kayboluşlar. final bölümünün son 10 dakikası da bunu gösteriyor işte. hayat bir şekilde devam ediyor, doğum günleri kutlanıyor, evlilikler oluyor, ölümler oluyor. en basit haliyle hepimiz yaşıyoruz ve ölüyoruz. bu açıdan bakınca evet, o boğazımdaki yumruyu daha da net hissediyorum. kafamda bir yerlerde hala breathe me çalıyor. 

 

-spoiler sonu-

diziye kendinizi kaptırırsanız ve bir bağ kurarsanız kendinizden bir şeyler bulacağınıza çok çok eminim. ben şu an mental olarak fisher house'tayım. bir süre daha orada kalacakmışım gibi hissediyorum,

çünkü her şey çok gerçekti. iyi ol, yaşa, her anın tadını çıkar ve kaybetmekten korkma. entryimi de nate'imin son repliği ile bitirmek istiyorum "you can't take a picture of this. it's already gone" 

elveda canım dizim.

17 ocak 02:22