1. bu başlığı ukte olarak gördüğümde doldurmayı planlamıştım ama yeterli güzellikte entry girecek ortamda olmadığımdan sonraya erteledim ve benden önce doldurulmuş, iyi de olmuş. buket uzuner'e bayılmam hatta kimi zaman çok içi boş hikayeleri doldurma hevesi olan bir kalem olduğunu düşünürüm ama bu kitap yaklaşık 10 yıldır benim kaçışımdır. 2 ayrı zeminde ilerleyen hikayelerden biri kuzguncuk'un retro havasında beraber büyüyen, birbirine aşık olan 3 çocuğun diğeri ise kimi zaman kendi içindeki kimi zaman da ülkesindeki iç savaşın ortasında kalmış hassas bir adamın hikayesi. aras, tuna ve ada. bu isimler günümüzdeki popülaritesini bu karakterlerden almış olsalardı keşke.
-spoiler
bu kitapta öyle bi' şey var ki ne zaman elime alsam kendimi o dramatik aşk üçgeninin içinde buluyorum. tuna bu hikayede aras ve ada'nın aşkının uzak-yakın tanığıyken ben de bir anda sadece bir okuyucu olarak bile olsa o üçünün yaşadıklarının tanığı oluyorum. tuna'nın ada'yla ilk karşılaşma anında heyecanlanıp ortalığa dökülüp bir anda mabel aramaya başlıyorum, beraber geçirdikleri okul sonrası vakitlerde kalkıp baylan'a gidip kup griye söyleyesim geliyor. sonra ada'yla aras'ın ilk sevişmelerinde o çalılıkların arasında bir yerlerde ben de varım sanki, terbiyesizce o özel anlarının sırdaşı oluyorum tuna gibi.
-spoiler
belki gelişme döneminde okuyup bana romantik bir ruh aşılayan ilk kitap olduğundan ya da belki benim abartılı obsesifliğimden. ama ne olursa olsun canınız sıkkınsa, içiniz daralıyor hem keyiflenmek ama bi yandan da bağıra bağıra ağlamak istiyorsanız kapın okuyun bu kitabı derim. benim sık girdiğim bir ruh hali olduğundan halihazırda bağışıklık kazandım ama çaresizce ne yapsam diyenlere tavsiyemdir.
çokça nostaljik, içinde bi taraflarınıza dokunacak tatlı şeyler barındıran, inceden can da yakan bir roman.