yeni
popüler
    sorular içinde ara
    yeni soru sor
    son sorular
    son cevaplar
    kategoriler
    • süslü
    • moda alışveriş
    • kuaför & güzellik merkezi
    • sağlık
    • spor
    • gönül işleri
    • aile arkadaş ilişkileri
    • cinsellik
    • eğitim & kariyer
    • seyahat
    • pet
    • sanat
    • bürokrasi
    • diğer
    girdi yaz
    medya ekle
    • linki kopyala
    • şikayet et
    • girdiler (14)
    • medya (0)

    1. Genellikle bir yerden bir yere yetişme derdinde iken başımıza gelen, kişinin dalgınlığından bağımsız olduğunda insana hayatı daha da sorgulatan aksilikler bütünü. Bu konuda oldukça makus bir talihim var ne yazık ki. "Top üç"ümü arz ederim efenim: (gizlinot: bunları aratan talihsizler gelmez umarım artık başıma )

    3- bahçeşehir'e gitmek üzere iş çıkışı koştur koştur mecidiyeköy'e gidiyorum, ekspres otobüs orada neredeyse bomboş beni bekliyor. Hemen kuruluyorum üst kata, eşyalarımı uyku pozisyonuma uygun olarak yerleştiriyorum kucağıma. Başkaları da var, saati bekliyoruz. Sonra birden bir hareketlilik oluyor otobüste, üst kattan önce birkaç kişi iniyor, sonra daha fazla kişi hızlıca inmeye başlıyor. Ne oluyoruz derken birinden yan otobüse geçmemiz gerektiğini anlıyorum. Apar topar eşyalarımı alıyorum. Bir de ne göreyim, gelen otobüs tek katlı ve eski körüklü otobüslerden. Herkes hızla doluşuyor ve ben otobüse ilk binenlerden olmama rağmen ayakta gitmek zorunda kalıyorum tüm yolu. (gizlinot: Sinirden ateşler bastığını bilmem söylememe gerek var mı)

    3bis- Ay bunun bir de aynısının yunanistan versiyonu var, anlatmadan geçemeyeceğim: arkadaşımla trenle selanik'ten atina'ya geçeceğiz. Trene biniyoruz, elimdeki bilgilere göre aktarmasız gitmemiz ve sabah erken saatte atina'da olmamız gerekiyor. Kuruluyoruz yerlerimize, uyku tulumlarını çıkarıyoruz ve hemen uyumaya başlıyoruz. Gece yarısını biraz geçe arkadaşımın sesine uyanıyorum, trende bir hareketlilik var, inmemiz gerekiyor galiba diyor, ben haftalardır hiçbir tren saatinde yanılmamış olmanın da verdiği güvenle, yok canım daha var, uyu diyorum, kendim de uykuya dönüyorum. Birkaç dakikaya tekrar uyandırıyor beni, fifiri, tren boşalıyor diye. Bakıyorum hakikaten herkes iniyor, vatmanlar da bir şeyler söyleyerek dolanıyorlar. Hemen pılımızı pırtımızı alıp iniyoruz. trenden inen bir grup hızla otobüslere binip uzaklaşmış bile, Nerede olduğumuz konusunda en ufak bir fikrimiz yok, minicik kulübeden bozma sözde garda ingilizce bilen yok. Zar zor yeni otobüs geleceğini ve atina'ya gitmek için ona binmemiz gerektiğini anlayıp, Neyse en azından trenden inen bir grup hala burada, yalnız değiliz diyerek Kaldırımın kenarına oturuyoruz. etrafta bir yangın kokusu var (o dönemde atina yakınına kadar yaklaşan bir orman yangını vardı), hava sıcak, biz çok yorgunuz, tam o anda önümüzden tıkı tıtı tıkı bir karafatma geçiyor, sinirden gülmeye başlıyoruz, adeta korku filmindeyiz. Bir süre sonra tekrar bir hareketlilik oluyor, birkaç tane otobüs geliyor. Hemen ayaklanıyoruz ama otobüse binmek ne mümkün! Herkes oradan oraya koşturuyor, ellerinde bavullarla koşturan bir amca önce arkadaşımı sonra beni yere devirip otobüse biniyor. Otobüse ulaşabildiğimizde ise çantalarımızla almıyorlar, bagajı gösteriyorlar, ama çantaları bagaja bırakana kadar oturacak yerler doluyor, yine binemiyoruz... Neyse en sonunda zar zor iki yer bulup oturuyoruz da atina'ya varıyoruz sağ salim. O gün o trenin genel yol çalışmaları nedeni ile mi, yoksa yangın yüzünden mi durduğunu, o küçük garın nerde olduğunu, o amcanın bizden başka kimleri yere yıktığını (gizlinot: swh) daha sonra internette araştırmamıza rağmen hiçbir zaman öğrenemedik.

    2- vapur ile beşiktaş'tan kadıköy'e geçiyorum. Güzel bir sonbahar günü, o dönemde eski vapurlar var, dışarıdaki banklara oturmuşum, ayaklarımı da önümdeki demirlere dayamışım, hafif rüzgar esiyor, dalgaların seslerini dinliyorum... değme keyfime. Birden ani bir dalga geliyor ve dışarıda oturan pek çok insan olmasına rağmen sadece, evet sadece, benim oturduğum bölüme geliyor o dalga ve Başımdan aşağı sırılsıklam oluyorum. İçeri kaçıyorum sırılsıklam bir şekilde, kimse anlam veremiyor duruma, herkes kuru, bir tek ben sırılsıklamım. Benim için Daha da şaşırtıcı olanı, kadıköy'de biriyle buluşacağım için, Vapurdan iner inmez gittiğim kuaföre durumu anlattığımda kuaförün hiç bir şaşırma belirtisi göstermemesi, sanki her gün onlarca kişinin saçını bu sebeple yıkıyormuş gibi bir havaya bürünmesi oldu.

    1- iş çıkışında avcılar'a gitmek üzere mecidiyeköy metrobüs istasyonundayım. Çok kalabalık, oturmam mümkün değil. Hadi diyorum buradan zincirlikuyu'ya gideyim de oturabileyim. Tıklım tepiş bir metrobüse zar zor biniyorum, tek durak gideceğim ya, cama yapışık gitmekte bir beis görmüyorum. (gizlinot: Zavallı küçük ) Zincirlikuyu'ya geliyoruz ve metrobüs durmuyor! "Sevgili" metrobüs şoförü orada durmamaya karar vermiş herhalde, göz açıp kapayıncaya kadar kendimi boğaz köprüsü'nün üstünde iş çıkışı trafiğine takılmış bir halde buluyorum. İneyim desem köprünün ortasında inmem mümkün değil (gizlinot: intihar etmek için inmek yakışırdı gerçi), şoföre bağırayım, kızayım, olay çıkartayım desem aramızda etten duvar var. (gizlinot: Ben de mecburen elimde kalan tek seçeneği kullanıp sevgiliye telefon edip ağladım) kaderime mahkum bir sonraki durakta inip geri döndüm ne yapayım. Bir saate ve biraz göz yaşına mal oldu bu geri dönüş tabii bana.

    25 eylül 2014 12:52

    2. metrobüste, ezilme tehlikesi, gerek insanların ayaklarıyla ezmesi gerek kapıya sıkışarak ezilme..

    ve kaba ifadeyle ''fortlanmak'' olarak tabir edilen, bazı erkeklerin rahatsız edici temasları, yaşanan hırsızlık olayları, toplu taşıma araçlarında vuku bulan başlıca talihsizliklerdir.

    25 eylül 2014 13:44

    3. ho ho ho. sınava yetişen ben artık otobostan ineceğim. şöfer ben inerken otomatik kapıyı kapattı. omuzlarım sıkıştı önce. kollarımın kırılacağını hissettim. mengene gibi sıkıştı omzumla beraber. onları kurtardım. fakat bu kez boynum sıkıştı ve nefes alamamaya başladım.( azrail yavaş yavaş boy veriyordu bana. gel burada su iyi diye.) otobüste sadece 2 yolcu vardık. çocuk sağolsun şöföre bağırdı. kurtuldum. hiçbişi olmamış gibi sınava girdim. çünki o sınavdan sonra hiç bişi olmayacağını biliyordum. öyle cırlak biri değilimdir. ortalığı yıkmam. çünki bağırmanın, ağlamanın faydasını hiç görmedim. yarayı daha fazla deşmekten başka bi işe yaramaz.

    25 eylül 2014 14:19


    4. eğer şoför siz otobüse biner binmez gaza basıyorsa (link: https://eksisozluk.com/otobuse-biner-binmez-oradan-oraya-savrulan-tip--4136074 otobüste oradan oraya savrulan tip) olmanız kaçınılmazdır. (gizlinot: tutunamayanlar) (gizlinot: iyi güldüm)

    25 eylül 2014 14:32

    5. sabahları işe gelirken bindiğim otobüsün bir şöförü var, sırf o adama denk gelmemek için ya bir önceki yada bir sonraki otobüse binmeye çalışıyorum. bazen mecburen karşılaşıyoruz. nefret ettim adamdan yaw. şimdi şöyle düşünün otobüsüm otobandan gidiyor. yol boş, eğim yok, o basacak gaza ve biz gideceğiz değil mi? yok arkadaş bir gaza basıyor, bir frene. bir gaza, bir frene. hele ki ayaktaysanız vay halinize. emme basma tulumba gibi gidersiniz valla. midem bulanıyor, öne arkaya gitmekten sinirlerim bozuluyor. her yolculukta içimden etmediğim küfür kalmıyor. (gizlinot: eyyy 510 nolu otobüsün şöförü duy sesimiiiii) (gizlinot: yeter ulannnnn) (gizlinot: ohh bee iyi geldi)

    25 eylül 2014 17:12

    6. Bilenler bilir cevizlibağ-tuzla hattında çalışan 500t halk otobüslerine sadece binmis olmak bile başlı başına bir talihsizliktir.

    25 eylül 2014 17:16

    7. bir keresinde otobüs kapısına ayağım sıkışmıştı. o nasıl bir acıdır anlatamam. şişmişti falan çok fenaydı (gizlinot: :/ ) bu herkesin başına gelebilecek bir kaza kabul.

    ama daha beter bir olay gelmişti başıma. onda da arkadaşlarla okula giderken bir durak kala herkes kalkmaya hazırlanmış, ben de en arkadayız nasılsa diye yayılıyorum hala. otobüs durdu, ben tam kalktım çantamı sırtlayıp ineyim derken sırt çantasının sapı (gizlinot: hani ayarlama yerinden sarkan siyah bir şey olur onu demek istiyorum) sen iki koltuk arasına sıkış. ben çekerim o gelmez. şoför baktı başka inen yok bastı gitti bir dakika durun desem de nafile hareket edemiyorum da. benim arkadaşlar da arkadan bakakaldılar niye inmiyor bu kız diye. tabi sonraki durakta inip tabana kuvvet yürüme eziyeti onların aylarca dalga geçmesi eziyetinden daha kötü sayılmazdı. (gizlinot: ben ve bedevi talihim )

    25 eylül 2014 18:46


    8. Bundan 5 sene once falan, otobusten son durakta indikten sonra semsiyemi otobuste unuttugumu fark ettim. Kapilar acikti hala, girdim hemen aldim semsiyeyi. Ve fakat ben inerken, sofor bozuntusu da inmis ve kapinin yanindaki sihirli bolmeye elini sokarak butun kapilari kapatma dugmesine basmisti... ben de kapiya sikistim iste. Ayyhh hahahaha o anda da gulmekten kendimi alamamistim. Neyse iste cirpina cirpina siyrildim, kurtuldum o kapidan. Semsiyem de elimde.

    25 eylül 2014 18:54

    9. Şiddetli grip olduğum birgün ayakta yolculuk yapıyorum ve yine burnumun frenleri tutmuyor, otobüsün ani freniyle başım öne arkaya gitti burnumda ne var ne yok oturan kızın üstüne damladı. Çok talihsiz bir olaydı. utanıyorum.

    25 eylül 2014 20:02

    10.

    Benim için dalgınlıktan yanlış toplu taşıma aracına binmekten oluşan talihsizlikler.

    Eğer vaktim varsa gideyim madem ya on beş dakika gezer dönerim rahatlığında oluyorum.

    25 eylül 2014 20:10