arrival

1. az önce izleyip geldiğim ve bayıldığım film. en çok dil ve zaman kavramı arasındaki paslaşmaları ve diyalogları beni etkiledi. anlatmak istedikleri konuyu çok iyi işlemişler, nasıl izlememişim bu zamana kadar üzüldüm resmen. yalnız filmdeki detayları kaçırmamak için çok dikkatli izlemek gerekiyor.

(gbkz: spoiler!!)

louise'in filmin başındaki kızıyla olan sahnelerinin geçmiş değil de gelecek olması şaşırttı. buna rağmen "hayatının geri kalanında neler olacağını bilsen yine de aynı seçimleri yapar mıydın?" deyip ardındaki sahnenin gelecekte ian'ın louise'e bebek ister misin? olması epey duygulandırdı. hüngür hüngür ağladım filmin sonunda be duygulanması (gizlinot: swh)

2. bilimkurgu seviyorsanız izlemeniz gereken filmlerden, konusu oldukça orjinal, müzikler ve karakterler çok iyi. hikayenin üzerine kurulduğu fikri de tuttum, uzaylılarla anlaşabilecek ortak bir dil oluşturma çabası da takdir edilesi. buraya capslock açık bir ama gelecek. filmde beni çok rahatsız eden eksik taraflar var. sonunu bağlayamamışlar, kurgu oturmamış, ana fikri yok, bittiğinde eee yani ne oldu ki tepkisi verdim. bir sürü soru işareti bıraktı bende. ekşide filmin bir kırılma noktası olduğundan, aslında çok detaylı mesajlar içerdiğinden, herkesin anlayamayacağından falan bahsedilmiş. sorun bende mi diye merak etmiyor değilim ama interstellardan daha iyi film olduğunu söyleyenlere inanamıyorum.

3. bu seneki en iyi film oscar'ını kazanacağını düşündüğüm film. filmin her dakikasından keyif aldım. bilim kurgu seviyorsanız kesinlikle izleyin fakat bilim kurguya bir yakınlığınız yoksa bile bir şans verin çünkü film uzaylı ziyaretinden daha fazlasını anlatıyor.

spoiler

louise'in kızı, bir kelimenin daha bilimsel halini sorduğunda louise eğer daha bilimsel halini istiyorsan babana sor dediğinde film büyük bir ipucu veriyormuş izleyene. film boyunca louise'in çocuğunu kaybetmiş depresif bir anne olduğunu düşündüm. amy adams harika bir oyunculuk sergilemiş. hayatının neler getireceğini bile bile aynı şeyleri yaşama cesareti göstermesi gayet etkileyiciydi. bir annenin çocuğunu kaybedeceğini bilerek o çocuğa sahip olmayı istemesi bence büyük bir sevgi. kendi adıma ben böyle bir karar veremem o yükü taşıyamazdım. sanırım bu duyguyu yalnızca çocuk sahibi olan kişiler anlayabilir.

4. wittgenstein'ın dil teorisine selam çakmış filmdir. izlerken sürekli aklımda olan şey: "wittgenstein izlese bayılırdı". dil ve iletişim kurma üzerine mutlaka izlenmesi gereken film

5. tırt ötesi film.

kısmi spoil olabilir fakat aşağıdaki tüm sorulara ve akabindeki olası bütün soruları cevapsız bırakan saçma bir filmdir.

solucan delikleri nedir? uzay- zaman kavramı nedir? yerçekimi hop diye değişirken bizimkiler nasıl etkilenmeden kalabilmektedir? uzaylılar dünyaya nasıl gelir nasıl gider? tekrar soruyorum solucan delikleri nedir? uzaylılar nedir? uzaylılar yoksa mürekkeple yazı yazan ahtapot mudur? of yazarken yoruldum valla.

6. Az önce izlediğim güzel bir film. Burda şuna değinmek istiyorum, genel tartışma şunun üzerinde dönüyor;

Spoiler**

çocuğunun öleceğini bile bile ona sahip olmak istermisin?

Öncelikle Louise orda geleceği görmüyor, geleceği yaşıyordu. Yani kızıyla olan tüm anıları yaşamış gebi hatırlıyordu tıpkı bizim geçmişi hatırlamamız gibi ve kızına özlem duyuyordu çünkü anılarında onu kaybetmişti. Bu yüzden yapacağı en doğru seçim yine aynı şeyleri yaşamak olacaktı çünkü zaten kızını kaybetmenin acısı içinde ve kaybedecek bir şeyi yok. Başka seçimler yapsa, bebek sahibi olmasa bile bütün bunları olmuş gibi hatırlıyordu zaten.

Spoiler bitiş**

Bu arada bende internetten izledim ve (yazar: monica) nın da dediği ekşide bahsedilen kırılma noktası neresi tam anlayamadım yazar olmadığım içinde yeşillendiremedim arkadaşı biri bu konuda beni aydınlatabilir mi??

7. içerisinde uzaylı barındırdığı için bilim kurgu olarak değerlendirilen ancak ağır drama olan film. eğer filme star trek, dünyalar savaşı izleyeceğim diye giderseniz, hayalkırıklığına uğrarsınız. uzaylılar, varlığımız üzerine düşündürecek bir film izlemek istiyorum diyorsanız açın contact izleyin. hala üstüne geçebilen bir film olmadı.

gelelim filmimize ve çakalım bir "spoiler" şuraya.

-------spoiler------

film genel olarak hayatı, varoluşu sorgulayan, bunu yaparken de insanı sarsacak bir hikaye kullanıyor. louise'i filmin başında kızıyla beraber görüyoruz. ona olan sevgisini, büyüdükçe anne-kız kavgasını ve en sonunda onu kaybedişini izliyoruz. o noktadan sonra hayatta yaşamaktan çok varolan bir ana karakter izlemeye başlıyoruz. derken uzaylılar geliyor ve louise'in hayatında bir kırılma olacağını umarak izliyoruz. eşzamanlı olarak kızıyla olan hayatından kesitler sunmaya devam ediyor yönetmen bize. tabii filmin kırılma noktası olan kızının henüz doğmadığını anladığımız andan itibaren - ki filmin sonuna ulaşmış oluyoruz o esnada - mal gibi kalıyoruz. koca evrende bizden başka kimse var mı? bir yaratıcı var mı? yaşamın anlamı ne? gibi büyük sorular sorarken en basit ve korkutucu soruyla karşı karşıya kalan louise'in seçimi karşısında şapka çıkarıyoruz. bir insan kaybedeceğini bile bile bir adamı sevebilir mi, elinden kayacağını bile bile çocuk doğurur mu? filmin sonunda anlıyoruz ki louise hayattan sıkkın, kolayı seçmiş bir karakter değil, aksine büyük zorlukları göğüsleyeceğini bile bile yolunda ilerleyen takdir edilesi biri.

filmde uzun süre heptapodların bir kısmını görüyoruz ve bütünün o olduğunu sanıyoruz. hayatı, olayları, gerçeği gördüğümüz kadarı ile değerlendirmenin yanlışlığını göstermesi açısından güzel bir kullanım olmuş.

--------- spoiler ----------

ben filmi çok beğendim. o bulanık ve karamsar havasına rağmen sonunda umuda ve yaşamaya dair sunduğu olumlu çerçeve beni mutlu etti. ve film süresince ağlayıp durduğumu da belirtmek isterim. çocuklu, hayvanlı filmler beni çok üzüyor.

8. son zamanlar izlediğim en iyi film.oscarı hakkettiğini ama la la land kadar pohpohlanmadığından ve onun kadar anlaşılır bir film olmadığından alamayacağını düşünüyorum.Anlaşılması zor bir film değil ama üstünde düşünülmesi gereken,düşündükçe derinleşen bir film.

Bundan sonrası spoilera giriyor.İzlemediyseniz okumayın.

Öncelikle filmin afişinde de gördüğümüz gibi üstünde durulan soru 'Neden geldiler?'.Neden solucan deliklerinden bahsetmiyorlar derseniz çok yanlış gelmişsiniz.Filmin asıl noktası insanların zaman algısı.Uzaylılar geleceği biliyorlar hatta onlar için gelecek çoktan yaşandı bile.Filmin işleyişi bile bizim zaman algımızı gösteriyor.Aslında filmin başı geleceği gösterirken biz filmi geçmişten geleceğe doğru algılıyoruz.Filmin gidişatı,ülkelerinin bu duruma karşı tepkileri çok doğal geldi.Bu olay gerçek olsa o kadar kısa sürede hiç bir bilim adamı 'bunlar nasıl havada duruyor,nasıl gelmişler tarzı soruları cevaplayamazdı.O yüzden sizde bu cevapları almıyorsunuz.Zaten böyle bir durumda sorulan ilk sorular bunlar olmazdı.İlk problem iletişime geçmeliyiz,nasıl konuşacağız,neden buradalar olurdu.Filmde bunu veriyor zaten.Birde her soruya cevap vermedi olayı var.Şöyle ki bir film insanın aklındaki her soruya cevap verdiğinde üstünde düşülmesi gereken bir film kalmıyor.Çoğu senarist bilerek bazı yerleri açık bırakıyor ki izleyen düşünsün kendi tamamlasın.Özetle filmin konusunu işleyebilecekleri en iyi şekilde işlemişler bence.Baya beğendim.Filmin sonunda baya duygulandım.Eşinden ayrılacağını ve çocuğunu kaybedeceğini bilerek o hayatı yaşamak ve bunu kabullenmek çok ağır.

9. müziklerini berbat bulduğum film. daha çok uzaylılarla nasıl iletişime geçeriz konusu ele alınmış. savaş sahnesi yok ve klişe değil. filmi biraz daha uzatsalardı gerçekten fenalık geçirecektim.

oscarlarda 8 adaylığı var ama bence daha güçlü adaylar var karşısında. gecede çok ödül alacağını düşünmüyorum. sound ve film editing de şansı var gibi geliyor bana.

10. ben filmi sevdim. sanırım amy adams'ın etkisi de büyük bunda. kendisi bu filmden bağımsız çok hoşuma giden bir kadın.

filmle ilgili barış özcan'ın videosunu öneririm anlamayanlar için biraz daha açıklayıcı olabilir:

https://www.youtube.com/watch?v=JWcr4TwcupA