yeni
popüler
    sorular içinde ara
    yeni soru sor
    son sorular
    son cevaplar
    kategoriler
    • süslü
    • moda alışveriş
    • kuaför & güzellik merkezi
    • sağlık
    • spor
    • gönül işleri
    • aile arkadaş ilişkileri
    • cinsellik
    • eğitim & kariyer
    • seyahat
    • pet
    • sanat
    • bürokrasi
    • diğer
    girdi yaz
    medya ekle
    • linki kopyala
    • şikayet et
    • girdiler (38)
    • medya (0)

    1. işsizken "olsun da nasıl olursa olsun" diyorken, iş bulunca da "sabah git akşam gel, hep böyle mi olacak ?" Dedirten illet.

    Sabahın köründe sıcacık yataktan çıkıp yollara düşersiniz.

    Kronikleşen bi baş ağrısı, sürekli kızaran ve sulanan gözler, dağılmış makyaj...

    Hep yorgun hissedersiniz.

    Asosyalleşirsiniz.

    Artık paranız vardır ama onu harcamaya hevesiniz kalmamıştır.

    Iş yerinde yaşanan entrikalara, kumpaslara, öldürücü bakışlara girmiyorum bile.

    Orda asla kendiniz olamazsınız.

    Gerçek kimliğinizi dışarda bırakıp, en sahte gülümsemenizle içeri girip "Günaydın"dersiniz.

    Güle güle gerçek ben, iş çıkışı tekrar görüşmek üzere.

    19 kasım 2015 22:36 19 kasım 2015 22:39

    2. para kazanmak için zamanımızı sattığımız (!) oluşum;

    zamanla, insanları tanımayı, onları idare etmeyi, geçinmeyi öğretiyor insana.

    ve bir o kadar da yoruyor, hırpalıyor ki..

    19 kasım 2015 22:54

    3. yaklaşık on senedir içinde bulunduğum illet!

    çocukken kendi paramı kazanıp istediğimi yapma hevesim vardı.gel görki kazın ayağı öyle değil.okulu bitirip düzenli işe girdiğinde çarkın bir dişlisi oluyorsun.hayatın kısır döngüye giriyor.(gizlinot: hobiler vs ile bunu renklendirmek elinde elbet )

    işe gidip gelinecek saatler belli, belki servis var kaçırmamalısın, raporlar, planlar, toplantılar, çatışmalar, operasyonel problemler vs vs hemen hepsi benzer işler.

    iş hayatında mühim olan birkaç unsur var bana göre:

    1.sevdiğin işi yapmak ya da yaptığın işi sevmek

    2.hakettiğin kadar kazanmak

    3.iyi bir yönetici ile çalışmak

    4.anlaşabildiğin iş arkadaşlarının olması

    misal ben sıraladığım unsurlardan sadece dördüncüden o da kısmen memnunum.yöneticim ot kafalı, maaşım olması gereken seviyede değil, işimden nefret ediyorum.ama neden hala burdayım o da benim garantici, tırsık kişiliğimin sonucu.

    edit: 4.madde için kısmen dedikten sonra berbat bir hal almıştı. diğerleri de iyileşmedi. yıllar süren arayışlarım sonunda gelen bir teklifi kabul ederek bu cehennemi terk ediyorum. her şey çok güzel olacak! umuyorum...

    20 kasım 2015 09:39 28 şubat 2023 17:45


    4. keşke hayatta kalmak için çalışmak zorunda olmasak.. çalışma hayatında memnun bnce çok az bi kitle var. kim istemezki sabah alarm çalmadan kendi istediğiyle uyanmak, deniz kenarında biraz yürüyüş yaptıktan sonra gönlünce kahvaltı hazırlayıp sevdiceğinle sohbet ederek kahvaltı yapmak, para sorunu olmasa ne olurdu.. hep meşhur balıkçı hikayesini kendime örnek almaya çalıştım ama bir türlü hayata geçiremedim..

    İşte o balıkçı...

    Bir Meksika sahil kasabasına yolu düşen Amerikalı iş adamı, kıyıya yanaşan kayıktaki balıkçıyla konuşur.

    Kayığın içinde, henüz tutulmuş birkaç ton balığı bulunmaktadır.

    Amerikalı iş adamı balıkların iriliğinden dolayı balıkçıyı över ve bu birkaç balığı ne kadar zamanda yakaladığını sorar.

    Balıkçı, “Fazla sürmedi, senyör” der.

    Amerikalı hayretle sorar: “Öyleyse neden daha fazla denizde kalıp da daha çok balık tutmadın?”

    “Bu kadarı bugünlük aileme yeter.”

    “Peki”, der Amerikalı iş adamı.

    “Geri kalan zamanın nasıl dolduruyorsun?”

    “Sabahları geç kalkıyorum. Sonra birkaç balık tutuyorum. Sonra çocuklarla oynuyorum. Öğleden sonra eşimle biraz şekerleme yapıyorum. Akşamları da kasabaya iniyorum; Amigolarla birşeyler içip gitar çalıyoruz. Böylece hayatı dolu dolu yaşıyoruz, senyör.”

    Amerikalı iş adamı bu hayatı son derece sevimsiz bulur.

    “Ben Harvard mezunuyum, sana yardımım dokunabilir” der.

    “Herşeyden önce, daha fazla balık tutmalısın.”

    Balıkçı hayretle sorar: “Niçin senyör?”

    “Artan balıkları satar, daha çok kazanırsın.”

    “Sonra senyör?”

    “Zamanla kendine daha büyük bir tekne alırsın.”

    “Sonra senyör?”

    “Daha büyük tekneyle daha çok balık tutar, daha çok kazanırsın.”

    “Sonra senyör?”

    “Daha başka tekneler alır, bir filo kurarsın.”

    “Sonra senyör?”

    “Sonra balıkları işlemek için kendin konserve tesisleri kurarsın. Böylece kârın önemli bir kısmını başkalarına kaptırmamış olursun.”

    “Sonra senyör?”

    “Tabii, bütün bu işleri böyle küçük bir sahil kasabasında yürütemezsin. bu arada Los Angeles veya New York gibi büyük bir dünya kentine taşınmış olursun.”

    “Sonra senyör?”

    “Yeteri kadar büyüyünce halka açılır, hisse senetlerini satarsın. Büyük zengin olursun. Milyonlarca doların olur.”

    “Sonra senyör?

    “Bu kadar paran olduktan sonra çalışmana gerek kalmaz. Emekliye ayrılır, bir sahil kasabasında kafanı dinlersin. Sabah geç saatlere kadar uyursun. Biraz balık tutar, çocuklarla oynar, öğlenleri de şekerleme yaparsın. Akşamları ise amigolarınla bir şeyler içip gitar çalarsın.”

    “Şu an bunları yapıyorum zaten senyör!..”

    20 kasım 2015 12:07

    5. ben iş hayatına görece geç başladım. üniversite bittikten sonra Almanya'ya yuksek lisans yapmaya gittim. O dönem bütün yakın arkadaşlarım işe başlamıştı. İş hayatından yakınıp dururlardı ben de öğrencilikten. Onlara özenirdim ne güzel kendi paralarını kazanıyolar diye. Tatillerde Türkiye2ye geldiğimde cumratesi çalışan arkadaşlar işten izin alamadım ben gelemiycem canım derlerdi ve sinir olurdum. Ben ta nerden gelmişim ne var 1 gun izin alamıyor mu ustelik cumrtesi derdim. Sonra tabi anlayacaktım işten izin almanın ne kadar zor oldugunu. Sonra mezun oldum ben de bi işe girdim. İlk girdiğim iş hakikaten saftirik olduğumdan dolayı tam bir aş adı altında emek sömürüsü yeriydi. Sigortam asgari ücret üzerinden yatıyordu ve iş akdi diye bir şey oldugunu 2. işimde öğrendim. Başlarda neyinden şikayet ediyor ya bu millet mis gibi sabah geliyorsun akşam çıkıyorsun. tüm gün çay kahve pıt pıtı pc başında işini yapıyorsun. para da kazanıyorsun. çünkü o başlangıç maaşları bana çok görünürdü öğrencilikten sonra. ödev yok, sunum hazırlamak yok, sınav yok çok sevdim ben çalışmayı ohhh derdim. ve öğrenciliği hiç özlemezdim.

    bir kere çalışma saatleri çok uzun ki şuan 3. işimdeyim ve hep 9-17:30 çalıştım. bu süre zarfının kaç saatinde verimli şekilde çalışılıyor? bence toplasan 4 saat. geri kalan süre tamamen verimsiz geçen seni orada zorla tuttukları üstü açık hapishane durumu. İstanbul gibi büyük ve trafiği bol şehirlerde hele ki işin evine uzaksa eve varma (6:30 ya da 7'de biten mesaileri de göz onunde bulundurursak) saatin ortalama 20:00. Bu saatten sonra ne yapabilirsin? İlk dönemlerde yine de öğrencilikten kalma alışkanlıklara, haftaiçi takılmalara, sabaha kadar dizi izlemelere insan devam ediyor. Sonra bedenin bu tempoyu kaldıramıyor. ve zaten takılacak arkadaş sayısı da bir hayli azalıyor. Eve gel yemek hazırla ya da ye, toparla, iki pc bi tv bak biraz kitap karıştır yat zıbar. Dedim ya ilk dönemler fena gelmedi bana. Ama daha önümde nerden baksan 25-30 yıl var. 30 yıl çekilecek çile değil gibi. Bazen de of herkes çalışıyor bir sen değilsin söylenip durma şükret bu devran böyle diyip kendime kızıyorum.

    geçen bir yazı gördüm evlilik cinselliği bitiriyor mu diye. cinselliği ya da aşkı evlilik değiş iş hayatı bitiriyor. düşünsenize üniversitedeyken biraz da tabi toylukla ne büyük aşklar, tutkular yaşardık. tüm zamanlar sizin ve sevgilinizindi. aşkı, dostluğu, hayatı doya doya yaşamaya vakit kalmıyor.

    çok şükür ki şimdiye kadar yukarıda sayılan iş hayatı entrikaları, mobbing, ego tatminler gibi kötü tecrübeler yaşamadım. çalıştıgım yerlerdeki insanlar insandı. Benim iş hayatında en nefret ettiğim insan tipi kraldan çok kralcı tiplerdir. Şirketine sonsuz sadakatle bağlı, şirketin ödeyeceği bir şeyin dahi sineğin yağını çıkarmak mantıgıyla etrafındakilere zulmedenler. Kurumsal şirkettesin. Sen mi zengin edeceksin burayı? Sanane? Senin gibi milyon tanesi geçti buradan ve geçmeye de devam edecek. Zaten mesaiye kalmışsın. Hayatından çalıyorlar. Bir de ay çok pahalı olmasın şirketimize diyip ucuz yemek söylemek nasıl bir mantıktır?

    Bizim ve ailelerimizin verdiği onca yıllık emek her ay ay sonunu beklemekle geçerken isterse feriştahı olsun hiçbir şirketi sevmem, sadakat beslemem. Bilgim ve becerimle emek veriyorum. Karşılığında da para alıyorum. Bu kadar.

    İş hayatına yeni başlayan arkadaşlara da nacizhane önerim mobbinge asla göz yummayın. Şirketin size ihtiyacı filan yok. Etraf işsiz kaynıyor. Bir o kadar da iş. Şirketler için kendinizden ödün vermeyin. Göze giricem, zam alıcam, yukselicem gazlarına gelip gereğinden fazla çalışmayın. Verirler asortik bir ünvan, maaşın aynı kalır fazladan da sorumluluk yüklerler. Çünkü insanlar sıfatlara bayılır. Şirketler bunu çok iyi biliyor.

    Çok da paranoyak olmayın tabi :) Ben en iyi 2 arkadaşımı iş hayatında edindim. Ya da hayatının aşkını iş hayatında bulanlar da var :)

    24 kasım 2015 15:43

    6. şanslı azınlıktanım, işimi gerçekten çok seviyorum ancak çevir kazı yanmasıncılardan bıktım, nabza göre şerbetçilerden usandım, kendini zeki, kalanları aptal görüp her ortamda farklı oynayanlardan bezdim.

    insanların yalakalık yaparak kendini soktuğu durum iş hayatındaki kanayan yaram zaten.

    dürüstlük ne az bulunan bir vasıf.

    15 şubat 2016 14:43

    7. Okulu bitirmemle tanıştığım yorucu ve acımasız dünyadır.

    11 eylül 2016 01:50


    8. 23 yaşında olup 30 yaşında gösterme sebebim olur kendileri.

    7 temmuz 2017 14:41

    9. (bkz: modern zaman köleliliği )

    7 temmuz 2017 14:59

    10. iş hayatıyla ilgili isyanımı aylar önce (no:402949) nolu girdimde yazmıştım, hala aynı fikirdeyim

    7 temmuz 2017 15:32