5.
Bir kenara ittiler beni; işimiz acele, seni bekleyemeyiz dediler. Oysa yıllarca
beklemişlerdi beni; acele ettikleri söylenemezdi.Bu kötü hayatı sanki doğmadan önce de
yaşamıştım; kendime yakıştırdığım yaşantıları doğmadan önce de okumuştum. Kötülüklerimin bile
kendime, öz varlığıma ait olduğuna inanmıyordum.
Belki yüzyıllardır, yüz binlerce insan böyle
kasvetli bir tabiatın ortasında, gizli mezheplerden tehdit mektupları alıyordu. Geçmişimi pek iyi
bilemiyordum, bu insanları belli belirsiz hayal edebiliyordum; fakat, bir noktayı çok iyi biliyordum:
Onlar bu olayı da değerlendirmesini bilmişler, gerçekten korkmuş, gerçekten acı çekmişlerdi;
gerçekten çaresiz ve yalnız kalmışlardı. Ben ucuz bir romandım. Hayır, kötü bir edebiyatın bile bir
gerçekliği vardı: Can sıkıcı taklitçilikleri bile benden gerçekti. Ben yoktum; hatta ben yokum,
olmadım diyemeyecek bir yerdeydim; kelimeler bile yan yana gelerek beni tanımlamak istemezlerdi.
Ne olurdu benim de kelimelerim olsaydı; bana ait bir cümle, bir düşünce olsaydı. Binlerce yıldır
söylenen milyonlarca sözden hiç olmazsa biri, beni içine alsaydı! Çok insan için söylendi ama, sana
da uygulanabilir denilseydi. Bu sözleri başkalarıyla paylaşmaya razıydım. Başka çarem yoktu.
Kendime gerçekten acıyabilseydim, gerçekten ümitsiz olsaydım. Olumlu durumları aklıma
getirmeye cesaretim yoktu. Sonra yavaş yavaş, adım adım doğrulurdum.
korkuyu beklerken