10.
itiraf etmeliyim ki kendisini ekşi sözlükteki linç esnasında tanıdım.
tüm samimiyetimle yazmam gerekiyor bunu. ilgili başlığı okuduğum günlerde türk makyaj guruları olduğunu bile bilmiyordum, dolayısıyla hiçbirini de takip etmiyordum. videoyu -sadece altı çizilen kısmı- izledim ve "püfft" deyip kapattım. ekşi'deki yorumların acımasızlığını okudum; dediğim gibi videonun ne geri kalanını ne de onun diğer videolarını izlememenin verdiği yüzeysellikle, bu lincin saçmalığını göremedim. gidip kötü yorumlar yazmadım kesinlikle ama londradabirtürkkızı'na destek de olmadım.
az önce son videosunu izledim, üzerinden 2 yıl geçmiş olmasına rağmen hala canının acıdığını gördüm. cyber bullying'in (sanal zorbalık) en kötülerinden birini yaşattılar kendisine; üstelik sadece samimi olduğu ve izleyicilerine hamileliğine dair tüm heyecanını hissettiği şiddette yansıttığı için.
sanal zorbalığın ne kadar acımasız ve zalim olduğunu, o talihsiz lotoyu tutturmadan anlamak güç. sadece şans meselesi. bu lotonun size ya da bana çıkma olasılığı da var hala. burada yazdığımız bir metin, facebook üzerinde paylaştığımız bir fotoğrafımız, youtube'a bizden habersiz konmuş bir videomuz... fark etmez. insanların büyük bir kısmı asla videonun, fotoğrafın ya da metnin arkasındaki ile ilgilenmez. facebook'ta arkadaşınız paylaşmış diye görüp beğenerek paylaştığınız bir fotomontajın ya da o cemal süreyya'ya ait olduğu iddia edilen şiirin gerçekten de doğru olup olmadığını kaçımız araştırıyoruz ki?
üstelik yapılan alaylar ve hakaretlerin insanları intihara sürüklediği bir dünyada yaşıyoruz. çok azı bu zorbalıktan güçlü bir şekilde çıkabiliyor ( (gbkz: Lizzie Velásquez) gibi). londradabirtürkkızı'nın talihsizliği, sosyal medyada (gbkz: kezban) ile başlayan "türk kızına duyulan nefret akımı"na yakalanmasıydı. (bundan kadınlar kulübü bile nasibini aldı, süslü olarak bizim de almamız yakındır)
Ne yazık ki bu zorbalığı yapanların çoğu, empatiden yoksun, kompleksli, sığ kişiler. (yazar: moderator) den öğrendiğim kadarıyla buraya bile dadanıyorlar. yukarıdaki "başlık ara" kısmına "kezbanlar" yazıp beklediğinizde beliren başlık da bunun kanıtı. burada sözlükte kozmetiğe dair bir şeyler paylaşıyoruz ve bu paylaşımı kendince gereksiz ve saçma bulan insanlar gelip bize bile küfür edebiliyor.
tuhaf gerçekten. bazıları sırf eğlenmek için, sırf gününü doldurmak için tanımadığı, hayatına dair en ufak ayrıntıyı bilmediği bir insanı aşağılayarak, dalga geçerek, hakaret ederek haz alıyor. karşı tarafı ezdiğini düşünüyor, böylelikle egosunu şişiriyor. düşünebiliyor musunuz, sırf bir insanı küçük görerek hayatlarındaki başarısızlıkları, yetersizlikleri silip bununla tatmin duygusu yaşayabilen insanlar var. (Bu son cümlede sadece internet zorbalarına değil, bize de taş atıyorum. kilosu, boyu, burnunun şekli, dini ve dili, rengi ve cinsiyeti yüzünden birini aşağı görüyorsanız, siz de bu insanlar grubundasınız.)
Konudan uzaklaşmadan, ben kendi adıma çıkardığım dersi dile getireyim. londradabirtürkkızı'na destek olma gücüm varken onun yanında olamadığım ve sessiz kaldığım için üzülüyorum. biz, kadınlar, öncelikle birbirimizi desteklememiz gerekiyor. sosyal medyada kenetlenmemiz gerekiyor. erkeklere yaranma uğruna başka kadınlar hakkında "kezban yaaea" gibi tanımlamalar kullanan kadınları uyarmamız gerekiyor. ve son olarak, işin aslını öğrenmeden kimse hakkında laf etmememiz gerekiyor. (bence)
dünya emekçi kadınlar gününe uygun bir yazı oldu sanırım, kutlu olsun.