1. barış bıçakçı' nın sinek ısırıklarının müellifi adlı kitabından sonra okuduğum ikinci kitabı.
öyle naif, öyle candan, usul usul yazılmış bir kitaptı ki sanki okuduğum süre boyunca ben de ender ve çetin' in bir arkadaşıydım. özellikle de ender' in. bence kitapta nihal' e duyulan his, sadece ender ve çetin' in arasındaki eşsiz aşkın bir rengiydi. nasıl tarif edeceğimi bilemiyorum. evet nihal önemliydi, evet ortada bir şey vardı ama bu sadece ender ve çetin arasındaki aşkın ekstra bir malzemesi veya sosu gibiydi.
zaten sinek ısırıklarının müellifi' ni okuduktan sonra hemen yazarın geri kalan tüm kitaplarını topluca almıştım. iyi ki öyle yapmışım dedirtti bu hikaye/ roman.
yazar öyle güzel kullanıyor ki kelimeleri, öyle bir kuruyor ki kurguyu sanki her şey gerçek, yakın ve yoğun. öyle bir his bırakıyor kalpte.
bu arada, sakın filmi izlemeyin. ben böyle çirkin, yüzeysel ve başarısız bir kitaptan uyarlama görmedim. izlediğim andan beri tek istediğim unutmak.