2.
bu konuyla ilgili o kadar çok soru geliyor ki kendi deneyimlerimi paylaşmanın faydalı olacağını düşündüm.
yaklaşık 3 sene önce bana genel anksiyete bozukluğu ve major depresyon teşhisi kondu. uzun bir süre tedavi olmayı reddettikten sonra 'bana yardım ediiinnnn' noktasına gelip, paşa paşa bankaya gidip kredimi çekip kendimi psikoloji/psikiyatri biliminin kollarına bıraktım. çok güvendiğim ve gittikçe sevdiğim psikiyatristim ilaç verdi fakat terapiyi reddetti. kime sorsam 'nasıl bir psikiyatrist terapiyi reddeder?' diye şaşırıyor. ben de şaşırdım. 'hyperconscious' bir süreçte olduğumu, bu süreçte bana terapi uygulamanın iyi gelmeyeceğini söyledi. 2 haftada bir durumumu konuşmaya, ilaç tedavime devam ettik. gel gelelim 4. ayın sonunda bende ilaç tedavisi cevap vermeyince başka yollar araştırmaya başladım.
durumumla ilgili konuştuğum kimselerden birkaçı bana emdr terapisinden söz etti bu süreçte. ciddi anlamda çok olumlu sonuçlar alındığını, denememin faydalı olabileceğinden bahsettiler. ben de internette biraz araştırma yaptım. psikiyatri alanında zerre kadar bilgisi olmayan bir insan olarak doğru ya da yanlış şunu anladım: emdr terapisinin tam olarak ne şekilde işlediği çok tartışmalı ama bazı insanlarda önemli derecede iyileşme sağladığı sabit. çalışma mekanizması genel olarak kabul görecek bir şekilde açıklanmadığı için pseudo terapi yöntemlerinden biri olduğunu iddia edenler var. öte yandan işe yarıyorsa pseudo da olsa işe yarıyordur dedim, şans vermeye karar verdim.
ankara'da emdr terapisiyle ünlü bir psikolog var, onunla görüştüm. açık konuşacağım bu noktada, bana inanılmaz umutlar vadetti. 'tam senin gibi insanlar için bu terapi, sonuç alacağımıza %100 eminim, ilaç bile kullanmana gerek yok, bomba gibi olacaksın' falan filan. bu kadar emin konuşması beni şüpheye düşürse de kabul ettim ve seanslara başladık.
terapiler şöyle gerçekleşiyor. kulağınıza bir kulaklık takılıyor, sürekli oradan bir bipleme sesi geliyor. iki elime de titreşen bir cihaz verdi, sırayla bir sol bir sağ titreşiyor. birkaç dakika bipleme ve titreşimle, gözlerim kapalı bir şekilde bekledikten sonra konuya giriyoruz. psikolog devamlı olarak bir travma arayışı içinde. anladığım kadarıyla her türlü psikolojik bozukluğun temelinde yatan bir olay, köklü bir değişime neden olmuş o en sarsıcı deneyim aranıyor. benim, en azından bildiğim kadarıyla öyle bir travmam yok. annemden giriyoruz, babamdan çıkıyoruz. mesela örnek veriyorum, benden annemin beni en çok yaraladığı olayı hatırlamamı istedi. o olayın tüm detaylarını, olabildiğince en ince ayrıntısına kadar hayal ettirdi. tam olayların kızıştığı ve onun travmaya neden olduğunu düşündüğü noktada benim anılarımı yeniden yazmaya girişti. dedi ki, 'tam o anda annene ne söylemek isterdin?' ben cevap verdim. uzun uzun konuştum. sonra dedi ki, 'annenin nasıl bir cevap vermesini isterdin?' anlattım. şöyle, böyle yapsaydı iyi hissederdim. bir yandan bipler ve titreşimler devam ediyor. ardından beni o ana döndürdü, annemin söylemesini istediklerimi sanki annem karşımdaymış gibi söyledi, en son hayalimde annemle sarıldık, güzel şekilde sonuçlandı vesaire.
emdr'nin açılımı: eye movement desensitization therapy. yine doğru veya yanlış anlayabildiğim kadarıyla, bipleme ve titreşimlerle sizin beyin dalgalarınızı rem esnasındaki beyin dalgalarına doğru çekiyorlar. hani rem'de gözlerimiz hızlı hızlı oynar ya sağa sola, işte o elimizdeki aletten gelen sağdan soldan gelen titreşimler falan o yüzden. iddialara göre anıların ve bu anılara dair bağlantıların yeniden kurulduğu bir evre bu. rem'e yaklaştırıp travmatik anılarla ilgili kurduğumuz bağlantıları yeniden şekillendirme çalışması.
bir oturumda 2 seans üst üste yaptığımız da oldu. ben toplamda yanılmıyorsam 6 veya 7 seans gittim. her seferinde başka bir travma arayışı. seanslara gittiğimde 'nasıl hissediyorsun bir öncekinden sonra?' diye soruyordu. ben 'aynıyım' deyince asıl dipteki travmayı bulmadığımızı, hep semptomatik şeylere odaklandığımızı, kaynağı bulmak zorunda olduğumuzu söyledi.
tüm bu tedavi sürecinin sonunu merak ediyorsanız, oldukça ilginç olduğunu belirteyim. öncelikle hayır, anksiyeteye de depresyona da en ufak bir etkisi olmadı. zaten ben herhangi bir travmadan kaynaklı olarak değil, bir süreç içinde biriken milyonlarca şeyden ortaya çıktığını düşünüyorum hastalıklarımın. ama anneme ve babama karşı delicesine olgun ve affedici bir ruh haline girdiğimi net bir şekilde söyleyebilirim. sadece safça bir affedicilik değil, benim içime bir şekilde yerleştirmeyi başardıkları herhangi bir suçluluk duygusunu da söküp attı. eskiden beni endişelendiren ve kötü hissettiren birçok duygu yerini bu konuda soğuk bir umursamazlığa bıraktı. fakat nihayetinde bana verdiği vaadlerin hiçbiri gerçekleşmedi.
kendi yaptığım araştırmalardan anladıklarım yanlışsa psikolog/psikiyatrist yazarlardan tashih rica ediyorum. elbette benim deneyimlerim beni bağlar; herkesin hayat öyküsü bambaşka, bu nedenle ne önerebilirim, ne de önermem diyebilirim. 'yardım ediiiiiinnn' noktasındaysanız kaybedecek bir şeyiniz yok, şansınızı deneyebilirsiniz.