yeni
popüler
    sorular içinde ara
    yeni soru sor
    son sorular
    son cevaplar
    kategoriler
    • süslü
    • moda alışveriş
    • kuaför & güzellik merkezi
    • sağlık
    • spor
    • gönül işleri
    • aile arkadaş ilişkileri
    • cinsellik
    • eğitim & kariyer
    • seyahat
    • pet
    • sanat
    • bürokrasi
    • diğer
    girdi yaz
    medya ekle
    • linki kopyala
    • şikayet et
    • girdiler (1)
    • medya (0)

    1. vasıf öngören'in 1969 yılında yazdığı, ilk kez 1970 yılında gösterilen oyun. 1973 yılında nejat saydam tarafından beyaz perdeye aktarılmış, "asiye" rolünü türkan şoray canlandırmıştır. ayrıca 1986 yılında çekilen ikinci versiyonu mevcuttur ve bu versiyonun da yönetmeni atıf yılmaz, baş rolü müjde ar'dır. bertolt brecht'in "sezuan'ın iyi insanı" oyununundan izler taşımakta ve toplum, ahlak ve sömürü düzenine eleştiride bulunmaktadır.

    bu filmlerde fuhuşla mücadele derneği başkanı "toplum ahlakı"dır. konuştuğu her cümle toplumsal ahlak değerlerini temsil eder. eğer seks işçilerine ufacık da olsa ön yargınız varsa, bu filmi izlemenizi öneririm.

    --spoiler--

    biraz uzun bir yazı olabilir, baştan sabır diliyorum. (ybkz: swh)

    bu oyunun sinemaya aktarılmış her iki versiyonunu da izlemiştim. ikisi hakkında da ayrı ayrı yorum yapıp karşılaştırmak isterim.

    türkan şoray'lı versiyonda klasik bir türk filmi örneği görüyoruz. anlatılmak istenen tüm çarpıklıklar "belli sınırlar içinde", "toplumu pek rahatsız etmeden" anlatılmaya çalışılmış. mesela bu versiyonda ben asiye'nin herhangi biriyle cinsel ilişkiye girip girmediğini bile anlayamadım. sürekli yanlışlıkla damgalanıyor ama ortada yaptığı bir şey yok. hal böyleyken de verilmek istenen mesaj seyirciye ulaşmıyor. bu versiyonun en güzel yanı, tüm yakışıklılığıyla rahmetli orçun sonat'ı doya doya izleyebiliyor oluşumuz. bir de aklımda kalan en belirgin sahne, asiye'nin geldiği "fuhuşla mücadele derneği"nde bir kadınla bir adamın sevişiyor olmasıydı. (ybkz: swh)

    benim favorim müjde ar'lı olan ikinci versiyon. bu versiyon daha çok müzikal, tiyatral bir anlatım içeriyor. biraz oyun içinde oyun gibi bir durum var. fuhuşla mücadele derneği başkanı olan kadın, fuhuşun ne kadar ahlaksızca, ne kadar aşağılık bir şey olduğunu, fuhuş yapmak istemeyen hiçbir kadının bu yola sapmayacağını savunup durmaktadır. hatta der ki "bu yola düşeceğine öl daha iyi". sonra bir örnek üzerinden canlandırmaya koyulurlar. annesi seks işçisi olan asiye, annesinin adamın birinin yanında yaşamaya başlamasıyla birlikte bu batağa saplanmamak için ne yapmalıdır? birlikte adım adım ihtimalleri değerlendirirler. fakat her yol bir şekilde asiye'nin aleyhine sonuçlanmaktadır. çünkü genç, güzel ve çaresiz bir kadın olan asiye, her yerde erkek hegemonyası altında kalmakta ve tacizlere uğramaktadır. seks işçisi olmamak için bir sürü "düzgün" işe başvurur. hepsinden de hayal kırıklığı ile çıkar. bir ara eski okul müdürünü ziyaret eder ve müdürün yeğeniyle tanışıp aşk yaşar. fakat bu adam da dürüst davranmamış, evli olduğunu asiye'den gizlemiştir. asiye adamı terkeder. şimdi bu noktada söylemek istediğim bir şey var. fuhuşla mücadele derneği (fumüder demek istiyorum buna artık üşendim yaza yaza) başkanı kadın diyor ki "evliyse evli, sıcak yuva bulmuş, en azından tek adam var hayatında, devam etsin işte ilişkisine". haydaaa. başta ahlak dersleri veren kadın şimdi metresliğe razı oldu, yalana razı oldu. çünkü yalan ahlaksızca bir şey değil, ahlaksız olan tek şey seks. hatta filmin sonunda asiye'nin kendisine ait olmayan parayı sahiplenip kaçmasını da ahlaksız bulmadı. çünkü hırsızlık da ahlaksız bir şey değildir. ahlaksız olan tek şey sekstir. neyse bu fumüder başkanının "en iyi bildiği işe yatırsın tabi parayı, para işlesin" şeklindeki dahiyane fikriyle asiye kendi sektöründe patron oluyor. yani artık seksmiyor, sekstiriyor. (ybkz: swh)

    ( bu noktada bir de öz eleştiri yapmak isterim, türkan şoray'lı versiyonda ben de bir an için "ya aslında bence o evli olduğunu saklayan adamla devam edebilirdi, çünkü adam seviyor" dedim. diğer versiyonda bu kadar vurgulanmıyordu sevgisi. mesela bu, ne kadar etkilenmediğimizi iddia etsek de, toplumsal yargılardan hepimizin etkilendiğini ve kapitalist düzenin bize ölümü gösterip sıtmaya razı eden bir canavar olduğunu gösteriyor.)

    filmin sonunda güçlü bir kadın olan asiye, "davrananı yok edin, direneni gebertin, ezin, vurun, öldürün. devam etsin bu hayat." diyor fumüder başkanına. çünkü başkan, hatta başkan temsiliyle tüm toplumun algısı bu yönde. eğer ahlaksızsan, öl daha iyi. toplumun sıkıştığı ve sığındığı kalıplara uymuyorsan yok ol. ahlak nedir? ahlak kadın-erkek ilişkisi üzerine kurulu bir saçmalıktır bu dünyada, özellikle bu toplumda. filmin sonunda asiye ve başkanın kıyafetleri aynı. çünkü asiye başkanın yansıması olmuş durumda. evet çok para sahibi, nereden geldiğinin ne önemi var ki? çok parası var, istediği herkesi ezer, yargılar, küçümser. tıpkı o başkan gibi. sözde başkan, seks işçisi kadınlara iyilik etmeye çalışıyor. ama sürekli yargılayarak ve suçlayarak. sonuç olarak asiye kurtuluyor, ama asiye hiçbir zaman kurtulamıyor. (bu arada her ne kadar gömüp dursam da, ikinci versiyondaki başkanın birinci versiyondakinden çok daha fazla rolü olduğunu ve birinci versiyondakinden bir miktar daha insancıl olduğunu söyleyebiliriz).

    "biz aşk satarız

    sermayedir etimiz

    biz aşk satarız

    emeğimiz terimiz

    artık aşk paradır

    gönlümüzde yaradır

    alnımızda karadır

    bizim gibiler için

    biz et satarız

    körelmiştir duygumuz

    biz et satarız

    budanmıştır sevgimiz

    sevgi satarız

    incinmiştir duygumuz

    sevgi satarız

    kırılmıştır kalbimiz."

    --spoiler--

    (yazar: seblatanik)'in uktesiydi.

    3 mart 2016 06:02 3 mart 2016 06:02