1. tayland'ın başkenti ve turizm merkezlerinden olan şehir. tayland'da toplamda 5 hafta geçirdim, bu ülkeden aldığım genel hissiyatla iç içe geçmiş haliyle şehir hakkındaki izlenimlerimi paylaşayım.
tayland'ın milli gelirinin büyük bir çoğunluğunun turizmden geldiği ve yurtdışından turist akışının bangkok üzerinden gerçekleştiği düşünülürse ne kadar kalabalık olduğunu tahmin edebilirsiniz. bir turist şehridir bangkok. batılı turistin görmek isteyeceği şekilde düzenlenmiştir; her bir yandaki eurotrance çalan barlarda, seks turizmi işçisi olduğu için orada bulunanlar dışında taylandlı bulamazsınız. mesela khao san yolu örneğini vereyim çünkü gece hayatının merkezlerindendir. küçük bir tasvir yapayım. dediğim gibi batı pop müziği çalan barlarda bolca sarhoş avrupalı bulunur. sağlı sollu dükkanlarda üzerinde popüler kültüre hizmet edecek baskılar olan tişörttür, hippie-style etektir, şorttur, birçok ucuz (mesela 5-10$) kıyafet satan dükkanlar var. buradaki birçok satıcı düpedüz pirinçten yapılma bilezikleri saf gümüş diye komik fiyatlara size satmaya çalışır. yol boyunca en az 2-3 tane pişmiş börtü böcek satan sokak satıcısıyla karşılaşırsınız; önünde ‘yerli kültürü denemek için can atan, aşırı derecede cesur ruhlu’ turistler akrep, solucan falan kemirirken fotoğraf çekilirler. Gülünç olan Taylandlıların bunları aslında yemiyor olmasıdır.
Khao san yolu gibi birçok farklı eğlence merkezi var bu ve benzeri işleyen. Bunun dışında ‘turistik atraksiyon’ için düzenlenilmiş başka yerler de var; mesela ‘floating market’ denen, kayıkla gezerek alışveriş yaptığınız marketler. ‘tayland çok ucuzmuş yaaa’ diyenlere gülüp geçin, çünkü en az 1000 baht, ortalama olarak da 2000 baht (240tl) verirsiniz tam bir ‘otantik’ deneyim için. pazarlık yapmadan en ufak bir adım atmaya kalkarsanız da paranız 3. günde biter.
yemek çok ciddi bir sıkıntı, özellikle et yemiyorsanız. 20 tane ülke gezdim ve büyük merkezler yerine hep off-road denen yerlere doğru rota çıkardım; sokak satıcılarından yedim hep ama bangkok’ta gayet kalabalık ve pahalı, ‘fancy’ bir restoranda yediğim spring roll bana hayatımın en kötü zehirlenmesini yaşattı. ayrıntılara girmeyeceğim ama çok ciddi zehirlenme geçirdim. sonra da marketten konserveyle beslenmeye başladık zaten.
bir de çok ünlü avm’leri var; mesela mbk. burası küçük bir china town gibi, her şeyi bulabileceğiniz büyük bir merkez. ya da siam paragon var, gördüğüm en lüks avm’lerden birisiydi ve kocamandı. ama işte. avm yani sonuçta.
bir iki güzel tapınakları var ilgi çekici, mesela yan yatan buddha’nın olduğu wat pho. mimarisi gerçekten büyüleciyi olan wat arun var. bunlar zaten hep old town denen yerde ve birbirine yakın, 1 günde gezilip bitirilebilecek yerler.
haa unutmadan, bir de dünyanın en büyük pazarlarından biri olan chatuchak market var. on bine yakın dükkan/satıcı var. çin pazarı gibi biraz ama arka sokaklarında kaybolduğunuzda epey orijinal tablolar yapan, el yapımı zanaat eserleri bulabileceğiniz yerler de çıkmıyor değil. o kalabalığın arasında keşfedilmemiş, orijinal bir yer bulma arayışıyla gezinmek zevkli.
sanki çok nefret ve eleştiri dolu bir girdi oldu ama gerçekten tayland’ın turizm kafasından oldukça tiksinmiş halde döndüm. turistlere görmek istedikleri şeyi göstermek için o kadar özünden çıkmış ki büyük şehirler, bangkok'ta neredeyse görmeye değecek bir şey olduğunu düşünmüyorum. diyeceğim odur ki tayland’a gezi planlıyorsanız bu şehre maksimum 2 gün ayırın. sonrasında rotanızı khao sok’a veya ko lanta’ya çevirin mesela. olmaz, ben büyük şehir ve kültür göreceğim diye ısrarcıysanız chiang mai’ye 5 gün ayırın ya da. aklıma geldikçe veya sorularınız oldukça editlerim.
edit: lütfen, lütfen ama lütfen kaplan parklarından uzak durun. o zavallı hayvanlar kimsenin oyuncağı değil. 300-400 lira verip ekmeklerine yağ sürmeyin.
ukde: (yazar: maviyesil)