yeni
popüler
    sorular içinde ara
    yeni soru sor
    son sorular
    son cevaplar
    kategoriler
    • süslü
    • moda alışveriş
    • kuaför & güzellik merkezi
    • sağlık
    • spor
    • gönül işleri
    • aile arkadaş ilişkileri
    • cinsellik
    • eğitim & kariyer
    • seyahat
    • pet
    • sanat
    • bürokrasi
    • diğer
    girdi yaz
    medya ekle
    • linki kopyala
    • şikayet et
    • girdiler (107)
    • medya (0)

    1. Hatırlayınca iç burkan, yoksulluk kaynaklı anılarımızdır. Çoğu zaman çocukluğa dairdir, şimdiki hayatımızda bu tarz detaylar varsa de nedense çocukluktaki kadar koymadığını düşünüyorum.

    Benimkiler çoğu zaman gıda ihtiyacımızı zar zor ve tek düze, sadece karnımızı doyurmaya yönelik karşılıyor olmamızla ilgili anılar. Sebebi çikolata alamazken çok beğendiğim ayakkabıyı babamın hemen alması falan değildi tabi. Giyim ayakkabı vesaire çoğu zaman kuzenlerimin küçülmüşlerinden karşılanıyordu, bana pantolon alın dememe gerek yoktu. Onların da durumları bizimkinden iyi olduğu için bol ve kaliteli 2.el giyimle idare ediyordum. Külotlu çorap da dahil buna. Zaten ailemin aldığı sayılı parçam vardır.

    Benzer şeyleri yaşamamış süslülere şimdi bu anlatacağım Çok tuhaf gelebilir, ama hatırladıkça gözlerim doluyor. Ben henüz okula başlamamıştım, abim ilkokulda. Annemin yanında uyuyorum o zamanlar demir karyolalar var baza yok, altına kıyafetlerimizin olduğu sepetleri koyuyoruz önünde de karyola eteği var altı görünmesin diye. Abim sabahları uyanıp kahvaltı etmek istediğinde çoğu zaman evde süt, yumurta gibi temel bazı şeyler de olmayabileceğinden annem kahvaltılık çikolata almaya başladı. Ekmek yoksa pasta yesinler gibi gelebilir kulağa ama öyle değil, en ucuzundan aldı ve az önce bahsettiğim karyola altında saklıyoruz. Buzdolabında olursa gireni çıkanı bol olan evimizde hızlıca tükenebilir ve bu bizi sarsar, zaten o zamanlar bu tarz şeyler daha pahalı da fakirlik yetmezmiş gibi. Kahvaltı sofrasına da gelmez aynı sebepten. Ben sabahları abimin sofra bezini karyolanın yanına serip aşağıdan bunu çıkarıp ekmeğe incecik sürüp hızlıca mideye indirip onu da yerine geri koyduğunu hatırlıyorum. Bu sese uyanıyordum çoğu zaman. İster misin diye sorduğunda bitmesin diye çoğu zaman hayır der tekrar uyumuş gibi yapardım.

    Sevgili (yazar: femme ) keskin bakışlarıyla sözlüğün fakirini de tespit etmiş ki bu ukteyi de bana ateşledi. Sevgiler ona da.

    27 temmuz 2016 22:12 27 temmuz 2016 23:42

    2. evde cornflakes'im vardı, süt alacak param yoktu. 5 gün falan suyla ve süt tozuyla cornflakes yedim.

    aynı dönem evimde kuruş yok, kedime mama alamıyorum, aç yavrum :( lüks semtin sokaklarından kedi maması topladım kedimin yiyeceği kadar :(

    televizyonuma anten alacak param yoktu, baya bir çatalla idare ettim. Sadece kanal d çekiyordu, arka sokaklar benden sorulur.

    edit : hızımı alamadım ekleyeyim.

    inanılmaz dişimin ağrıdığı bir gün taksi param yoktu, fakat ağrı kesici almaya param vardı. o kadar ağrıyor ki gecenin ikisinde ağlaya ağlaya bir saatlik yolu gidiyorum bir yerde yemekçi çocuk halime acayip motoruyla getirip götürmüştü... allah razı olsun ondan, hiç unutmam.

    bir makarna alıp beşe bölüp beş güne bölmeye çalıştığım günler...

    final haftam var, hava -16 yol param yok yarım saatlik yolu yürüyerek geliyorum, arkadaşlarım diyor ki niye yürüyosun ya ağzın yüzün mosmor olmuş manyak mısın ? diyorum spor oğlum, açılıyorum sabah sabah sağlık siz bilmezsiniz sgdhjfkk ulan ya.

    28 temmuz 2016 12:20 28 temmuz 2016 13:07

    3. salatalığı ilk okuldayken muz gibi lüks bir şey sanırdım. okula salatalık getirenlerin beslenmesine özenirdim, vay be salatalık yiyor diye.

    liseye başlayacağım zaman kayıttan sonra okul aile birliğine bağış yapmaya göndermişlerdi. annem de durumunun olmadığını açıklamaya çalışırken, oradaki bir kadının eski öğrencilerin formalarını okul aile birliğine bağışladığını söylemesi ve bizim sepetten bir etek ve bir gömlek bulmamız. annemin gözlerinin nasıl ışıldadığını hala unutmuyorum. canım annem benim bitanem.

    28 temmuz 2016 13:56


    4. Şehirdışından kuzenim gelmiş. O zamanlar küçüğüm tabii. Diğer teyzem bizi avmye sinemaya götürdü. Sinema çıkışı yemek yiyeceğiz tabii sinema ve hamburger yüzü görmeyen ben sinemadan çıkmış nasıl mutluyum. Oturduk ailecek ben hamburger istedim kuzenim başka birşey. Sonra teyzem herkesin içinde kuzenime dönüp sen sık sık hamburger yiyorsun ama o yiyemiyor dedi. O kadar üzüldüm ki hayalini kurduğum hamburgerimi yemedim gururumdan. Kuzenimin annesi toparlamaya çalıştı ama gözlerim dolmuştu orada. Ne kadar zoruma gitmişti beni aşağılaması anlatamam.

    28 temmuz 2016 17:05

    5. yaşımın 7 8 olması lazım, bisikleti çok ama çok severdim. Hep bi bisikletim olsun diye hayal ederdim. Maddi durumlardan dolayı alamazdık tabi. Benden 3 yaş büyük bi abim var o da aynı şekilde. Hep bisikleti olan çocukları izlerdik. Kuzenimin durumları çok çok iyiydi, çocuğun sadece kendisine ait 4 çeşit bisikleti vardı. Bizim binmemize de izin vermezdi. Hatta annem bi tanesini istemiş bize, dayım vermemiş falan. Onlar yazlığa gittikleri bi gün, abim bodrumlarına inip bi tane bisikleti çalmış, almış bize getirmiş. O an dünyanın en mutlu kızıydım ve en şok içinde olan. Geri götürelim diye çok ısrar etmiştim fakat içten içe istemiyordum. Bisiklet bizde kaldı fakat hiç huzurla bindiğimi hatırlamıyorum. Bu da böyle anımdı.

    Başka bir anımı daha anlatmak isterim. 7.sınıf öğrencisiyim, okul bahçesinde voleybol oynarken baş parmağım kırılmıştı. Müdürün odasına gittik. Ailem aranıcak ben ısrarla aranmalarını istemiyorum işte geçer parmağım, doktora gitmemize gerek yok diye ağlayarak ısrar etmiştim. Israrımın nedeni ise ay sonuydu, paramızın olmadığını hatırlıyorum. asla ve asla ay sonuna paramız yetişmez bi 10 gün parasız kalırdık. Parmağımı neden kırdım diye çok kızmıştım kendime. Bu da başka bi fakirlik anısı.

    28 temmuz 2016 17:35 ed.5 ağustos 2016 17:04

    6. orta halli bir ailede büyüdüm. annem de babam da devlet memuruydu. durumumuz hiç öyle kötü olmadı ama her zaman da parlak değildi. hatırlıyorum ortaokula giderken ara tatilde okulda kurslar vardı bütün sınıf katılıyorduk. kıştı her gün ya yağmur yağıyordu ya kar. benim de giyecek tek bir pantolonum var o zaman. öğlen arası eve giderken ıslanırdı paçaları 1 saatlik arada kalorifere asar kurutur tekrar aynı pantolonu giyerdim. arkadaşlarım hep farklı giyinirlerdi büyük ihtimalle ıslanan pantolanlarını yıkamaya atıp yenisini giyiyorlardı. özeniyordum bende. günler içerisinde haliyle o pantolon dayanamadı ve paçası yırtıldı. ben yine de öyle giymeye devam ettim. başka çarem yoktu. bir gün dershaneye giderken babam kızım sen o pantolonu niye giyiyorsun kopuk ya dedi. baba yok başka pantolonum dedim. dedim ama üzülüyorum da acaba parası var mı diye. olmaz kızım böyle senin de bir arkadaş çevren var bugün sana bir pantolon alalım demişti. nasıl sevinmiştim. hatta o akşam ilk defa istediğim tarz da bir pantolon almıştım. sonra o pantolon kopana kadar da başka bir pantolon almamıştık. biz de öyleydi pantolon kopunca yenisi alınıyordu her şeyle tek bir pantolon giyerdik. tabi büyük bir fakirlik değil onu bulamayan nice insan var. ama arkadaşlarım her gün başka başka giyerdi. ezik hissederdim kendimi. o pantolonun kirlenme gibi bir lüksü olamazdı. yukarda bir girdi de gördüm tek iyi hırkası olan bir süslü de varmış. benimde öyleydi hırka giymem gerekince giydiğim tek bir hırka vardı. hala saklarım o hırkayı ve ara ara evde giyerim. geçenlerde kuzenim onunla gördü ohaa imza hırkan bu hala duruyor mu dedi. benim fakirliğim de giyecek tek elbisem olmasaydı.

    28 temmuz 2016 22:15

    7. kyk kredimin yatacağı gün sayısını hesaplayıp kalan paramı günlere bölüştürüp ona göre harca ha diyip kendimi uyarmak.. her ay sonu sıkça yaparım

    28 temmuz 2016 23:49


    8. benim dedem çok küçük bir köyde doğmuş taşra gibi. yokluğu çok iyi bilen bir adamdı. çalışkan ve dürüst bir adam olduğu için işleri hep iyi gitmiş ilkokul mezunu bir adam ama fizik matematik soruları çözerdi çok ilginç biriydi gerçekten. ben hayatımda böyle bir zeka görmedim. düşünün ilkokul mezunu bir adam çok iyi bir şirkette müdür konumuna gelmişti ve satışları çok iyiydi. israf yapmazdı. annemlere hep anlatırmış nasıl şartlar altında büyüdüğünü o kadar üzülüyorum ki bir an dedemi küçük bir çocuk olarak hayal edip gözlerim doluyor. sonra istanbula gelip çalışmış bir aile dostumuzun yanında kalmış. hatta dedem çalıştığı dönem şu sıralar ünlü bir milletvekili batıyormuş durumu çok kötüymüş böyle şeyler anlatılmaz dedem görse çok üzülür ama o kadar iyi yürekli bir adamdı ki her zaman o adamın kapısının önüne alışveriş yapıp bırakırdı durumları yok alamazlar diye. şimdi ise o adam çok iyi bir konumda ama benim dedem toprağın 7 kat altında. kader tabi mekanı cennet olsun. ama yokluğu çok iyi bilen bir adam olduğu için herkesi anlıyordu. kimi görsem dedemden bahsederken gözleri parlar keşke yaşasaydı da onu örnek alabilseydim ah sözlük ah onun geri gelmesi için neler vermezdim. işte dedem sayesinde zengin tikky insanlardan hiç haz etmem çevremde tutmam. dedem bir köyden gelip çok iyi durumu olan bir adam oldu ama hiçbir zaman karakterini bozmadı. hani herkes der ya babam gibi biriyle evlenmek isterim diye bense dedemin ne kadar zor bir adam olduğunu bilsem de dedem gibi bir adamla evlenmek isterdim. o bir torunun başına gelebilecek en güze şey.

    1 ağustos 2016 22:48

    9. Şükürler olsun artık sadece hatırlandığında yürek burkan geçmiştir artık benim gibiler için . İçinde safi iyilik bulunan insanları elbette ayrı tutuyorum ama yokluk görmüş insandan zarar gelmez kolay kolay . Hani nasıl söylesem o çaresizliği yaşayan bilir görür halden anlar gün olur olmayan para geçer ele ama insan yine de o anıları hep kalbinde tutar . Çok şey var aslında ama hiç unutamadıklarımı anlatacağım bende

    - Şuan bulunduğumuz şehir çok çok soğuk ve İzmir gibi bir yerden taşındık o zamanlar kışlık ayakkabıymış kabanmış bilmiyoruz bilsek bile öyle bi yaşam mücadelesine düştük ki hani kuruş para yok . Benim İzmirde işte yağmurlu havalarda giydiğim bi hırkam var polyester tavşanlı en kalın giysim oydu kar kış okula onunla giderdim çocuk aklı üşüdüğümü unutmak için yol boyunca kendimi sıcak evlerde falan hayal ederdim

    - Beslenme falan yapardık biliyorsunuz 3. ders olurdu herkes işte patates kızartması kek simit falan o zamana göre güzel olan şeyleri çıkarıp yerdi ben bir gün gittim eve anne bıktım artık her gün peynir ekmek peynir ekmek annemi aldı bi ağlama çocuğum yoktan anlamıyorum ki ertesi gün yüzüğünü bozdurup alışveriş yapmıştı patates kızartmasıyla irmik helvası koymuştu beslenmeme de hiç unutmam

    - Yine aynı dönemler kaban yok atkı bere yok ben bir orta kulak iltihabı geçiriyorum gece yarısı bilen bilir o ağrıyı kıvranıyorum taksi tutupta acile gidecek paramız yok (gizlinot: insan evladı bir akrabamızda tabi ) annemle babam çaresizlikten birbirlerine sarmış durumda tabi en son annem zeytinyağı damlattı kulağıma aldı beni dizine geçti kızım geçecek kızım derken saçımı okşuyor ben ağlaya ağlaya uyumuşum sabaha doğru

    - Şimdi olsa bulup buluşturulur ama o zaman imkan da yok demek ki . Yeni okulumda hocamız her hafta bir dergi aldırırdı dersi ordan işler ödev verirdi o dergiden . Fiyatı da 3 lira . Tüm sınıfta var bi bende yok ama nasıl eziliyorum okula zorla ağlaya ağlaya gidiyordum çünkü hoca herkesin sırasını geziyor falan işte bende her seferinde sınıf kitaplığında ki fil tarihinden kalma bulmaca kitabıyla en arkadayım . Ötekileştirmeye bakar mısınız . Sonra babamın akrabası bi hanım beni tanıyor durumumuzu falan da öğrenince benim dergi paralarını üstleniyor . Dergiyi bende alıyorum ya artık ışıldıyorum resmen sınıfta öyle bir heves öyle bir çalışkanlık . Ben o dergileri liseye gelince attım ama dergileri alan o kadını her öğretmenler gününde aradım hediyeler aldım hala da en kıymetlimdir . Gerçek öğretmen o dur benim için .

    - Mevsim kış idrar yolu enfeksiyonu kapmışım ama ateşten gözümü açamıyorum öyle ki doktor muayene ettikten sonra neredeydin bu kız böyle olana kadar diye annemi azarlıyor yeşilkart falan bir şekilde yatırdılar beni hastaneye . Tabi aile dört bir tarafta düzen bozulmuş annemde gündüz eve gidip yemek falan yapıyor evi ayarlayıp yanıma geliyor . Meğer o yolu her gün yürüyerek gidip geliyor kara bata çıka ayaklar sırılsıklam olunca daha fazla üşümesin hasta olmasın diye de poşet geçiriyor .

    Ben yazarken çok ağladım ama buraya kadar okuduysanız siz lütfen üzülmeyin .

    (gizlinot: işbu girdi piremsess tarafından elde kahve laptop ve fonda ahmet kaya şarkıları ile yazılmıştır ) (gizlinot: keşke şuan sizlerle sarılabilseydik gerçekten) (gizlinot: Allah bugünlerimizi aratmasın)

    İşte böyle süslüler çaresizlik nedir iyi bilirim Allah kimseyi çaresiz bırakmasın hiç bir konuda

    3 ağustos 2016 23:33

    10. neler yaşamışsınız okurken hepsini çok duygulandım. ben kendim hiç yokluk görmedim allah göstermesin ama annemle babamdan çok duydum.

    annem bi kasabada doğmuş tarlada hatta anneannem çalışırken doğurmuş. tarlaları varmış tütün falan yapıyorlarmış bide 8 kardeşler hepsini doyurmak zor o yüzden durumları pek iyi değilmiş. annem çok zeki bi kadın üniversite sınavında hukuk fakültesini kazanmış o zamanlar öğretmenlik okulu da hukuntan daha yüksekmiş ama onu tutmamış puanı, dedem de 4 yıllık okula yollayamam seni param yok demiş annem de okuyamamış. bankaya girmiş ve o lise mezunu haliyle o kadar yükseldi müdür yardımcılığı sınavını bile kazandı ama lise mezunu olduğu için yapmadılar şef kaldı.

    babam çocukken durumları çok iyiymiş evlerine günde 2-3 kere hamal gelir mevye sebze getirirmiş babanneme her hafta ayakkabıcı gelir ona özel ayakkabı yaparmış faytonla sinemaya falan gidilirmiş o zaman için çok lüks sayılan şeyler. dedem aniden ölünce babamın abileri dedemin dükkanını, evi falan yemişler hiç bişey kalmamış. babannem o herşeyi batıran oğullarına 32 tane bilezik vermiş iş kursunlar diye onları da batırmışlar hala da bi baltaya sap değiller de neyse. babam da dedem ölünce bide durumları kötüleşince okumamış dedem manav olduğundan baba mesleği yapayım demiş pazarlarda limon satmaya başlamış. başarısız bi evlilik ve 2 tane çocukla ortada kalakalmış, birini babanneme baksın diye vermiş diğerini kabul etmemiş sanırım babannem onu da annesine vermiş sonradan. babannemle yaşamaya başlamış ama babannem de çok merhametli olduğu için bi süre sonra kovmuş bunlar da çatı katı bi eve yerleşmiş. babam pazardan kasa getirip kışın onları yakardım diye anlatıyodu. çok iyi bi komşusu varmış onlar akşam yemeğinde çağırıyolarmış babamla abimi öyle karınları doyuyormuş. babam hale mal almaya otobüsle gidiyomuş şehirlerarası otobüsle malları taşıyıp getiriyomuş arabası olmadığı için. kışın ayaklarına torba geçiriyomuş ıslanmasın diye. ama sonradan çok şükür işlerini halletmiş annemle evlenmiş, istediği hayal ettiği her şeyi de aldı yaptı. o anılarını bildiğimden ben de hiç müsrif olmadım bişey için şımarıklık yaptığımızda hep bunları anlattı biz de daha fazla tutturmadık halden anladık. ama en fakir anım üniversitede birinci sınıfta daha kyk kredisi almıyoken annemlerin yolladığı para bitmişti. ekstra bi masraf çıktı ve elimde 2 hafta için 10 liram falan vardı ama nasıl üzülüyorum annemlerden de yeni para istemişim bi daha istemeye yüzüm yok hatta halimi gören arkadaşım ekmek peynir falan vermişti o derece :d sonra kampüste iş bulmuştum ilk paramı aldığımda sevinçten ağlayarak sevgilimi aramıştım param var diye yine annemlere bişey dememiştim.

    ay yazarken duygulandım farklı farklı hikayeler dinlemek çok güzel herkesin hayatını ucundan da olsa tatmak, aklınıza geldikçe yazın

    4 ağustos 2016 01:47