1. aslen lübnan asıllı abd'li ressam, şair ve filozof. gerek eserleri gerekse düşünceleriyle dünya üzerinde geniş yankı uyandırmış , şiirleri yirmiden fazla dile çevrilmiş aynı zamanda son derece de başarılı bir ressamdır. hatta resimlerinin bazıları şu an bile dünyanın birçok farklı şehrinde sergilenmektedir.
birçok ermiş kişi ve peygamber yetiştirmiş bir toprakta, 1883 yılında lübnan'da doğan halil cibran 1931 yılında, uzun süredir yakalandığı hastalıktan kurtulamayarak yalnızlık ve yoksulluk içinde ölmüş ve kendi isteği üzerine, doğduğu yer olan bsharri köyüne gömülmüştür.
arapça konuşan ve onun yazılarını bu dilde takip edenler cibran'ı yaşadığı çağın dahisi olarak kabul ederler. hayatının yaklaşık son yirmi yılını abd'de geçiren yazar, ölümüne kadar kaldığı bu ülkede eserlerini ingilizce yazmıştır. aynı zamanda yazılarında doğu ve batı felsefelerini birlikte harmanlayarak bunu da eserlerine oldukça başarılı bir şekilde yansıtmıştır.
ünlü kitabı ermiş ( the prophet ) abd'de ellinin üzerinde baskı yapmış ve gençliğe yol gösterici olma özelliği taşıyan son derece önemli bir kitaptır. içerisinde 26 tane şiirden oluşan karma şiir denemeleri kitabı olarak bilinir. aşktan evliliğe , çocuklardan ölüme kadar farklı konularda aforizmalardan oluşan bir kitap olması yönüyle de geniş kitlelere ulaşmayı bu sayede başarmıştır.
halil cibran'ın ayrıca batı dünyasında kendine bu denli yer bulabilmesinde işlediği temaların evrenselliği ve ingiliz dilini ustaca kullanmadaki başarısı kesinlikle ilk sırada yer almaktadır.
ermiş'i bugüne kadarki en büyük başarısı olarak gören cibran bu kitabıyla ilgili
"lübnan'da bu kitabı yazmayı ilk kez tasarladığımdan beri, bir tek günüm bile ermiş'siz geçmedi. kitap benim bir parçam haline gelmiş gibiydi. metni yayımcıma teslim etmeden önce tam dört yıl elimde tuttum. çünkü emin olmak istedim, içindeki her sözcüğün kendimden verebileceğim en iyi sözcük olduğundan emin olmak istedim." demiştir.
60'lı ve 70'li yıllarda batı avrupa ve abd gençliği arasında en yaygın okunan ve tartışılan yazarlardan biridir halil cibran. halen günümüzde de aynı şekilde güncelliğini korumakta, bir çok genç yazar ve şairin yapıtlarına da esin kaynağı olmaya devam etmektedir. en ünlü kitabı olan ermiş, 68 kuşağı gençliğinin el kitabı haline gelmiş ve bu sayede çok fazla insana ilham vermiştir.
ermişin bahçesi adını verdiği eseriyse halil cibran'ın ermiş kitabının devamı niteliğindedir.
ayrıca yazarın kırık kanatlar , haberci , vadinin perileri , aşk mektupları , deli , gezgin , insanoğlu isa, sözler , meczup , dünya tanrıları , fırtınalar, kabuklar ve özler , asi ruhlar , aforizmalar , tanrı elçisi , kum ve köpük , avare , gönül sırları (derleme) ismini verdiği kitapları da vardır.
halil cibran'ın mezar taşında yazan şu yazı ilk okuduğumda çok dikkatimi çekmişti.
i'm alive like you
and now, i stand beside you,
close your eyes and look around.
you will see me in front of you
ben de senin gibi hayattayım halen.
ve şimdi, yanı başındayım.
kapa gözlerini ve etrafa bir bakın.
beni göreceksin, hemen önünde duruyorum
halil cibran'ın yine çok sevdiğim bir şiiri.
"çocuklarınız sizin çocuklarınız değil,
onlar kendi yolunu izleyen hayat'ın oğulları ve kızları.
sizin aracılığınızla geldiler ama sizden gelmediler
ve sizinle birlikte olsalar da sizin değiller.
onlara sevginizi verebilirsiniz, düşüncelerinizi değil.
çünkü onların da kendi düşünceleri vardır.
bedenlerini tutabilirsiniz, ruhlarını değil.
çünkü ruhlar yarındadır,
siz ise yarını düşlerinizde bile göremezsiniz.
siz onlar gibi olmaya çalışabilirsiniz ama sakın onları
kendiniz gibi olmaya zorlamayın.
çünkü hayat geriye dönmez, dünle de bir alışverişi yoktur.
siz yaysınız, çocuklarınız ise sizden çok ilerilere atılmış oklar.
okçu, sonsuzluk yolundaki hedefi görür
ve o yüce gücü ile yayı eğerek okun uzaklara uçmasını sağlar.
okçunun önünde kıvançla eğilin
çünkü okçu, uzaklara giden oku sevdiği kadar
başını dimdik tutarak kalan yayı da sever."
aforizmaları ve çeşitli kitaplarından bazı alıntılar.
- tanıdığım her büyük adamın kişiliğinde, onun büyüklüğünü açıklayan küçük şeyler olduğunu fark ettim, bütün o büyüklükleri uyuşukluktan, delilikten ve intihardan alıkoyan işte bu küçük şeylerdi.
- kendinizi neşeli hissettiğinizde kalbinizin derinliklerine inin. fark edeceksiniz ki, size bu sevinci veren, daha önce üzülmenize neden olmuştu.
- gençliğe ve onun bilgisine aynı anda sahip olamazsın. çünkü, gençlik bilmek için; bilgi ise yaşamak için çok meşguldür.
- ruhun üstün hali, aklın isyan ettiğine bile boyun eğmektir. ve aklın en alçak hali, ruhun boyun eğdiğine karşı isyan etmektir.
- insanın kendisi olmasının koşulu, kim olduğunu hiç mi hiç bilmemesidir.
- rüyasında mağduriyetiyle savaşan, uyanıkken kusurlu olana boyun eğen ulusa yazık.
- hayat büyük bir tören alayıdır. yavaş yürüyen ona baktığında çok hızlı olduğunu sanır ve bu yüzden ondan uzak durur. hızlı yürüyense onu yavaş zanneder ve o da uzak durur ondan.
( kum ve köpük )
- yasa koymaktan haz alıyorsunuz. ama onları çiğnemekten aldığınız haz daha fazla.
( ermiş )
- cismen namuslu ama ruhen hırsız olana ne hüküm verirsiniz? cismen katleden ama ruhen maktul olana ne ceza kesersiniz?
eyleyişinde düzenbaz ve zalim olanı nasıl mahkum edersiniz, aynı zamanda incinmiş ve haksızlığa uğramış ise? ya pişmanlıkları yaptıkları yanlışları çoktan aşmış olanları nasıl cezalandırırsınız?
pişmanlık değil midir, hizmete heves ettiğiniz o hukukla sağlanan adalet?
( ermiş )
- başkalarının hatasını görmekten daha büyük hata var mıdır?
( kum ve köpük )
- ve bir kadın, "bize acıdan bahset" dedi.
ve o cevap verdi;
acınız, anlayışınızı saklayan kabuğun kırılışıdır.
nasıl bir meyvenin çekirdeği, kalbi güneş'i görebilsin diye
kabuğunu kırmak zorundaysa, siz de acıyı bilmelisiniz.
ve eğer kalbinizi, yaşamınızın günlük mucizelerini
hayranlıkla izlemek üzere açarsanız, acınızın, neşenizden
hiç de daha az harikulade olmadığını göreceksiniz
ve kırlarınızın üstünden mevsimlerin geçişini kabul ettiğiniz gibi,
aynı doğallıkla, kalbinizin mevsimlerini de onaylayacaksınız.
ve kederinizin kışını da, pencerenizden huzur içinde seyredeceksiniz.
acılarınızın çoğu sizin tarafından seçilmiştir.
acınız, aslında içinizdeki doktorun, hasta yanınızı
iyileştirmek için sunduğu "acı" ilaçtır.
doktorunuza güvenin ve verdiği ilacı sessizce ve sakince için;
çünkü size sert ve haşin de gelse, onun elleri
"görülmeyen"in şefkatli elleri tarafından yönlendirilir.
ve size ilacı sunduğu kadeh dudaklarınızı yaksa da,
o'nun kutsal gözyaşlarıyla ıslanmış kilden yapılmıştır…
- birlikte güldüğün kimseyi unutabilirsin, ama birlikte ağladığın birini asla unutamazsın.
( kum ve köpük )
- gündüzün güneşinin önünde özgürsün sen.
gecenin ayının ve yıldızlarının önünde özgürsün.
güneş, ay, yıldızlar olmadığında yine özgürsün.
dahası, bütünüyle varlık gözlerinden silindiğinde de özgürsün.
ama, sevdiğine kölesin, çünkü onu seversin.
bir de seveninin kölesisin, çünkü seni sever.
( kum ve köpük )
- öyle acılar vardır ki, onları iyi gizleyemezsek, gözlerimizden bir yolunu bulup süzülür ve yanaklarımızı ıslatabilirler.
( vadinin perileri )
- günün birinde göz kulağa dönüp dedi ki, "tepelerin ötesinde mavimsi bir sisle örtülü koca bir dağ görüyorum. çok güzel değil mi sence de?"
kulak dinledi ve bir süre dinledikten sonra dedi ki, "ancak dağı duyamıyorum, nerede o?"
sonra el konuşup dedi ki, "ona dokunup hissetmek için boş yere uğraşıp duruyorum ve dağa erişemiyorum."
ve burun dedi ki, "bence dağ yok çünkü kokusunu alamıyorum."
daha sonra göz başka tarafa çevirdi kendini ve diğerleri aralarında gözün tuhaf düşü hakkında konuşmaya başladılar. ve dediler ki, "göze bir şeyler olmuş olmalı.
( deli )
evlilik
- yeryüzüne birlikte geldiniz ve sonsuza dek birlikte yaşayacaksınız,
ölümün ak kanatları günlerinizi bölene dek birlikte olacaksınız,
tanrı'nın suskun anıları katına eriştiğinizde bile birlikte olacaksınız,
ama bırakın da bunca beraberliğin arasında biraz boşluklar olsun,
ve tanrısal alemin rüzgarları esip dolanabilsin aranızda,
birbirinizi sevin, ama sevginin üzerine bağlayıcı anlaşmalar koymayın
bırakın yüreklerinizin sahilleri arasında gelgit çalkalanan bir deniz olsun sevgi
birbirinizin kadehini onunla doldurun ama aynı kadehe eğilip içmeyin,
ekmeğinizi bölüşün, ama aynı lokmayı dişlemeye kalkmayın,
şarkı söyleyin, dans edin, eğlenin birlikte, ama ikinizin de birer yalnız olduğunu unutmayın,
çünkü lavtadan dağılan müzik aynı, ama nağmeleri çıkaran teller ayrıdır,
yüreklerinizi birbirine bağlayın ama biri ötekinin saklayıcısı olmasın,
çünkü ancak hayat'ın elidir yüreklerinizi saklayacak olan,
hep yanyana olun, ama birbirinize fazla sokulmayın,
çünkü tapınağı taşıyan sütunlar da ayrıdır,
çünkü bir selvi ile bir meşe birbirinin gölgesinde yetişmez...
( ermiş )
- ruhumu yedi kez aşağıladım:
ilki, onu yükseklere ulaşmaktan kaçındığını gördüğüm zamandı;
ikincisi onu topalın önünde topallarken gördüğüm zamandı;
üçüncüsü kolayla zor arasında seçim yapması gerekip de, kolayı seçtiği zamandı;
dördüncüsü bir yanlış yaptığı ve kendini başkalarının yanlışlarıyla avuttuğu zamandı;
beşincisi güçsüzlüğe sabrettiği ve sabrını güce yorduğu zamandı;
altıncısı bir yüzün çirkinliğini hor gördüğü ve onun aslında kendi maskelerinden biri olduğunu anlamadığı zamandı;
ve yedincisi bir övgü şarkısı söyleyip de, bunun bir erdem olduğunu sandığı zamandı.
( kum ve köpük )
- bir gece vakti nil nehri kıyısında sırtlan ile timsah karşılaştılar ve selamladılar birbirlerini.
sırtlan sordu:
"günleriniz nasıl geçiyor?"
timsah:
"kötü geçiyor. bazen acı çekiyor, bazen de üzüntüden ağlıyorum." dedi ve devam etti:
"ama diğer canlılar diyor ki bunlar "timsah gözyaşları" ve bu da beni tarif edilmez şekilde yaralıyor."
sırtlan şöyle dedi:
"acıdan ve üzüntüden bahsediyorsun. bir de beni düşün. dünyanın güzelliklerini, harikalarını ve mucizelerini görüyor ve aldığım bu büyük zevkten dolayı gülüyorum. ama ormandakiler diyorlar ki:
"bu sırtlan gülümseyişi."
( gezgin )
- eğer insanlara boş elimi uzatır ve bir şey alamazsam çok üzücü; ama asıl ümitsiz durum, dolu elimi uzatıp kabul edecek kimseyi bulamamamdır.
- bir gün, güzellik ve çirkinlik bir deniz kıyısında karşılaştılar ve dediler, 'haydi denize girelim.' giysilerini çıkartıp suda yüzdüler. bir süre sonra, çirkinlik kıyıya dönüp, güzelliğin giysilerine büründü ve yoluna gitti. güzellik de denizden çıktı, kendi giysilerini bulamadı; ama çıplak olmak utandırıyordu onu, çaresiz çirkinliğin giysilerine büründü ve yoluna devam etti güzellik. o gün bugündür, erkekler ve kadınlar onları birbirine karıştırır. ancak içlerinden güzelliğin yüzünü önceden görmüş kimileri vardır ki, giysilerine bakmaksızın tanırlar onu. ve yine çirkinliğin yüzünü bilen kimileri vardır ki, gözlerinden tanırlar çirkinliği.
( gezgin )
- hayatımızdaki insanlar
ilginçtir ki; en yakınımızda olanlar hayatımızı en çok karıştıranlar ve en çok karışanlardır.
( aşk mektupları )
- gerçeklik
başkasının gerçekliği; size açıkladığı şeyde değil, açıklayamadığı şeyde gizlidir. bu yüzden eğer onu anlamak istiyorsanız, sözlerini dinlemektense, söylemediği ama yaptığı şeylere bakın.
- "gevezeliği bilgi, susmayı cehalet ve yapmacıklığı sanat zannedenlerden uzağım."
ukde : (yazar: between the bars )