3.
kitabını bilmem filmini az önce izledim. çok fena gıcık oldum.
Uyarı: Bundan sonrası komple (gbkz: spoiler)
Öncelikle şunu aktarayım bir filmde gözden kaçan her türlü teknik hata beni uyuz eder. Neredeyse hepsini de yakalarım ve takılır kalırım.(gizlinot: nalet gele)
Kronolojik sırayla tespitlerimi yazayım.
1- Arif (hereinafter amirim) sabah daha gözünü yeni açmış, müzeyyen'den önceki sevgilisine şöyle diyor: "bugün yayınevinden aradılar, yarın görüşmeye gideceğim." Allah allah hangi "bugün" acaba? daha yeni uyanmadın mı sen amirim?
2-Amirim Müzeyyen'in evine geliyor ilk kez, yatıyorlar kalkıyorlar falan, sabah oluyor, seyahat boy diş fırçasını çantasından çıkarıp (o da niye yanındaysa) banyoya gidiyor, dolabı açıp diş macununu eliyle koymuş gibi alıveriyor. Diş macununun dolapta olduğu kesin, öyle lavabonun yanındaki plastik bardağın içinde falan olamaz zaten değil mi? Amirim ilk defa geldiği bir evde hiç aranmadan nasıl oluyor da şak diye buluyor diş macununu?
3- Filmin sonlarına doğru bir kapıcı sahnesi var. Adam Müzeyyen'in evinden ona verilen torbaları almaya gelmiş. Kapıyı çalıyor, amirim açıyor kapıyı, adam diyor ki Müzeyyen hanım bana üç torba kıyafet ayırmış onları almaya geldim. Amirim adama geç al diyor, adam iki torbayı alıyor sonra kapıdan çıkıyor, kapının ağzında amirimle konuşuyorlar falan. Amirim sinirleniyor ve kapıyı çarpıyor adamın suratına. Ama hani üçüncü poşeti niye almadı ?
Bu tarz teknik hatalar beni genelde filmden koparır ve film izlediğim gerçekliğine aniden geri gönderilirim. O yüzden hiç mi hiç sevmiyorum.
Şimdi gelelim hikayeye, alt metinlere ve eleştirilere.
Bu ikisinin aşkları ilk başladığında Müzeyyen bir laf ediyor, zira çok etkilendim paylaşmam lazım. Amirim diyor ki sen benim kadınım olsana, Müzeyyen diyor ki ben senin kadının değil fahişen olmak isterim, çünkü "iyi kadın olmak çok yorucu". Bakın burası önemli. çok yorucu diyor. Bu repliği, filmin başındaki kahve sahnesinde kahve ahalisi zavallı öküzlerin bir kadının nasıl olması gerektiğine ilişkin fikir beyanları ile birleştirirsek hakikaten iyi kadın olmak ya da "kalıp kadın" olmak çok yorucu. Sahnede de çok güzel aktarılmış zira her bir öküz ayrı bir beyanat veriyor. Biri yatakta iyi olsun diyor, biri ev işi yapsın bir de üstüne beni korusun sarsın diyor, öbürü saçı dudakları eteklerini savurması hep işveli olsun diyor, ama çok da cazibeli olmasın diyor, burada diğer erkeklerden de kıskanıyor tabi, sonra bir diğeri hesap sormasın beni rahat bıraksın diyor, en sonunda aynen şu cümlede kanaat birliği sağlıyorlar "...en iyisi hiç konuşmasın abi"....
Şimdi bu iki sahneyi birleştirince ben direk hikayedeki kadına, yani Müzeyyen ablamıza bastım bir "aferin". Bir de "koçumsun" ekledim içimden. Erkeklerin bir kadınla olan ilişkisinde duyarsız, bencil ve vicdansız olması kabul edilebilirken, bir kadının bu tavırda olması sonucu erkeğin bu duruma maruz kalması alın size roman olmuş, o da yetmemiş film olmuş. çok yazık çünkü değil mi?
Bir erkek bu filmden ne alır bilmiyorum ama ben acayip tatmin oldum açıkçası. Hatta son sahnede Müzeyyen'in adamı terk etme nedenini açıklaması sırasında "kendimden vazgeçemedim" demesi muazzamdı. Direk aklıma (gbkz: çilem doğan) geldi Hakim bey.
Özetle, kadının ilişkilerde sürekli çok seven ve hep fedakar olan taraf olmasına, yani kendinden vazgeçen olmasına o kadar alışılmış ki aksi bir senaryoda erkeğin yıkılışına ah vah bekleniyor.
Daha çok (gbkz: feminik) felsefeler çıkarırdım da şimdilik uzatmayacağım.
Son söz : "çıt" sesini duymayanınız var mı? hı hı evet ben de öyle düşünmüştüm ...
13 ağustos 2016 00:19
13 ağustos 2016 00:25