yeni
popüler
güncel
popüler
daha fazla yükle
sorular içinde ara
yeni soru sor
son sorular
son cevaplar
kategoriler
  • süslü
  • moda alışveriş
  • kuaför & güzellik merkezi
  • sağlık
  • spor
  • gönül işleri
  • aile arkadaş ilişkileri
  • cinsellik
  • eğitim & kariyer
  • seyahat
  • pet
  • sanat
  • bürokrasi
  • diğer
konu dışı
# medya # sinema
  • linki kopyala
  • girdiler (6628)
  • medya (397)
tarih
oy (güzelinden)

10. bu diziyi birkaç gün önce bitirdim. bitirdiğim dizi, film, kitaplardan sonra hemen entry okumaya koşarım. ekşisözlükte yaklaşık 70 sayfa entry vardı. buraya da bakayım dedim, 10 bile yok. bu anlamda sözlüğün gelişimine katkıda bulunma kararı aldım. ilk yazımı da hala sıcak olduğu için bu diziye yazacağım.

Ben diziyi beğendim. Kendi içinde ara ara tekrarları olsa da bu durum bazen sıksa da genel olarak bakıldığında güzeldi bence. Oturup tek tek her şeyi bir mantığa oturtmaya çalışırsak yandık ama bunun senin benim gibi bir insan yapımı olduğunu düşünerek, kusurları olabileceğini bilerek izlersek ve bunu sıkıntı etmezsek bir problem yok bence hahah

-bundan sonrası spoiler olabilir-

Dizi de yedi ana karakter var +1 de baba diyebiliriz. Benim favorim kesinlikle 5 numara. Sonra Klaus. İlk sezon bayağı iyiydi bence. Her şeye yani o hayata, kıyamete vs. yabancı bir seyirci olarak çok farklı, güzel geldi bana. Sadece şeyi biraz absürt bulmuştum. Vanya'nın erkek arkadaşının gruba olan nefretinin büyüklüğü. yani sonuçta küçükken olan malca bir olay ama ben yapımlardan bu tarz küçük şeyler yüzünden soğumam, o yüzden onu da kendimce çocuktu, ona ağır gelmiş olabilir diyerek tolere ettim.lol.

Tek tek karakterlere bakalım.

Vanya sevdiğim bir karakter değildi ama çocukluktan itibaren o bastırılmışlığın, bunun psikolojik yükünün kıyamete neden olabilecek kadar sert bir şekilde ondan çıkışını anlayabiliyorum. hatta ilk sezon için bence epey mantıklı bir seçim olmuş, kıyametin sebebinin vanya olması.

Luther'ı hiç sevemedim ilk başlarda. babam da babam. ben bir numarayım cart curt. vanya'yı zorla kapatmalar falan noluyoruz. gördün sonra ebeninkini. bir de allison ile ilişkisi de no bro no.

Allison da tek iyiydi ama hiç tek kalamıyordu. İlk sezon kocası, olmayınca luther. sonra yine kocası. sonra kafayı bozdu. sonra yine luther(Zorla). ama kardeşlerine olan sevgisi iyiydi bence. özellikle vanya ve klaus'a karşı. hiç vazgeçmedi onlardan

Diego, diego işte. özelliği özellik gibi değil. kimse sallamıyor sanki. son sezon bir tık sempatikti aile babası olarak. onda da aldatıldı, üzdü beni de.

Ben. Son sezona kadar niye öldü diye teoriler kastım durdum. Klaus ile hayaletken ilişkileri güzeldi. Serçe akademisinde tam bir göttü ama kardeşlerini kaybedip bizimkilere yanlarken luther'ın bekarlığa veda partisine davet edilmeyişine içlenmesi beni de biraz kederlendirdi hahah

Klaus. 2. favori karakterim. Aşırı iyiydi bence rolü. başta Diego'dan sonra en fikfok özellik bunun gibiydi ama çoğu zaman işe yarıyordu. Gerçi yaramasa bana ne klaus'u seviyorum. Dave ile olsunlar çok istedim ama olmadı.

Veee bebişkom 5 numara. ufaklığına rağmen ergen bedenine sıkışmış kalmış yetişkin birinin vaybını o kadar güzel verdi ki... o çabası, zekası, etrafındaki mallara karşı arada gelen bıkkınlığı, ailesinden hiçbir koşulda vazgeçmemesi falan filan. Gerçi son dediğim son sezonda biraz çatırdadı. Lila ile oldular. izlerken şok oldum, oğlum o senin yengen yengen dedim. Lila gitmek istemese aileyi falan takmaz kalırdı muhtemelen. tek falsosu buydu. biraz büyük ama napalım, neyse.

Lila demişken başından beri sevemedim bunu. diego'nun tipini beğendim, bunu beğenmemiştim ondan sanırım. kadının bunu kullandığını görünce birkaç bölüme gider demiştim ama sonuna kadar kalıcı oldu. evlendi, barklandı falan lol. ama en başından beri 5 ile olmalıydı zaten. çok vakit geçiriyorlardı, ikisi de zekiydi. bu beş kadar değil ama diego'dan fazla işte. diego'ya fazla geldi. beşi istedi ama olmadı.

Pogo. çok tatlıydı. en başta babayı bu öldürdü sanmıştım. intiharı gizledikleri dönem. biraz laf etmiştim ama bu değilmiş. sonra düzeldi aramız :d

Robot anneleri. ismini unuttum. O ne güzellikti öyle. kadın bence bayağı güzel. robot olmayı da becermiş hani

Ve geldik babalarına. Çok şey yazılabilir kendisi hakkında ama değer mi bilemedim. karakteri sevmedim ama itiraf etmeliyim seyir zevki yüksekti

Seyir zevki demişken komisyonun başına geçmeye çalışan kadının(Lila'nın annesi(!)) da seyir zevki yüksekti bence. Bu kadını beş ile matchlemiştim hatta ama olmadılar :/

Olaylara gelecek olursam;

İlk sezondan yukarıda biraz bahsettim, okeydi benim için.

İkinci sezon birden 60 larda bulduk kendimizi. Farklı tarihlerde. Tarihler farklıyken inmeleri sonra buluşabilmeleri saçma geldi ama neyse çok da önemli değil. Allison tabii ki evlenmişti. Geçen sezon o kadar yakınlaşmışken Luther'ı bekleyecek hali yoktu ya -_- Vanya birden eşcinsel olmuştu. Ne alaka? Luther, Diego okey. Biri koşullara uyum sağlamış, diğeri no. anlaşılabilir. Klaus favdı o dönemler. Tarikat kurmak ne ya hahaha. Beş yine aynı.

Bu sezon beni en çok rahatsız eden kısım jfk suikastı meselesiydi. Dizi ve filmler 1-2. dünya savası 2-jfk suikastnın o kadar çok ekmeğini yedi ki bıktım yani. Çok gereksiz geldi bana bu dizide de bunun olması.

Sonuç olarak yine bir şeyler engellendi.

Burdan sonra bu kıyamet, dünyanın yok olması meselesi kabak tadı vermeye başladı. 3. ve 4. sezonu ilk iki sezon kadar iyi bir şeyle izleyemedim. finali tatmin etti ama. hiç olmaması gereken bir şekilde dünyaya gelen özel çocukların hiç olmaması fikri okey yani.

-Spoiler sonu-

Çok uzattım :) umarım değerlendirmelerimi okurken keyif alırsınız. Sizlerden de uzun uzun değerlendirme bekliyorum.

12 mart 12:22

1. “It ends with us” filmi cekimleri sirasinda yasananlar uzerine filmin yapim haklarinin sahibi, yonetmeni ve basrol oyuncusu justin baldoni ile diger basrol oyuncusu blake lively arasinda yasanan ve mahkemeye kadar cikan hadiseler. 

Lively, cekimler sirasinda cinsel saldiri, mobbing vs rahatsiz edici muameleye maruz kaldigini, baldoni’nin tuttugu pr ekibinin kendisini karalamak icin sosyal medyayi manipule ettigini soyluyor. Boylece Blake Lively’ye yonelik filmin tanitimindan bu yana devam eden negatif yorumlar bir anda kesiliyor. Halk “aa, blake neler yasamis meger, biz de onu yerdik” demeye basliyor. Blake bu sirada New York Times’a konuya iliskin ayrintili bir makale yazdiriyor, baldoni’nin pr ekibiyle yazismalarini kanit sunarak, kendisine yapilan karalama kampanyasini anlatiyor. 

Akabinde, Baldoni ise, NYT makalesinde kullanilan yazismalarin “cherry picking” oldugunu, baglamindan cikarildigini, okuyuculari manipule edecek sekilde kurgulandigini soyleyerek, yazismalarin tam halini paylasiyor ve gazeteye 250 milyon dolar tutarinda karalama davasi aciyor. 

Konuya iliskin yorumum su: Blake aile ici siddet konulu bu filmde basrol oynamanin ekmegini yemek icin hic caba sarfetmedi. Bu konuda spesifik film/dizi yapmayan Emma Watson bile BM nezdinde neler neler yapti, he for she hareketini baslatti. Kizim sen de git Mor Cati’nin ABD veya uluslararaos versiyonunda proje baslat, tum dunyaya projeyi filmle birlikte tanit, siddet magduru kadinlarin yanindayim mesaji ver, bir de bagis patlat. O zaman var ya hem basit bir dizi oyuncusu olmanin otesine gecer, sinif atlardi. Hem de Angeline Jolie, Emma Watson gibi insani islere yonelen saygin bir konumda olurdu toplum nezdinde. 

Ama iste blake, kendisine firsat taniyan roportaj sorularina bile kotu yanit verdi. Ornegin:

Gazeteci: siddete ugrayan bir kadin sana gelse ne dersin? 

BL: ne yapiyim, telefonumu adresimi mi vereyim? (Kahkahalar) 

Boyle bir film cekersen bu tarz sorular gelecegini dusunmeli, hazirlik yapmalisin. 

Ama yok, blake neden kendisini yorsun. Tasarim elbiseler giyip filmi tanitmasi, suslenip puslenmesi yeterli. Blake’in kariyerini yukseltecek bir adim atmasina engel olan sey yine kendisi olmus yani. Kendisini yormayi, bu konuya egilmeyi ve caba harcmaayi tercih etmemis. Sonuc da fiyasko bir tanitim sureci oldu tabi. 

Dava sureclerine gelirsek, sureci biraz daha takip etmek gerekecek. Daha fazla kanit gormek, ona gore degerlendirme yapmak lazim. Ama hissiyatim iki tarafin da falsolu hareketleri oldugu. 

Edit: tapaj

8 ocak 00:10 18 ocak 12:43

8. İzlemek istediğiniz / izlediğiniz filmleri kayıt altında tutabileceğiniz, yorum yapabilceğiniz, puanlayabilceğiniz ve diğer sinemasever kullanıcılarla etkileşim halinde bulunabileceğiniz bir platform.

Yaklaşık 4 yıldır kullanıyorum ve çok güzel tasarlandığını düşünüyorum. Mesela spoiler butonu olması çok güzel, rewatch olayı olması çok güzel, daha sonra izlediğiniz filmleri "diary" şeklinde günü gününe aylara bölerek önünüze getirmesi çok güzel, buçuklu yorum yapabilmeniz çok güzel (goodreads'e de acil gelmesi gereken bir özellik) ve tabiki de filmlerden arşiv oluşturabilmeniz çok güzel.

Çok sevdiğim ve benzerliklerini bulunan comfort filmleri bu şekilde gruplayıp, daha sonra izlemek istediğimde ya da biriyle izlemek istediğimde tak diye bulabiliyorum.

Bir de parayla üyelik yükseltebiliyorsunuz ama tabi ben o toplara girmedim o kadar sinefil olduğum söylenemez açıkçası.

Ve uygulamanın en sevdiğim yanlarından biri de bu platformda bir filmin puanı ne ise film gerçekten de o puanlık çıkıyor. Tabiki de birkaç istisnaya denk geldiğim oldu (puanı düşük olduğu halde benim sevdiğim / puanı yüksek olduğu halde benim beğenmediğim vs) ama genel olarak puanlama yapan kullanıcıların çok başarılı birer film izleyicisi olduğunu düşündürtüyor bana bu uygulama. Imdb ya da beyazperde gibi uygulamalardan daha güvenilir bir izleyici kitlesi var gibi.

Hesabımı merak eden var ise de mmovielover nickiyle aratabilirsiniz.

2 ocak 15:56


7. Çok sevdiğim ve kullanmaktan vazgeçmeyeceğim bir site. Dijital film ajandası diyebiliriz sanırım. Ben fiziksel ajanda tutmayı sevmiyorum dijitale kaydetmeyi daha konforlu buluyorum o yüzden spotify, letterboxd, goodreads ve apple takvim benim vazgeçilmezlerim. Bu siteyi film yorumlamaktan ziyade yapılan yorumları okuma, puanlama, liste yapma özelliğinden dolayı çok seviyorum. (link: https://boxd.it/5CnHz Profilimizi de bırakalım seven olursa takipleşebiliriz)

edit. ilgili filmin sayfasına geldiğinizde solda film afişinin altında "where to watch" bölümü var. anlık olarak hangi platformlarda izleyebileceğiniz yazıyor. bu özelliği bayağı güzel.

1 ocak 12:03 10 ocak 14:51

5. ilk sezonunu bayılarak izlemiştim, ardından 2-3 kez daha izledim. Deniz ve barış'ın hikayesi çok gerçek, aşk ve tutku doluydu.

İkinci sezonunda nilüfer ve cihan'ın hikayesi var, sezonlar tamamen birbirinden ayrı, arada co gibi deniz'in arkadan bir sahnede görünmesi gibi dokundurmalar var sadece. 

İkinci sezon bana hiç geçmedi, ne aşkı hissedebiliyorum ne tutkuyu. İlk bölümden beşinci bölüme sürekli kavga ediyorlar, daha ilişkilerinin en başında bu yürümez diyorsun zaten. Bu sezon daha çok aile travmaları ve yetersizlik üzerinden ilerliyor, ilk sezondaki birbirine çok aşık çift yerine travmaları üzerinden birbirine bağlanan bir çift görüyoruz. 

Son bölüme geldim, tekrar tekrar izleyeceğim gibi görünmüyor, tamamen bitirince ekleme yapabilirim. 

Son bölümü izledim, finali beğendim, ilk sezona göre açık kapılar daha fazla, deniz ve barış bir daha asla bir araya gelemez gibi bitti, burada ise barışma ihtimalleri daha fazla. İlk sezondaki çılgın, neşeli hal burada yoktu, abla ve çevresi güzel dokundurmalar yaptı, "baba" derdi herkeste var ne yazık ki.

Üçüncü sezonu olur umarım, daha büyük oyuncular oynasa çokca ses getirebilir. 

Edit: ekleme

1 aralık 2024 19:45 2 aralık 2024 16:00

1. yeni nesil stand up'çı.

kendisi pandemi dönemi yerli ve kirli ile çıkış yaptı çok sevildikten sonra biraz daha diye 2. stand-up showunu da yayınladı. Genellikle siyasi esprileriyle ünlü olmuş, hem geçmiş hem de günümüz türk siyasi tarihiyle ilgili avukatının izin verdiğince espri yapan bir komedyen. onun dışında gündemle ilgili ya da kendi yaşadığı olaylarla ilgili de şakalar yapıyor.

benim kendisini iki gün önce canlı da izleme şansım oldu. ilk iki stand-up'ından farklı bir show hazırlamış. açıkçası hayatımda en çok güldüğüm 2 saatti ( ki 2 saatlik bir şov da uzun bir süre bence bu yüzden de kendisine artı verdim) yani şöyle anlatayım o kadar çok gülmüştüm ki gösterinin sonunda hem dopamin salgılamaktan kendisine aşık olmuş (evet kadınlar kendilerini güldüren erkeklerden hoşlanıyormuş galiba (gizlinot: swh) ) hem de gülmekten sarhoş gibi hissetmiştim. o yüzden canlı şovunu izledikten sonra şovlarına olan ilgim arttı, keşke daha fazla gösteri hazırlasa derken buldum kendimi.

kendisinin cem yılmaz'dan etkilendiğini de düşünüyorum. bazı şakaları anlatış hali, mimikleri ondan esinlenme gibi ama asla taklitçilik değil bence. istemsiz bir esinlenme bile olabilir; sonuçta komedyenliği stand-up'ı cem yılmazdan öğrendik nesil olarak (ata demirer, tolga çevik gibi isimler de var ama bir tat bir doku çok başkaydı sonuçta o dönem için) .

uzun lafın kısası sevdiğim, eğlendiğim ve çok güldüğüm yeni nesil bir komedyendir baturay. umarım ileride de daha fazla showla karşımıza çıkar.

ps: prens dizisinin 2.sezonunda da oynamışlığı vardır ama henüz 2.sezonu izlemediğim için hangi karakteri canlandırdı ya da ne kadar süre dizide bulundu bilmiyorum.

25 kasım 2024 15:46

12.  Ne zaman Instagram, YouTube gibi platformlarda İran sinema-dizisi ile ilgili bir şey görsem boğazım düğümlenir. Kısacık videoları bile o kadar acıklı, o kadar gerçek ki

  İran sineması değil ama bir adet İran dizisi izledim 'şehrazad'.diziyi ve konusunu çok beğendim. Ama asıl nokta izlerken sanki bizim ekrandan bir şeydi. Oyuncuları bile tip, hareket olarak Türklere benziyor. Zaten diziyi uyarlayacaklarmış, ne kadar yapabilecekler merak ediyorum. Çünkü dizi aşk dizisinden öte kendi sistemlerine ağır eleştiriler var. Düşünün İranlılar bile yapabiliyor. Bizimkilerin ne kadar yüreği yetecek merak etmiyo değilim. 

 Bir daha iran sinemasına bulaşır mıyım bilmiyorum. Herhalde ağlamak istediğim zaman oturur seyrederim ancak. Black mirror etkisi yaşıyorum, üstümden tır geçmiş gibi oluyor

12 kasım 2024 23:14 13 kasım 2024 13:13


13. Halit için izledik, hem birinci hem ikinci sezonu. İkinci sezon, üçüncü sezona göz kırparak bitti. Bu sezonu biraz fazla karışık buldum, ilk sezon daha iyiydi, daha olaylıydı.

Bu sezonda sırf halit ne olacak, suçlu kim, esra'nın annesi kim diye sora sora son bölüme kadar getirdiler.

Selahattin paşalı'yı hem çok seviyorum hem hiç sevmiyorum, böyle sakin sakin insanı kıtır kıtır kesecek bir seri katil hissiyatı alıyorum, yükseleni başaksa filan. 

Hazal kaya'ya hislerim daha kötü hiç anlatmayayım, başka biri oynasa bu dizi daha çok yükselirdi sanki. Neyse üçüncü sezon gelir umarım. 

10 kasım 2024 02:18

1. bu entryde film eleştirisi yapılmamaktadır öncelikle bunu belirtmek istiyorum başka bir şeye değineceğim. başlık tanımı: 2024 yılında Cannes film festivalinde best screenplay ödülü alan film. altın palmiye ile beraber festivalde verilen en önemli 2 ödülden biri. bu filmi gerçekten merak ediyordum ve izlemek istiyordum. çünkü gerçekten bayağı ses getiren ve herkesin konuştuğu bir filmdi. ankarada filmekimini yakalayamadım yakalamak için de çaba sarf etmedim çünkü bu filmin sinemalarda vizyona gireceğini düşünüyordum.  filme türkiyede 1 kasım diye vizyon tarihi koyulmuş ama nerde vizyona giriyor belli değil hiçbir sinemada film yok. filmin haklarını mubi aldı diye mi sinemalarda gösterilmiyor. bu filmi sinemada izlemeyi istiyordum ve evde mubide izlemek zorunda kaldım büyük hayalkırıklığına uğradım.

31 ekim 2024 21:11 31 ekim 2024 21:11

2. Çok beğendiğim ayakkabı modeli.

Ayrıca zevkine güvenen süslü yazarlardan Ayakları çok yormayacak, derisi yumuşak olan mary jane alışveriş önerilerini başlık altına beklediğimdir. 

26 ekim 2024 11:34