1.
Yıllardır hep gitmek istediğim, bu yılbaşında nihayet gidebildiğim güzel şehir.
Eşimin, " antep' in ciğeri de kebabı da mersin' inkinden iyidir " tezine burun kıvırırdım hep ama şimdi düşünüyorum da, bi daha dersem çarpılırım sanırım. Size şu kadarını söyliyim, mide fesadı geçirmeme ramak kalmıştı ama şimdi atın beni antep' e daha da fazla yemezsem ne olayım! Bir şehrin her yemeği mi, her tatlısı mı bu kadar lezzetli olur? Yedikten sonra hiç mi rahatsız etmez? Dört gün boyunca hayatımda yediğim en lezzetli şeylerı yedim.
Mesela ilk kez (gbkz: beyran çorbası) içtim ve böyle bir şeyi bu kadar yıl nasıl hiç içmemişim diye pişman oldum. Aynı şekilde katmer de öyle.
Ciğer kavurması inanılmaz güzel! Ben kuyruk yağı aşığı olduğum için aşık oldum.
Yemekleri kadar güzel olan bir şey daha varsa o da tarihi taş binalara ufak tefek onarımlar hariç hiç dokunulmaması. Kafe de olsa, meyhane de olsa, otel de olsa olduğu gibi bırakmışlar. Hattâ gittiğimiz bir kafe eski bir Ermeni eviydi ve ev halkının kullandığı eşyalar olduğu gibi kafenin içinde duruyordu.
Bu kadar güzelliğin arasında tek katlanılmaz olan şey insanlardı. Dört gün boyunca hayatımda duymadığım kadar balgam çıkarma sesi, yerde tükrük gördüm, omuz yememek için bir oraya bir buraya kaçtım, günde üç- dört kez ezilme tehlikesi geçirdim, nerdeyse her gün sokak kavgası gördüm. Güzelim şehri mahveden hanzolarla dolu yani ortalık. Ama bu gitmemek için sebep mi, tabii ki değil. Hatta fırsat buldukça gitmeyi düşünüyoruz.
Kısacası ben çok sevdim antep' i.
2.
Thy'nin yaptigi bir promosyonu firsat bilerek nisan ayina bilet kaptigim sehir. Hedefim o zamana kadar zayiflayip verdigim kilolarin hepsini 2 gunde geri almak (gizlinot: swh)
4 ocak 2016 03:57
4 ocak 2016 03:57
3.
memleketim, ne desem az. herkesin bildiği yemek kültürüyle, insanlarıyla, koskocaman bir dil haline gelmiş lehçesiyle, yaşatmaya çalışılan hem eski türk hem halep gelenekleri, tarihiyle bambaşka bir şehir. tekrar doğsam tekrar gaziantepli olmak isterdim. her sokağında ayrı bir anım var, hiçbir şeye değişemem. (gizlinot: <3 )
4.
o kadar cok gitmek istiyorum ki buraya.bende mutfagi muthis ama tabiki antepte yemek var istanbulda yemekle olmaz.heryerin bir usulu var.insanlari,yemekleri,orf ve adeti ne bileyim bana cok guzel geliyor gitmedigim halde inanilmaz isindim sanki memleketim gibi.bide ne zaman sakalli sukullu seksi bir bey gorsem antepli cikiyor arkadas (gizlinot: burak ozcivit bas ornegi ;)))) )
5.
güney doğu anadolu bölgesinde yer alan, türkiye'nin en kalabalık sekizinci şehri. (gizlinot: vikipedi)
sadece bir kez ve bir haftalığına gittim ancak son olmayacak benim için. o kadar hayıflandım ki ben buradayken. 'neden burada yaşamıyorum?, burada çok mutlu olurdum ben' diye diye gezdim bütün şehri.
çok ama çok güzel bir mekan olan, ısrarla her akşam gidip oturduğumuz tahmis kahvesi'nde içtiğimiz zahter çayı, taze antep fıstığı, imam çağdaş'ın lahmacun ve kebabı, halil usta'nın küşlemesi, koçak'ın baklavası, aşina'nın yöresel yemekleri, özellikle gavurdağı salatası muhteşemdi. yemek konusunda çıtamız öyle yükseğe çıktı ki geri nasıl iner bilmem.
bakırcılar çarşısını gezmek, buradan alışveriş yapmak, almacı pazarı ve çeşit çeşit ürünleri, gaziantep kalesini, bey mahallesini görmek, mağara kafesinde oturmak çok keyifliydi.
zeugma mozaik müzesi'nde ise bildiğiniz ağlamak istedim. bu kadar güzel olmamalıydı, nasıl hayallerimin kat kat üstünde olabilirdi? içimden sürekli 'beni buradan almayın, ömrümü bu mozaiklere bakarak geçirebilirim ben' dedim durdum. o kadar uzun kaldık, o kadar inceledik ki görevlilerden birkaçı 'tarihçiler geldiğinde çıkamıyor zaten bu müzeden' dedi ki tarihçi değiliz ikimiz de. müze konusunda türkiye'nin yüz akı, herkesin görmesini isterim.
suriyelilerden sonra nasıldır bilemiyorum ama öncesinde muhteşem bir şehirdi. tekrar görüşeceğiz antep.
6.
istanbul'da doğmuş, büyümüş biri olarak 2016 ve 2017 yıllarında ilki keyif, diğer ikisi iş amacıyla olmak üzere 3 kere ziyaret etme fırsatı bulduğum ve sanıyorum ki hep güzel hatırlayacağım şehir.
öyle büyük, kalabalık şehirden kaçtım ve huzuru buldum anları yaşatmıyor insana. çünkü kendisi de oldukça kalabalık ve hareketli. ama insanından mıdır havasından mıdır bilemiyorum garip bir huzur veriyor bana burası. çarşılarında dolanırken esnafın ikram ettiği antep fıstıklarıyla, lokumlarıyla doyup imam çağdaşa yerim kalmayacak paniği yaşatsa da günün sonunda her zaman o patlıcan kebabına, o fındık lahmacuna ve gavurdağı salatasına yer bulunur. ve her ne kadar tadına bayılmasam da antep ruhu beni çoktan ele geçirmiş olduğu için otele dönüş öncesi tahmis kahvesine uğrayıp o menengiç kahvesini içmek farz olmuştur.
bu şehrin beni üzen tek yanı hayvanat bahçesi. o camın ardındaki maymunların üzgün, sinirli hallerine tanıklık etmektense zeugma müzesi gezilmeli uzun uzun.
son olarak gitmeyi düşünenlere önerim baklavayı imam çağdaş veya başka bir yerde değil de koçak baklava'dan yemeleri. benim için bir de fıstıklı dolama sipariş etmeyi unutmayın. afiyet olsun.
7.
tozdan burnumu kanatan şehir.
8.
Anne tarafımın yaklaşık 40 yıldır orda yaşaması sebebi ile çocukluğumun bir kısmını ve zaman zaman tatillerimi orda geçirdim. Şimdi hala ailemden de öte anneannemi ziyarete hala giderim her gittiğimde de muhakkak gezerim artık çocukluktan beri gide gele öğrendim her yerini. Çok da seviyorum bu şehri ve gelecekte de orda yaşamak istiyorum erkek arkadaşımla evlenirsek de orda yaşama karsrı aldık biz ikimizin de ailesine eşite mesafede ve ikimizin de bildiği bi şehir. Adı bile geçince memleketim gibi gözlerimi parlatır.