2.
anadolu lisesinde 7 yıl okumuş efsanevi nesil geyiğinin üyelerindenim. ilk öğremeye başladığımda çok zorlanmıştım. sınıfın tembeliydim :) sonra tamamen yanlış ve zorlama bir kararla yabancı dil bölümü seçtim. ordan da mütercim tercümanlık okudum. aynı zamanda ingilizce öğretmenliği sertifikası da aldım. zaman zaman gerek işyerinde gerekse çeşitli ortamlarda bana da sorarlar nasıl öğrenebiliriz diye. bence dil öğrenmek hakikaten zor. o zamanlar (11 yaşında başladım anadolu lisesine) öğrenmeseydim şuan hiç öğrenemezdim sanırım. bazen düşünüyorum da hakikaten nasıl konuşup yazabiliyorum yahu :) ya da soruyorlar bu neden böyle de şöyle değil diye. içimden öyle demek geliyor kulaga da cok dogru gelmiyor mu zaten? diyiveriyorum. içselleştirmişim çünkü artık onu. bir cümle kurarken acaba hangi kelime önce gelecek acaba a mi the mı olacak, geniş zaman mı kullansam şimdiki zaman mı diye düşünmüyorum.
ingilizce öğrenirken karşınıza çıkacak olan bence en büyük engel insanlar. ben dahi hala ortamda benden başka ingilizce bilen bir türk varsa hafif bir kasılma yaşıyorum. çünkü insanımız sagolsun kusur bulmada hiç gecikmez. 2 gram ingilizce bilen dahi bir şeyi yanlış telafüz etsen güler, imalı bakış atar. bunlara hiç ama hiç aldırmamaya çalışın. düzgün konuşmak zorunda değilsiniz. anadilimizi bile düzgün konuşmuyoruz. bir tabir vardır kafa göz yara yara konuşun çekinmeyin derler. aynen öyle. fakat sonra zorlandıgınız kısımları bakın. neden zorlandınız. o kısımda dilbilgisi eksiginiz mi yoksa kelime eksiginiz mi var? örneğin polonyalı bir arkadaşım vardı. telafüzü rezaletti ama ingilizce bilgisi harıkaydı. bildiği kelimeler, kullandıgı cümle yapıları bana taş çıkarırdı. bu insan ingilizce dilinde iletişim kurabiliyor mu? evet, pek ala. o zaman kimseye laf demek, telafuzuyla dalga geçmek düşmez. bu kız eger turk olsaydı ve turkıyede yaşıyor olsaydı belki bu kadar bile geliştiremeyecekti kendini çünkü sürekli arkadaşları, etrafındakiler dalga geçecekti telafuzuyla.
bi de bunun tam tersi bir olay var. telafuzu muhteşem ama dilbilgisi kötü insan. bak bu da ortamlarda kendini epey kotarır. bozuk cumle kurar hep aynı kelimeleri kullanır ama telafuzdan o kısma odaklanamazsın cok ve ne guzel ingilizce konuşuyor dersin. yani demem o ki insanlar bana güler, bu nasıl telafuz ediliyordu diye kendinizi kasıp, kendi kendizi ingilizceye küstürmeyin. herkesin kendi ingilizcesi kendisine. unutmayın uluslararası dil İngilizce değil; broken english'tir. kendinizden bir amerikalı bir ingiliz gibi ingilizce konuşmayı bekleyip kendinizi yetersiz, ingilizceye kafası basmayan insan olarak görmeyin.
ay ingilizce benim belam ya bir türlü öğrenemiyorum kafasından da çıkın. neticede bir iletişim aracı bir ders değil. yoga kursuna, biçki dikiş kursuna nasıl gidiyorsanız ingilizce kurslarına da öyle gidin.
ingilizce dizi izleyin. altyazılı izleyin hiç farketmez. duyarak zihninize dilin ahengini bilinçsizce alıyorsunuz. altyazılı izlemek bir işe yaramaz demek buyuk hata. bir süre sonra bazı kelimeleri cümlelerin içinden duyabildiğinizi farkedebildiğinizi göreceksiniz. evet çok sıkıcı ama hergün 10 dakika bile olsa yabancı kanalları izleyin. konusu hiç farketmez. boş boş anlamadan bakın. yine bir süre sonra kelimeleri ayırabildiğinizi göreceksiniz. bakın hala anlamaktan bahsetmedim. diyorum ya kendinize yüklenmeyin. hiçbir şey anlamıyorum diye mızıklanmayın. anlama zaten boşver ilk etapta kimse anlamanı beklemiyor. ilk zamanlar hiçbir şey anlamazsın. sonra bikaç kelimeyi net duyabildiğini görürsün. sonra o kelimeyi ekrandaki kişi ne yaparken kullanıyor bunu görürsün.... 10 tane vlog mu izliyorsun. 1 tanesini ingilizce vlog izle... bu böyle böyle gider...
bir de şöyle bir yanılgı var. ben dilbilgisinden bıktım hep aynı şeyler. konuşma öğretsinler bana düşüncesi. evet hep aynı şeyler çünkü demek ki sen o hep aynı şeyi hala öğrenememişsin. dilbilgisini tamamlamadan düzgün cümle kuramazsın arkadaşım. yarın mı gideceksin gidiyor musun gittin mi bunu ifade edemezsin. oysa ki sadece I ve go kelimelerini kullanacaksın ama işte söyleyemiyorsun. sen bir dilbilgisini bitir, çalış konuşmaya geçince yine kafa göz yar. konuştukça hatalarını kendin görmeye başlayacaksın zaten ha bunun dilbilgisi böyle olmalıymış ya dersin bi dahaki sefere düzgününü kurarsın cümlenin.konuşurken komplike düşünmeyin uzun cümleler kurmaya çalışmayın. en özet en basit nasıl anlatırım. ilk adım bu şekilde konuşmak olmalı. yoksa cümleye girer çıkamazsın. Malesef ülkemizde dil öğretimi çok kötü. hali hazırdaki bazı ingilizce öretmenleri de bu eğitimden gelme. ingilizce konuşamayan ingilizce öğretmenleri var. bu onların suçu demiyorum. (mesleklerine ve kendilerine yatırım yapıp kendilerini geliştirmemeleri ayrı konu) müfredat dahilinde ders anlatmak zorundalar. balık baştan kokuyor yani. ayrıca etrafta bir sürü dil kursu var malesef çok çok azı dil öğretmekte başarılı. dil kursu seçerken iyi araştırma yapmak ve paradan kaçınmamak lazım. bunca yıllık dil bölümü öğrencisiyim metres gibi para yiyor şu dil olayı onu söyleyebilirim. yurtdışı olanaklarını değerlendirmeye çalışın, olmuyor mu şehrinizdeki erasmus öğrencileriyle tanışın, o da mı olmuyor internet ne güne duruyor? youtube, instagram, facebook, twitter daha bi ton mecrada yorumlar yazın yorumlaşın. ebayden amazondan bir şey almaya çalışın ödeme sayfasında ayrılın :) sevdiğiniz ürünlerin kullanım bilgilerini okuyun. örneğin ben almanyadayken rossmannlarda gezip ürün arkası okuya okuya almancamı geliştirmiştim. hem sevdiğim bir şey hem çzömeye çalışıyorum şu kreme bayıldım ama acaba cilt tipime uygun mu ne yazıyo burda şu kelime meydi ya diye diye bir süre sonra baktım okuyup anlıyorum ürün üstü yazılarını.
ve en önemli püf nokta ise çalışmak çalışmak çalışmak bol bol tekrar etmek. dil çok nankördür. unutulmaya çok meyillidir ve bireysel çaba gerektirir. kursa gittim ödemi yaptım işte bitti gitti değil ne yazık ki ödevini yaptıysan bir ödevlik kadar daha bireysel çalışmak gerekiyor.
amma da yazdım. şimdilik aklıma gelenler böyle. dahası gelirse editlerim.