9.
parfümleri kendimi bildim bileli sevmişimdir; sonralarıysa sevmenin ötesinde çok ciddi bir merak geliştirdim diyebilirim. öyle ki zaten bu ilgi alanımı "acayip" ya da "çok fazla" bulan birisiyle anlaşmam hatta aynı çatı altında yaşamam mümkün değil. bütün yakınlarım biliyorlar, ve ben en son "bin tane de olsa bin birinci şişeyi yine alacağım" dediğimde anladılar ve artık karışmıyorlar. bugün 34 yaşındayım, dolayısıyla buraya koleksiyonumu yazmam olası değil, o zaten bir günde ya da gecede oluşmuş bir şey de değil. fakat 18-19-20 yaşlarındayken (kısacası üniversite çağındayken) çoğu insan gibi benim de ancak 3-4 tane designer parfümüm vardı, onları paylaşıyorum:
(bkz: lancome tresor parfüm): bu çiçeksi bir oryantal, klasik bir parfüm, ve içinde gül, şeftali, misk ve sandal ağacı notaları baskın. 16-19 yaş arası imza parfümüm buydu diyebilirim. toplamda rahat 4 şişe filan bitirmişimdir, yılda bir tane olmak kaydıyla.
(bkz: nina ricci l'air du temps parfüm): bu da klasik bir parfüm ve her tene uyan, herkese tavsiye edebileceğim hafiflikte bir şey. çok genç yaşında, iki küçük çocuk annesiyken rahmetlik olmuş bir kuzenim vardı. çocukken, bu parfümü onun tuvalet masasında filan gördüğümü hatırlıyorum, seviyordu bunu baya. çok sonraları, bu parfümü almayı seçmiş olmamın altında yatan nedenlerden biri de odur. Üniversite 3.-4. Sınıfta kullandığımı hatırlıyorum.
(bkz: dior hypnotic poison parfüm): ilk orijinal şişemi 20 yaşında almıştım. ve de aslında büyük bir hayal kırıklığı yaşamıştım. çünkü biz bunun hep taklitlerini kullanıyorduk, ama o zaman nasıl sevilmişti anlatamam. Piyasaya 1998’de çıkmasına rağmen, hit olması 2001 filan. handan diye ankaralı bir arkadaşım vardı. onunla bir gün bir bahar günü kızılay'da yürürken, üzerinden burnuma bir koku geldi, pir koku geldi. hayatımda o güne dek kokladığım en güzel koku diyebilirim. Bu ne diye sordum, parfümüne bayıldım. İnanamadı, işte bu taklit filan dedi. Sonra beni o kokuyu aldığı yere götürdü, onun sayesinde açık parfüm satan yeni yerlerle de tanıştım.
Seve seve uzun süre kullandım taklit hipnotiğimi, orijinalinin hayal kırıklığı yaratmasının nedeniyse, açık parfümcülerin kokuyu farklı bir şekilde yorumlamış olmasıdır. Handancığım da aynı sorundan şikayetçiydi ki, orijinal parfümün kompozisyonu, tende taklitlerde olmayan “kirli” bir etkiye yol açıyordu. Çünkü taklitçiler kokunun içindeki “kimyon” notasını atlamıştır…
(bkz: Chanel chance parfüm): yine yirmi yaşımda sahip olduğum, ama kendi tenime hiçbir zaman handan’a yakıştırdığım kadar yakıştırmadığım bir parfüm olmuştur. Orijinal şişeyi bitirememiştim…
Bahsettiğim bu arkadaşım sonraları kendine, temiz/taze/hafif/masum ve beyaz çiçeksi bir parfüm olan (gbkz: christian dior pure poison)’ı imza edinince, diğer her şeyi kullanmayı bırakmıştı…
Bense uzun zamandır en fazla oryantallere abayı yaktım ve ömrümün sonuna kadar da bu durumun değişeceğini sanmıyorum.
28 aralık 2017 23:50
24 temmuz 2018 16:06