1.
toplama kampındaki meşhur hitler sözü: çalışmak, özgürleştirir....
boş beyin, şeytanın çalışma masasıdır denilir. o sebeble çalışın, çalışın...
2.
bir süre önce süslü sözlük itirafa bununla ilgili bir gönderi yazmayı düşünmüştüm, buraya kısmetmiş. hayattaki en büyük şansım işim. herkes gibi ben de yoruluyorum ama psikolojik tatmin duyuyorum işimden. dört yıldır çalışıyorum, dört yıldır aynı tutkuyla seviyorum işimi. iki farklı ilde, iki farklı ortamda çalıştım. ilki beni psikolojik olarak epey yıprattı ama sevgimde hiç azalma olmadı. çalışmak bireysel bir olay olsaydı eğer; idareciler, iş arkadaşları, zorunlu etkinlikler, zoraki iletişimler olmasaydı içinde çok daha fazla sevebilirdim hatta.
pazartesi sabah altı buçukta güle oynaya çıkmıyorum tabii yataktan, yok öyle bir şey (gizlinot: swh) ama bu altı buçukta kalkmayı kabulleniyorum işim için ki herhalde en nefret ettiğim şeylerden biri erken kalkmak.
bazen beziyorum tabii. 'şu büyük ikramiye bana çıksın, işi bırakmazsam!' diyorum ama hemen sonra ekliyorum 'yaa işi bırakmam ben ama birkaç sene ara vermek güzel olurdu yine de.'
kendi paramı kendi emeğimle kazanıyorum. yalnız yaşıyorum, kimseye hesap vermiyorum, kazancımı istediğim gibi harcıyorum. kendimi kimseye bağımlı hissetmiyorum, kimseye mecbur değilim. annem ve ablamdan çok iyi biliyorum bu birine muhtaç olma durumunu. istediklerin için başkasının evet demesinin zorunluluğunu. (gizlinot: babam çok anlayışlı bir adamdır, bahsettiğim o değil) ekonomik bağımsızlık insanın söz hakkı sahibi olmasında epey öncelikli. tüm kadınların çalışmasını isterdim ben kendi adıma. bu özgürlük hissini herkesin tatmasını. sonra istemezse çalışmasın ama kendi kazandığı parayı harcama, emeğinin karşılığını almayı tatsın bir süre.
neyse dilerim tüm insanlar ya sevdiği işi yapar ya da yaptığı işi sever. hayat başka türlü epey zorlaşıyor insan için.
3.
yarı zamanlı işlerde çalışmış biri olarak söyleyebilirim ki; iyi de geçse kötü de geçse bana gün sonunda kendimi oldukça iyi hissettiren olgu.
çeşitli organizasyonlar,yarışlar için gece 3de uyanmak,3.30'da buz gibi havada dışarı çıkmak,günde 2 kez uçak yolculuğu+10 saat çalışmak+4 saat ara yol, 2 saat uykuyla durmak, 4de biticek denilen işin 10da bitmesi, anlayışlı/seninle beraber çalışan iş veren, götünü kaldırmayıp sana hakaretler yağdıran iş veren... uzar gider liste.
hepsi bana tecrübe oldu,hayatın yazılardan ibaret olmadığını tekrar tekrar hatırlattı. anne-baba kişisi için empati yapabilmemi sağladı,iyi kötü kendimce kararlar aldım. insanları tanımaya başladım.
miktarı az olsa da bir şeyler kazanabilme duygusunu sevdim.o günün boş geçmediğini,bir işe yaradığını bilmeyi.
bakalım part-time böyle. full time'da duvara toslamam inş.
4.
Bazı kadınların iş hayatı sanki keyfekeder bir şeymiş gibi, eşine nimet bağışlıyormuş gibi gerçekleştirdiğini gördüğüm eylemdir.
Kimse kusura bakmasın ama "Kadın kendi ayakları üzerinde durmalı, kendi parasını kazanmanın tadına varmalı." tarzı söylemleri de cinsiyetçi buluyorum. "Erkek kendi ayakları üzerinde durmalı." sözünü duyuyor muyuz kimseden?
Kadın-erkek değil, insan çalışmalı. Üretmeli, değer katmalı... Evdeki de iş, biliyorum ama tek başına üstlenmemeli. Hem ev işlerini tek başına üstlenip, hem de çalıştığı için eşine nimet bağışlıyormuş triplerine girmemeli.
Ha herhangi bir sebeple işini bıraktığında da herhangi bir sebeple işini bırakan bir erkek kadar yargılamalıyız kadını. İçimizdeki gizli cinsiyetçilerden kurtulmalıyız artık.
bkz: (no:88226)
5.
Ben hiç bayılmıyorum maalesef.
Hani çalışmak yine sorun değil de sabahın köründe gitmesek işe ?
Sırf bu sebeple pavyonda çalışacağım.
Ama diğer taraftan işsizlik de çok kötü bi şey.
Bilemiyorum karl bilemiyorum.
Bizim de içimiz kan ağlıyor ama sabah aslanlar gibi makyajımızı yapıp yollara düşüyoruz.
Maksat kimseye muhtaç olmayalım bi kadın olarak.
30 kasım 2015 00:00
30 kasım 2015 00:02
6.
Görmedim duymadım bilmiyorum emojilerini koyup ardından da siyasi görüşüme ters olduğunu eklemek isterim ;)) (gizlinot: yapmak istemediğim herşey siyasi görüşüme terstir )
Tanım: çalışan kazanır sözünden yola çıkarsak kazanmak için şart olandır.
7.
mizacım gereği her zaman sorumluluk sahibi bir insan oldum, annemden çocukken en çok duyduğum şey çalış kızım biz sana bir yere kadar destek olabiliriz oldu (gizlinot: kotu anlamda değil, onların da durumları belli sonuçta). ben de çalıştım. ilkokulda, ortaokulda çalıştım iyi bir liseye gireyim diye, lisede iyi bir üniversiteye gireyim diye çalıştım, üniversitede de iyi bir işe girmek için. Çok şükür karşılığını da aldım, istediğim bölümde okudum, istediğim işe girdim. Ama çok çalışmak bitmedi, işte de çok yoğun çalışıyorum. Artık sıkıldım, çok sıkıldım. Benim bu konudaki gözlemim kişi okul hayatında çok çalışan bir kişiyse iş hayatında da çok çalışıyor. Rahat insanlar hala çok rahat. En azından benim çevrem bu şekilde.
Ben de biliyorum evet çalışmak üretmek gerekir, evet kimseye bağımlı olmamalıyız ama aklımı da kurcalayan şeyler var. değer mi? günde yaklaşık 10-11 saat çalışıyorum, yılda 2 hafta istediğim bir yere tatile gitmek, alışveriş yapmak, haftasonları kahvaltıya/yemeğe vs. gitmek için bu çileyi çekmeye değer mi? Bu kadar çalışmasam ama yılda bir kez tatile gitsem, bir tane rujum olsa ama bu kadar yorulmasam mesela.
Mutsuzum (gizlinot: bu mutsuzluk durumu dönem dönem geliyor), yorgunum, bazen tükenmiş hissediyorum. Bu soruları soruyorum fakat yaşadığım ülkenin şartlarını düşününce herkes çalışıyor, şükret haline diyorum. Kendimi suçlu hissediyorum. Sonra sosyal medya denilen dünyaya bakıyorum, sanki oradaki insanlar hiç çalışmıyor ama yine de benim didinerek sahip olmaya çalıştığım herşeye sahipler gibi geliyor. O zaman isyan edesim geliyor. Sonra yine haline şükret diyorum kendime. Kısır döngü oldu bende, isyan şükür durumu. Bu aralar yine şükür evresindeyim bakalım bir sonraki isyan ne zaman gelecek (gizlinot: swh)
30 kasım 2015 15:58
30 kasım 2015 18:50
8.
geçen ay toplam 220 saat ile sanırım yaptığım tek eylemdir