1.
Bana göre fantastik edebiyatın kraliçesi Ursula k. Le guin ' in muhteşem kitaplarından biri.
İki farklı dünya var kitapta. Birinde hırs, gösteriş, sömürü, yarış; yani tamemen aşina olduğumuz bir hayat var. Diğerinde ise herkes her anlamda eşit ve hiçbir maddeye bağlı değil. Ezilmek yok; ırk, dil, din, cinsiyet... Hiç kimse bir diğerinden asla üstün değil. Yani hep hayalini kurduğumuz ütopik dünya.
" cinsellikte bile bencillik mi ediyorlardı? eşsiz kişilerin önünde birbirlerini okşayıp sevişmek en az aç insanların önünde yemek yemek kadar kaba bir davranıştır. "
Ukte: (yazar: femme) =)
2.
Her şeyine ayrı hayran olduğum Ursula teyzeme aşkımın başladığı kitap.
Anarşizm 101 tadında yazılmış olmasına rağmen annares'i ütopyalaştırma çabası yoktur. -Hoş içinde bulunduğumuz sistemde en distopik annares bile bir ütopyadır-
İnsan psikolojisini, yabancılık hissini ve politik cümle arası görüşlerini bilimkurgu üzerinden iletir.
Eğer Ursula'ya ve "hainish Cycle"ına (gizlinot: bilimkurgu kitaplarının geçtiği, genetik mühendisliğinde ilerlemiş bir humanoid ırkın evrenlerini kolonileştirdiği, ekumen adlı gezegenler birliğine sahip bir çeşit paralel evren gibi düşünün ) (gizlinot: hainish cycle bir seri değildir, ama bir kitaptaki olay başka bir kitapta karşınıza çıkabilir ) yeniyseniz kitaptaki bazı kavramlar havada kalabilir. Buna çok takılmam diyorsanız sıkıntı olmaz, ama başlangıçta hainish cycle'ı anlamak için karanlığın sol eli iyi bir tercih olabilir.
Ayrıca bakınız;
Dünyaya orman denir
Rocannon'un dünyası
Kadınlar rüyalar ejderhalar
Yerdeniz büyücüsü
3 aralık 2015 01:05
3 aralık 2015 01:07
3.
“Urras” ve “anarres”, her biri ötekinin “ay”ı. Hangisinin ay, hangisinin dünya olduğu, ne taraftan baktığınıza bağlı. Urras isimli bereketli, verimli topraklarda yaşayan; kendilerine odocu diyen bir grup insan anarres’e göç eder. bu insanların romanı bir ütopya mı? Doğal kaynakların azlığı, kıtlık ve kötü iklim koşulları bu soruya “evet” demeyi zorlaştırıyor. bu durumda anarres bir ütopya değil ama “mülksüzler” bir ütopya.
Mülksüzler (the dispossessed) ismini, Dostoyevski’nin izgilizce’ye “the possesed” (sahip olunanlar) olarak çevrilen Ecinniler romanına cevap olarak almış bir kitaptır. dostoyevski kitabında anarşistleri ruhu cinler tarafından ele geçirilmiş şeytansı yaratıklar olarak betimlerken; Leguin onları sahipsiz ve hiçbir şeye sahip olmayan, emir almayan ve vermeyen, özgür bireyler olarak tanımlamıştır. Buna dayanarak leguin için de anarşist ve sosyalist diyebiliriz.
Kısa tanım: siyasi pek çok düşünce de taşıyan, ütopik sayılabilecek etkileyici bir ursula k. Leguin romanı.
4.
“Düşünceler baskı altına alınarak yok edilemez.Onlar ancak dikkate alınmayarak yok edilebilir.Düşünmeyi reddederek - değişmeyi reddederek.”
Mülkiyet kavramını, ideolojileri çarpıcı bir şekilde sorgulatan ; derin sosyolojik analizlere yer veren eşsiz eserlerden biri.
Ütopya/bilim kurgu kategorisinde 1974’ te yazıldığını göz önünde bulundurursak gerçek bir “başyapıt” olduğunu daha iyi anlarız.