1.
kendisi annemdir.
üst düzey bir firmada Türkiye satış müdürü. kariyerini yaptı misgibi. çocuğunuda büyüttü, 22 yaşında getirdi. fenada olmadı yani, idare ediyor bir şekilde kendini.
bunları tek başına yaptı. daha hamileyken kocası terkedip gitmişti onu. tek başınaydı ama hırsa geldi, çocuğu için yapabileceğinin en iyisini yaptı, çalıştığı şirkette tırnaklarıyla kazıya kazıya hakettiğini aldı.
kadın yapabilir. kadın isterse herşeyi yapabilir. anne olunca hayat bitmiyor.
bence kariyer yapamayan kadınların bahanesi oluyor "çocuk".
benim açımdan durum farklı tabi, bu kadar parlak değil. annem yanımda olamadı çoğu zaman. haftanın 3 günü seyahatlerdeydi. annemi yanımda istedim çok. annesi ev hanımı olanları kıskandım hep. onlar evlerine gittiklerinde sıcacık yemek yiyorlardı ben ise dışarıdan yemek söyleye söyleye bir hal olmuştum.
ama bana kattığı şeyler o kadar çok ki. kendi ayaklarım üstünde durmayı öğrendim. tek başıma olabilmeyi, kadının ne kadar güçlü olduğunu, hırslı olmayı, başarıyı, yılmamayı, bahaneler üretmemeyi.
babam olsa belki daha rahat olurdu bazı şeyler, ama olsun. annem tek başına öyle yettiki babamın yokluğunu 20li yaşlara gelene kadar çok farketmedim bile.
kadın gerçekten güçlüdür. aynı durumda erkek olsaydı, böylesine hırsa gelip aynı şeyleri yapabilmesi zordu. en azından kendi babamı düşününce, çocuğu olunca korkup kaçmış bir adam o.
gerçi kariyerde yapamadı o. (gizlinot: swh)
2.
önce annemdir, şimdi benimdir.
en zoru sabah gideceğiniz anlayan bebeğinin seni ağlayarak göndermesi. ben şanslıyım annemle birlikte yaşıyorum dolayısıyla evde değişmeyen bir model var, bebeğin travması daha minimal, ya tamamen bakıcıya bırakıp giden anne ne yapsın, içi parçalanıyodur :(
ama yukarıda bir yorum var çok doğru, kariyer yapamayan ya da yapmak istemeyen kadının bahanesi çocuk. çevremden biliyorum. neyse bu bambaşka bir başlığın konusu.
3.
modern dünyanın neredeyse olmazsa olmazı. anne değilim, hatta evli bile değilim. çalışan anne benim annem de değil. çevrenizde gördüğünüz insanlardan çıkarım yapıp herkesi bir kalıba sokmak yanlış geliyor bana. belki gerçekten de bazı insanlar çocuğu bahane ediyorlardır ancak etmeyenler de var. benim annem kariyerini zorluklarla yapmış ve çocuklardan bir süre sonra işi bırakmış biri. ev hanımlığının yanında ara ara yine de bir şekilde çalıştı ve şu an 57 yaşında hobisini işe dönüştürmeye çalışıyor. emekli oldu kendi maaşını da alıyor. ama benim annem ev hanımıydı. bunda küçümsenecek hiçbir şey de görmüyorum.
annem de babam da bana hiçbir zaman kolay yolu göstermedi. özellikle annem çok çalışmamı, kendi ayaklarım üzerinde durmamı hep desteklemiş biri. şanslıyım ki erkek arkadaşım da benzer düşüncede. eğer evlilik eşitse bu evliliğe olabildiğince eşit maddi destek sağlamak gerektiğini düşünüyorum ben de. maddiyatın yanı sıra baba da evde çocuğuna bakmak istiyor olabilir. ya da hobilerine vakit ayırmak istiyor olabilir. kadın çalışmayarak erkeğin bu hakkını da bir şekilde elinden alıyor. yine de dediğim gibi çalışan ya da çalışmayan kadın/anne de küçümsenecek bir şey değil. kimsenin hayatına veya yaşadıklarına müdahil değiliz. insanları rencide etmemek önemli. esas olan zihniyet.
4.
annem kendimi bildim bileli çalışıyor. 15 yıl önce emekli oldu ama hala çalışıyor. babam ise çalışmıyor.
açık konuşmak gerekirse hayatım boyunca sırtımı kimseye dayamadan yaşamam gerektiğinin en büyük örneğidir annem. hep onun gibi olmak istiyorum. şu an çok yorgun ve artık çalışmak istemiyor farkındayım; annemin de babamın da en büyük isteği benim kendi hayatımı kurmam ve güzel bir evlilik yapmam, sonrasında onlar da daha küçük bir şehre yerleşmek istiyorlar. şimdi de aynı şehirde yaşamıyoruz ama annem resmen benim için çalışıyor hissediyorum.
hayatımın hiç bir evresinde "eve ekmeği erkek getirir" bilincinde olmadım-çünkü öyle bir hayat görmedim. babamı yermek için söylemiyorum ben daha küçükken çalışırdı ancak sonradan iş hayatından elini eteğini çekti.
çalışan kadın, çalışan adam, çalışan anne, çalışan baba vs vs. önemi yok. önemli olan yaptığınız şeyi siz istiyorsanız diye yapmanız. ben hep eve döndüğümde yemek hazırlamış ve karısıyla kızının işten/okuldan dönmesini bekleyen bir babanın olduğu ailede büyüdüm.
ev temizliği gibi işler tabi annemde. ben varken yardım ediyordum ama uzun süredir aynı yerde olmadığımdan ne kadar zorlandığını biliyorum.
ilk defa burada bu kadar dağınık yazdım, duygularımı ifade edemedim.
kısacası söylemek istediğim şey şu; çalışın, hayat arkadaşınızı çok sevin ama sırtınızı dayamayın, hayatta her şeye hazırlıklı olun.
ve güçlü durun.
5.
hadi küçük çocuğu olan kadınların çocuk belli bir yaşa gelinceye kadar çalışmamasını anlıyorum da, koca koca çocuğu olan kadınların çalışmamasına hiç bir anlam veremiyorum. kesinlikle kolaycılık ve tembellik. kim kızarsa kızsın. dışarıda çalışmak zorunda değilsin evde de bir şeyler üretebilirsin yeter ki üret.
ve bence bu şehirlerde yaşayan kadınlara özgü bir durum. kırsal kesimde kadın gayet de çalışıyor, gerek tarlada gerek ahırda. ama şehre gelince ev hanımı diye bir şey çıkıyor karşımıza. kolaya kaçmaktan başka bir şey değil. bu dünyaya sadece tüketmeye gelmiyoruz. bir şeyler de üretmemiz lazım.
Ek: bunu eklemezsem kendimi tam ifade edemem gibi geliyor. İlle para kazanılacak bir iş gerekmiyor. Derneklerde çalışabilir, gönüllü etkinliklere katılabilir yeter ki tüm gün boş boş oturmasın.
29 ocak 2016 11:54
30 ocak 2016 19:09
6.
annem. özel sektörden emekli oldu annem. şirket evimize en az bir saat uzaklığındaydı. servisin dolanması etmesiyle bir buçuk saat. bu da demek ki sekizde mesaiye başlayabilmesi için en geç altı buçukta servise biniyordu. çoğu zaman babam daha erken gelirdi eve, balkonda oturup annemin gelmesini beklerdik, işte dokuz tane kırmızı araba geçecek sonra annen gelecek filan diye oyunlar uyduruyordu adam. mesaiye kaldığında saat on, on birde anca gelirdi. sonra kardeşlerim oldu, ikiz. annem sadece dört ay izin kullanabildi. süt izni filan hak getire, iş yerinde sütünü sağıp bizim o tarafa gelen araçlarla eve yolluyordu. yoğun çalışma, ikisi bebek üç çocuk, ev işleri bilmem ne derken depresyona girdi kadın, panik atak hastası oldu, sütü kesildi. çalıştı gene de çalışmak zorundaydı çünkü. bakıcı teyzeler, anneanne, babaanne derken biz büyüdük gittik ama bir de ona sor nasıl büyüdük. ya kadın evde merdivenden düşüp ayağını kırmıştı, raporunu bile kullanamadı, koltuk değnekleriyle işe gitti. günü dolar dolmaz da emekli oldu, neyse ki çalışmaya çok erken başladığı için 40lı yaşlarında emekli olabildi. demem o ki, anne kutsaldır çalışan anne daha bir başkadır. çalışır, evinin işini yapar, çocuklarına bakar, yorgundur, tek istediği 9da yatıp uyumaktır ama kızının ödevlerine yardım eder, gece gaz sancısı çeken bebekleri için üç saatlik uykuyla işe gider. ben anneme kıyasla çok çok rahat bir işe sahibim, şu anda çocuğum yok ama bazen o kadar yorgun hissediyorum ki kendimi, işler o kadar gözümde büyüyor ki. o zamanlarda annemi düşünüp güç topluyorum kendime. (yazar: irdeleyen bayan) ın dediği gibi benim ilk rol modelimdir, bir nevi süper kadındır.
edit: şimdi bir daha okuyunca babamı biraz yok saymışım diye vicdan azabı yaptım. babam her zaman ev işleri, yemek, çocuk bakımı, ütü yani bir kadının görevi görülen herşeyi yaptı. ama yine de çalışan bir kadının hayatı zor be.
29 ocak 2016 12:26
29 ocak 2016 14:39
7.
üniversite mezunu vs. lise mezunu başlığında olduğu gibi neden yine iki ayrı kutupta toplanıyoruz anlamadığım başlık.
ben çalışan/okuyan bir kadınım, annem çalışan bir kadın, annanem emekli olana kadar çalışan bir kadındı, ailede çalışmayan tek bir kadın yok. ama şimdiye kadar hiçbirinden çalıştıklarını yücelten ya da çalışmayan kadınları yeren tek bir cümle bile duymadım. çalışmaktan şikayet ettiklerini de duymadım.
her insanın yapısı farklıdır, hayattan beklentileri farklıdır, hayatta kendine çizdiği yol farklıdır. "kadın dediğin böyle olur" diye bir kurallar kitabı mı var ki o hayali kitaba uymayan kadınları eleştiriyoruz.
tamam ben de çalışma taraftarıyım, insana çok şey kattığını düşünüyorum, erkek arkadaşımla evin bütçesini bölüştüğümüz halde "çok yıpranıyorsun, istemiyorsan bırak ben daha iyi bir işe geçerim. ama istiyorsan da devam et tamamen senin tercihin" diye bir öneri sunduğu halde 2 buçuk saat yol gidip gelmeyi, o yolu çekmeyi ve o mobbingi yaşamayı tercih ediyorum evde oturmaktansa. ama bu benim tercihim, benim yapıma uyan bu. başkasının yapısına uymayabilir, katılmıyorum der geçerim. evet herkes fikrini savunuyor burda ama annesi ev hanımı olan arkadaşlara kırıcı olacak cümleler kurulması hoş değil bir fikri savunurken.
8.
annem, ablam ve benim içinde olduğumuz anne tipi. annem hemşireydi, sık sık nöbetlere giderdi. annem anlatıyor eskiden çok ağlarmışım herkesin annesi evde, sen niye gidiyorsun diye. şimdi ben de çalışıyorum, araştırma görevlisiyim ve doktora tez aşamasındayım. her gün 16 aylık oğlumu bırakıp işe gitmek çok zor. çocukta ayrılık sendromu oluştu ben evdeyken onu bırakıp tuvalete bile gidemiyorum arkamdan ağlıyor. 16 aydır deliksiz uyku uyumadım. işe hep uykusuzluktan yamulmuş bir şekilde geliyorum. çalışırken ev işi yapmak, çocuğa bakmak, kendine zaman ayırmak çok zor. bir de köpeğim var evde, o da ilgi istiyor ona da vakit ayırmaya çalışıyorum. yeri geliyor ağlıyorum hiçbir şeye yetişemiyorum diye. evim sürekli dağınık, çoğu zaman yemekleri eşim yapıyor. bazen temizlik yapmaya vakit kalmıyor, pis pis evde oturuyoruz. çoğu zaman evi sürekli temiz, derli toplu olan kadınlara özeniyorum ama sonra diyorum ki boşver. varsın evim dağınık olsun, pis olsun ama oğlumla vakit geçireyim o mutlu olsun.
9.
Benim annemdir.
Hep emekli olmasını evde olmasını isterdim. Kapıyı o açınca mutlu olurum. Çoğu insandan daha düşkündüm. Hala düşkünüm ama çocukken gerçekten aşırıydı. İşten gelince yorgun argın hem ev işleri hem iki çocukla uğraşırken tabi ki oyun oynayalım mı deyince işim var sonra oynayalım cevabını alırdım. Gelemediği gösterilerimde üzülmüştüm. Bu yüzden ilerde çocuğum olursa belli bir yaşa kadar kendim büyütmek istiyorum diyordum.
Ama işler değişti. Bana sağladığı imkanları kendi çocuğuma sağlamak için,ayaklarımın üstünde durmak için çalışmam gerekecek. Kocaya bağlı olmak istemiyorsanız ailenizden de zengin değilseniz çalışmak mecburi. Düşünüyorum da allah korusun zor bir duruma düşsek yada boşanma olsaydı bile onun çalışıyor olması bize güvenceydi.
Bir kadının kimseye bağlı olmadan yaşayabilmesi,çocuğuna kendisi imkan sağlayabilmesi çok güzel bir şey. Avantajı da var dezavantajı da işte.
10.
Annem çalışmıyordu ve ben de annesi çalışanların aksine onun evde olmasını değil hep çalışmasını istemiştim. Çünkü ilkokulda annesi çalışanlar hep çok havalıydı en pahalı şeyleri onlar alabiliyordu(belki babası iyi kazanıyordu bilmiyorum ama o zamanlar annesi çalıştığı için öyle şeyler alabildiğini düşünürdüm) bense ezik tayfadaydım. Birşey almam gerektiğinde geliri çok az olan babamdan istemek zorunda kalırdım. O da bazen alırdı bazen alamazdı. Annesi çalışanlar ise herşeye sahipti :( çok kıskanırdım be sözlük.. Şimdi ise emekli olamadığı ve yine babamın üç kuruş maaşına muhtaç olduğu için üzülüyorum :(