yeni
popüler
    sorular içinde ara
    yeni soru sor
    son sorular
    son cevaplar
    kategoriler
    • süslü
    • moda alışveriş
    • kuaför & güzellik merkezi
    • sağlık
    • spor
    • gönül işleri
    • aile arkadaş ilişkileri
    • cinsellik
    • eğitim & kariyer
    • seyahat
    • pet
    • sanat
    • bürokrasi
    • diğer
    girdi yaz
    medya ekle
    • linki kopyala
    • şikayet et
    • girdiler (1)
    • medya (0)

    1. ingilizce adıyle "the sacrifice", türkçe adıyla "kurban", andrei tarkovsky'nin yönettiği, 1986 yılında çekilmiş filmdir. tarkovsky'nin son filmidir, aynı yıl hayatını kaybetmiştir.

    isveç'te çekilen offret'in çekimleri, ingmar bergman'ın ekibiyle tamamlanmıştır. zaten filmde çok fazla bergman esintileri görülür. filmin ana karakterinin ruh durumlarını ve hayatı sorgulayışını anlatır. çok fazla soyut ve mistik ögeler içerir.

    --spoiler--

    alexander, filmin başında tanrı ile ilişkisinin olmadığından bahsediyor. ancak nükleer savaş ile ilerleyen dakikalarda içine düştüğü çaresizlikle kendini o kadar küçük hissediyor ki tanrıya sığınıyor. insanın her zaman sığınma ihtiyacı vardır. bu tanrı da olabilir, sevdikleri de olabilir. alexander'ın karısı ve kızı anormal seviyede sevgisizler. "küçük adam" diye hitap ettikleri oğlu ise alexander'ın en sevdiği varlık. hayatının onunla anlam kazandığından bahsediyor. zaten filmin sonunda da alex ambulansla götürülürken, yanan evin olduğu "kötü" ortamda karısı, kızı, otto ve victor (yani ona kendini kötü hissettiren, içinde yaşadığı bunalımı derinleştiren kişiler) varken, geçtiği yeşil ve "güzel" yolda onu ruhuyla sarıp teskin eden maria ve "küçük adam" bulunuyor. alex, evi yakarak kendini rahatlattı, kurtuldu, hatta geçti karşısına zevkle seyretti. filmin başında karısıyla ilk evlendikleri zaman görüp hayran oldukları, yeşillikler içinde olağanüstü bir ev olarak gördükleri bu ev, zaman ilerledikçe umudun, güvenin (alex'in karısının victor'a aşık olması), sevginin yok olması ile korkunç bir yer haline geliyor. öyle ki alex, bayılarak tuttuğu bu evi elleriyle yakıyor.

    ayrıca filmde modernleştikçe vahşileşen insanın "güzelleştirmek" adına "şiddet" uygulayarak katlettiği şeylerden bahsedilmiş. alex'in anlattığı bahçe örneğindeki gibi, bazı şeyler kendi halindeyken, değiştirilmeye çalışmadıkça güzeldir. siz ona müdahale ederseniz, kimyasını bozarsınız. o artık kendisi değildir. bu insanlar ve duygular açısından da değerlendirilebilir. örneğin birlikte olduğumuz kişiyi "daha iyi olması için" değiştirmeye çalışırsak, ona psikolojik şiddet uygulamış oluyoruz. ve o değişmiş kişi, bizim sevdiğimiz kişi olmuyor. her şey kendi halindeyken güzel. insan ise sürekli bencilce değiştirmeye odaklanmış bir varlık. olduğu gibi kabul etmeye karşı, iz bırakmak isteyen. oysa sadece bakışı değiştirmek yeterli. alex'in annesinin bahçeye bakışı gibi. bahçe belki çok kötü bir durumda, ama kadın ona öyle güzel gözlerle bakıyor ki, bahçe güzelleşiyor. mesele değişimi kendimizden başlatmakta yani.

    filmin sonunda tarkovsky'nin düştüğü "umut ve güven dileklerimle" notundan, hayatta bir şeylere sarılmanın, tutunmanın, yaşamın devam edebilmesi için ne kadar gerekli olduğunu vurgulamaya çalıştığını da görebiliriz.

    yine filmin başındaki ve sonundaki ağaç, umudun simgesi. küçük adam ve alex bunu ilk diktiklerinde, alex bir hikaye anlatıyordu. kupkuru bir ağacın uzun bir süre düzenli olarak sulanması sonucunda ağacın çiçek açtığı bir hikaye. açan çiçekler umudun çiçekleri. filmin sonunda da küçük adam, içindeki umutla diktikleri ağacı sulamaya devam ediyor.

    --spoiler--

    25 şubat 2016 05:26 2 mart 2016 04:14