1. "bu kozmetik mağazası benim dayımgile ait aslında." şeklinde kasım kasım kasılanların dahil olduğu çalışanlardır. müşteriyle cidden iyi bir şekilde ilgilenen, güleryüzlü, hizmet ve satış aşkıyla yanıp tutuşan, dürüst satış temsilcileri değil; o hepimizin sinir olduğu ayın karanlık yüzünden bahsedeceğim biraz.
kapıdan içeri girdiğin anda, bu bahsettiğim kibirli çalışan kişisi seni şöyle baştan aşağı taramadan geçirir. terminatör 2'deki terminatör amcanın kendine uygun kıyafet ararken karşısına çıkan tüm adayları analiz etmesi gibi hayal ediyorum ben bu anı. sanki kibirli çalışanımızın gözünün gördükleri, direkt kırmızı bir bilgisayar ekranı şeklinde. önce ayakkabılarıma bakıyor, ekranda ayakkabıdan çıkan dijital bilgiler ve sayısal veriler "ayakkabısını mahalle pazarından almış, en fazla 50 tl vermiş" bilgisini düşüyor ekrana. pantolona bakıyor, "outlet malı, 30 tl" diye bilgi veren bir ok çıkıyor pantolondan. kazağa bakıyor "annesinden kalma", çantaya bakıyor "arkadaşı hediye etmiş", yüzümdeki makyaja bakıyor "fılormarla goldınrozz". bilgisayar ekranının tepesinde "tehlike, fakir bu!!!! tehlike, fakir müşteri!!" uyarısı bağırmaya başlıyor. analiz raporu: "fakir müşteriyi görmezden gel, ilgilenme, o sanki orada yokmuş gibi davr..." şeklinde sonuçlanacakken...
...Bense gayet masum, gayet kendi halinde "aa bu ne güzel renkmiş" diye nars'lara, ysl'lere, diğer pahalı ürünlere uzanmak üzereyim.
bir anda çalışan bana doğru koşmaya başlıyor yavaş çekimde. suratında son hızla giden bir arabanın açık camından dışarı kafasını çıkarmış da yüzü rüzgardan dağılmış gibi bir "hayııııııııııı..." ifadesi. ben cüzzamlı bir hasta gibiyim ve o mücevherimsi ürünlere asla dokunmamalıyım, ürünleri kesinlikle kirletmemeliyim.
kafamı kaldırdığım anda azrail gibi bekliyor başımda. "yardımcıolablirmiim" diye yarım ağız soru soruyor. "tabii bu ürünün..." diyemeden "90 te le" diye fiyatını yapıştırıyor suratıma. adeta bir tokat bu. gözlerinde de bir "defol mağazamızdan, al(a)mayacaksın işte, ne oyalıyorsun" bakışı.
bense alt tarafı bir ruja "90 te le" vermeyi ciddi ciddi düşünebilenlerden değilim artık. bir zamanlar öyleydim. yurtdışına giden arkadaşıma verdiğim siparişler, tam bir maaş tutmuştu bundan 2 sene önce. çok nadir yapıyorum böyle büyük masraflar. artık güzelliğin bakan gözde olduğunu, sadece yüreği iyilik ve güzellikle yıkanmışların karşısındakini güzel gördüğaksjdbhgakhgşk yok lan fakirim artık. (gizlinot: swh)
ama yine de ne kırıyorsun ki kalbimi sayın "kozmetik mağazalarındaki kibirli çalışan"? ben de nars süremez miyim, ben de ysl şeedemez miyim? çok mu güzel nars? baldan daha mı tatlı? bir gün ben de sürücem. (acındırık sezercik ifadesi)
Yine de kızıyorum kardeşim. yani mağazanın sahibiysen, "buralar böyle bostandı da dedemgiller yıllar önce arsasını alıp kozmetik mağazası yapmış" diyorsan, mac rujlarını bol bol alıp kıçına kaş göz çizecek kadar zenginsen anlarım ama 3 kuruşa çalışıyorsun işte. kesinlikle kazandığın maaşı, verdiğin emeği küçümsemiyorum ama benim gibi bir insansın. ne bu üstten bakmalar, adam(kadın) yerine koymamalar? müşteri adayıyım, belki bir ürün beğenicem? "sana satacağım ysl maskarasından gelecek 3 kuruşa tenezzül etmem ben" tavrından hiç hoşnut değilim, bilesin.
son Not: ya arkadaşlar, cidden mac mağazasına her girdiğimde bir şekilde benim alıcı olmadığımı anlıyor bu mac çalışanları. her seferinde aynanın önünde bir kıza makyaj yapıyorlar, ben ne kadar uzun süre oyalanırsam oyalanayım dükkanda, hiç bana ruj bile denetmediler. bunun bir formülü varsa rica ediyorum söyleyin, çok mağdur bu kardeşiniz.