amsterdam

1. Kesinlikle görülmesi gereken über cici şehir. Biraz dağınık da olsa notlarımı paylaşıyorum:

1-Otun ve genelevlerin serbestliğinden mi bilmem, dünyanın en güvenli ülkelerinden biri. Avrupanın diğer şehirlerinde gördüğümüz içip asılan tozutan sapıtan tiplerin hiç birine rastlamadım.

2- boy ortalaması 180-190. Erkekler bile kendini kısacık hissedebilir.

3- anne frank müzesi mutlaka görülmeli.

4- oteller çok pahalı

5- gezilecekse mutlaka hemen yakınındaki volendam ve edam isimli müthiş güzel köylere de uğranmalı

6-maddi durum el veriyorsa araba kiralanıp belçikaya geçilmeli, yaşadığım en güzel yolculuktu diyebilirim. Brugge veya brussele gidebilirsiniz. 2 saat sürüyor kaymak gibi yollar il değiştirmekten kolay. Yemyeşil çayırları ve inekleri göre göre gidiyorsunuz. Masal gibi

7-ingilizce herkeste var. Anadil gibi ve akıcı konuşuyorlar. İngilizce biliyorsanız asla kaybolmazsınız. Herkes yardımcı olmaya çalışılıyor

2. Vondelpark gibi muhteşem bir parkı bulunduran şehir. Küçük göletler ve muhteşem bir doğa. Gençler yaşlılar aileler herkes orda, sporunu yapıyor, sohbet ediyor, piknik yapıyor. Parkın girişinde kayıp eşya panosu var mesela.yanda açık havada ot içen gençlerin on metre yanında anne babası ve çocuklarıyla piknik yapan bir ailenin berabre oturduğu kaç yer vardır.

Amsterdam gerçekten güzel bir şehir.

Red light district iğrenç. Kendimi hayvanat bahçesinde gibi hissettim. Kadınlar camekanlar içinde müşteri çağırıyor, özelliklerini sergiliyor çok tıkış tıkış sokakta bunaldım resmen.

Özgürlükler şehri Amsterdam. Lgbt hakları, cinselliği gerçekten aşmış olmaları bu şehri güzel kılan detaylar. İnsan özgür hisseder bu şehirde. Bu yüzden suç oranları düşük diye düşünüyorum.

3. çok tatlı bir şehir. Ben de bir kaç tavsiyede bulunayım.

1-arkadaşlar, adamlar şehrin ortasına (gizlinot: aslında hafif köşesine) koskocaman bir park yapmışlar. Parkta herkes kendi eğlencesini yaşıyor. Yanda çoluklu çocuklu aileler çimlerde otururken bir yanlarında bir grup içki ve ot eşliğinde keyif yapıyor. Kimse birbirine dönüp bakmıyor. ot/mantar vs herhangi bir uyuşturucu madde deneyecekseniz kesinlikle burada deneyin. Koskocaman bir park olduğu için bir kıyı köşeye geçip vurun dibine. hiçbişicik olmuyor.

2- kahvaltıları konusunda baya bir övgü duymuştum. Ancak hüsran. Türk kahvaltısından sonra, kahvaltı konusunda maalesef tatmin olamayız biz. Ama gene de deneyin. Amsterdam'ın en ünlü kahvaltıcılarından birine gitmiştik. Hollandalı bir arkadaşımızın tavsiyesi ile "Koffee Haus de Hoek". mekanına gittik. Çok turistik bir yer değil.

3- amsterdam=uyuşturucu değil. Ama gene de uyuşturucu içecekseniz, Bulldog coffee shop'lar fazla turistik. Hollandalı bir arkadaşımız Bulldog'un hem etkisiz hem de daha pahalıya mal sattığını söyledi.

4- Heineken müzesi gerçekten çok güzel. Kesinlikle görünmeli. Inanılmaz eğleneceli Biranın yapım aşamasını görüyorsun. (gizlinot: 3 bardak bira bedava swh)

5- waffle yiyin.! allah aşkına waffle yiyin! Ben böyle bir şey görmedim.

6- Anne Frank Müzesi görünmeli. Gitmeden birkaç bir şey okuyun da gidin. İnanılmaz uzun bir sırası olacak. Bahsettiğim zara indirim kuyruğu gibi değil. Gerçekten uzun. Tavsiyem, müze açılmadan 1 saat önce gitmeniz.

7- kanal turu. Şart.

8- Dom Square'den vapurlara doğru çıkılan caddede patates kızartmacısından, patates kızartması yiyin. Mükemmel bir şey.

9- Iamsterdam'da fotoğraf çektirmeyin. Hatta gitmenize değecek bir yer değil. Hem merkeze uzak.

10- Yürüyün. Tüm şehri sadece yürüyerek gezdim. Gerçekten küçük bir şehir.

11- Hollanda'da yaşayan Türkler çoğunlukla AKP'li. hiçbiriyle siyasi muhabbete girmeyin.

12- Hollandalılar taş. sarışın sevenler şimdiden kendilerini hazırlasın.

4. Kız kıza ya da erkek erkeğe gidilebilecek en güzel şehir(gizlinot: çılgın Amsterdam geceleri) .

5. sanırım gezip gördüğüm yerlerin arasında en hoş yanı, her türlü şeyin serbest olduğu yerde (marihuana,kokain vs.), kimsenin kimseyi rahatsız etmeden kendi halinde eğlendiği yer olmasıydı bence. Ayrıca şu da bir gerçek ki, çoğu meşhur coffeshoplar türk kaynıyor ilginç bi biçimde.

Ama şehrin gece hayatındansa gündüzü daha güzel çünkü mimarisi, şehri her yerden bölen nehri vs. ile gercekten ambiyans müthiş. Hoş, tabii ben Hollanda'nın genel mimarisine zaten bayıldığım için bana öyle gelmiş de olabilir.

6. insanı mutlu eden şehir. bisikletliler için ayrılmış yolları ve trafik ışıkları var. bisikletli yoğunluğuna bir süre sonra alışıyorsunuz. şehri yürüyerek ya da bisikletle gezmenizi öneririm.

ben geçen hafta gittim, dam meydanına kurulan lunaparktaki dönme dolaba, 2 kez gündüz 1 kez de akşam olmak üzere 3 kere bindim. (gizlinot: yetişkin 7.5 euro ) benim kadar abartın demiyorum ama bir kere binip amsterdamın ünlü meydanına tepeden bakın. (gizlinot: dönme dolabın beni ne kadar mutlu ettiğini anlatamam )

otelinizi central station veya dam meydanı yakınlarında tutarsanız çok iyi olur.

kanallarının ve vondelpark'ın güzelliğine doyamadım. huzur dolu, her karesiyle insanı mutlu eden şehir. mutlaka tekrar gideceğim.

7. Kimisinin ya çok sevdiği ya da "bir daha asla gitmem" dediği bir şehirdir. Sadece "kötü alışkanlık" içmeye gidenlerin "bu şehirde de hiç bir şey yok ya" dediğini düşünüyourm. Kafalarını sokaga ceviremedikleri için olabilir. Hem metropol hem de değil gibi gelmekte bana, düz ayak mis gibi yürünmekte, gelişmişlik seviyesi de bir o kadar yüksek olunca insan hayran oluyor tabii. Bence birkaç kere bile gidilir, öyle keyifli ve huzurlu. (link: https://youtu.be/hOv4bNOkSgM Amsterdam'a )sadece aşırı turistik önerilerle yaklaşmamak gerek bence.

8. benim için çok özel bir yeri var bu şehrin. küçüklüğümün büyük kısmı bu şehirde geçti. kasabada doğup büyümüş biri olarak bu şehrin kalabalığı beni hiç bir zaman korkutmadı. mesela istanbul gibi değil. insanları saygılı ve özgür. tarihi de oldukça zengin. mesela ikinci dünya savaşı dönemlerinde çok şey yaşanmış bu şehirde. bence avrupanın en güzel ve mutlaka gidilip görülmesi gereken şehirlerinden biri.

9. İlk gördüğüm Avrupa şehri ve erkek arkadaşımla da ilk yurt dışı deneyimim olduğu için bende yeri ayrı. Şehir ne bekliyorsanız onu alabileceğiniz bir şehir kafa bulup rahatlamak isteyen de var yeni bir yer görmenin vermiş olduğu heyecanla her yeri keşfetmeye çalışan da var ve kimse kimseyi rahatsız etmiyor. Şehir tamamen düzlükten oluştuğu için yürüyerek gezilebilecek üç günün yeterli olduğunu düşündüğüm bir şehir. Kanala çıkan sokaklar, müzeler, parklar gerçekten bir seyahat için tatmin edici. Anne Frank evi için hem rezervasyon yaptırmanızı hem de rezervasyona rağmen erken gitmenizi ve çiçek pazarını gezmenizi öneririm ek olarak Vondelpark’ta Albert Heijndan aldıklarınızla tatlı bir piknik yapabilirsiniz. Bence ilk yurt dışı deneyimi için oldukça elverişli çünkü şehir komplike bir düzene sahip olmamakla beraber herkes İngilizceye hakim, ulaşım çok kolay, şehir güvenilir ve İçinde çok fazla Türk barındırıyor. Cadde kenarında birlikte olduğunuz kişiyle nerden gideceğinizi saptamaya çalışırken bir Türk aracını sağa çekip hemen size yol tarifine başlayabilir :) Pahalı bir şehir de değil bütçenize göre keyifli zaman geçirebileceğiniz ona göre planlarınızı şekillendirebileceğiniz bir şehir. Ancakkk trafikte öncelik bisiklet/yaya/taşıt şeklinde dolayısıyla çok fazla dikkatli olun bisiklet yolundan geçerken yoksa hoş tepkilerle karşılaşmazsınız ya da perde kullanmadıkları için dışardan evin içini izlemeyin perde kullanmıyorlar zaten herkes özel alana oldukça saygılı. Heineken Bira Fabrikası’nı gezmek çok keyifli saatlerin nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz üzerine üç bira tadıyorsunuz ikram olarak ve söylemeliyim ki içtiğim en güzel biraydı Amsterdam’da içtiğim Heinekenlar. Zamanınız varsa Giethoorn ve Zaanse Schans’ı da görmenizi öneririm gerek sakinliğiyle gerek manzarasıyla adeta kartpostal gibi kasabalar. Hala zamanınız varsa Amsterdam’a iki saat mesafede bulunan Brugge+Brussel’i de gezinize eklemelisiniz yediğim en güzel waffle Brussel’deydi gördüğüm en sakin ve huzur verici şehir de Brugge’dü. Çok uzattım ama şunu da eklemeden bitirmek istemiyorum  Amsterdam’da bulunan meşhur restoranlarda yemek yemek isterseniz mutlaka rezervasyon yaptırın çünkü biz malesef bu hataya düştük ne var ya illa ki yer buluruz kafasındaydık şehrin rahatlığına fazla ayak uydurduk sanırım :)  Şimdiden iyi gezmeler.. 

Kızlar eklemeyi unutmuşum sonra “nasıl eklemem en büyük mağduriyetimdi” dedim her ne kadar ingilizce konuşan birini ya da Türk bulmak kolay olsa da tedbirli olmakta yarar var telefonunuza gitmeden Flemenkçe-Türkçe sözlük indirmenizi tavsiye ediyorum çünkü marketlerde satılan yiyecek/içecek içerikleri malesef İngilizce değildi ve yanlış tercihlerde bulunup hayal kırıklığına uğradığımız da olmuştu.

10. benim için zamanın dali'nin tablosu gibi eridiği şehirdir. hep o cupcakeler yüzünden :p 20 kişilik international grupla, hostel maceralarıyla, dondurucu havası ve simit&çay keyfi ile inanılmaz bi paskalya tatili yapmistik.