9.
enteresan bir konu benim gönlümde açıkcası. tam olarak ne düşüneceğimi, ne tarafta duracağımı bilemem.
bir şeyi "takıntı" haline getirmek, o "şey" ne olursa olursun sıkıntılı bir durum zaten. bugün, herkesin sosyal medyada var olmasından faydalanan markalar reklamlarını adeta her kanaldan üstümüze kusuyorlar. bunu tek bir amaç için yapıyorlar; daha çok satmak. hal böyle olunca ve satın alınacak ürün çeşitliliği hayallerimizdeki sınırlarını aşınca, markalar da bizlerin zayıf noktalarını bulup, vuruyorlar.
geçen gün iş yerinden biriyle sohbet ederken, konu 1 yaşındaki oğluna geldi ve şunu söyledi: "evladın olduğu için, her şeyin en iyisi, en kalitelisi olsun iç güdüsüyle öyle bir alıyorsun ki, bunun sonunun olmadığını farketmem baya zamanımı aldı gizmo". bu acı itiraf sonrası, evet, neyin daha iyisi yok ki?
hedef kitleler çocuk ve kadın oluyor genelde. çünkü zayıf noktalar. bir dondurma reklamı sana adeta seks hazzı vadediyor. şampuan reklamında saçların öyle dalgalandığında sana yine restaurantta herkesin dikkatini çekme vaadi var.
konu maalesef burada kapanmıyor. gerçek dünyada durum çok acı. yanındaki, berindeki daha iyisine sahip olunca sen de istiyorsun. istersin. kız botlarım demiyor mesela, ugglarım diyor. o bmw kullansın, amaan benim ayağım yerden kesilsin yeter zaten demiyorsun. maalesef gelir düzeyleri alım gücümüzü, dolayısıyla sosyal sınıfarı belirliyor. onaylamıyorum ama öyle. herkes daha iyi yaşamak istiyor.
bir de şu var; kaliteli olan ucuza alınamıyor maalesef. ama demek istediğim salt logoya göre almak isterimcilik değil, oemden bahsetmiyorum çünkü. bizim fabrikada bir sürü farklı markada üretim yapılıyor. kalitesel anlamda bi fark yok ancak piyasa algısı o kadar farklı ki (iç piyasada da bir kaç tane temsil marka var), biçilen satış fiyatları da farklı oluyor haliyle. maliyetler ne kadar aynıysa ve tek fark logo da olsa bunun önüne geçemiyorsunuz.
bu bluzun yüzde kaçı pamuk, pantolonun dikişleri düzgün mü, bu cihazın satış sonrası servis hizmetinde sorun yaşar mıyım, ya da göz çevreme süreceğim bunu, içeriği ne ola ki diye konuya girdiğimizde ise zaten belirli olan bütçemiz dahilindeki markaları almak durumunda kalıyoruz.
önemli olan salt reklama ya da logoya kanıp "marka sahibi olmak" olmamalı. kayıtsız kalmak gerekiyor markaların bu oyunlarına. yoksa ihtiyacımız olandan fazlasını almak için köle gibi çalışmalarımız ve kredi kartı borçlarımız son bulmayacak.